BİRAZ DA KENDİMİZİ MUTLU EDELİM Mİ
Uzunca bir tatili yine geride bıraktık ve üzülerek bakıyorum ki yıl sonuna kadar ve hatta gelecek sene içersinde böyle uzun süre tembellik yapabileceğimiz tatiller maalesef yok. Ben çalışan bir anne olarak tatillere deniz, güneş, dinlenme diye değilde, kızımla geçirebileceğim zamanlar olarak bakıyorum. Çünkü siz işteyken o kadar çok zamanı ayrı geçiriyorsunuz ki, neyi ne zaman öğrendiğini dahi anlamıyorsunuz. Açıkçası bu da beni üzüyor.
Fakat geçenlerde garip bir şeyi keşfettim. Evdeki bakıcı teyzesi (Bediş annemiz) ile yaptıklarını veya gittikleri park eğlencesini benimle paylaşmıyor. Boyama kitaplarındaki hayvanlarını ve çiçeklerini benden sakınıp, bunları sadece Bediş annesi ile yapmak istemesinden duyduğum üzüntüyü arada bir hala hissediyorum. Bu beni cezalandırmak mı; yoksa Bediş annesini ve beni farklı işlere taksim etmesinden mi kaynaklanıyor bilemiyorum. Galiba o minik kafasında kurguladığı iş bölümünü aynen uyguluyor ve benimde buna uymaktan başka şansım yok gibi.
Bayramın son günü döndüğümüz evimizde ne kadar huzur bulduğunu farkettim. 3 yaşındaki bir çocuğun bile otelleri benimsemeyip, “hadi anne artık evimize gidelim” dediğini hayretle karşılıyorum. Bütün gününü evde geçiren bir çocuk olmasına karşın, evin rahatlığını ve huzurunu kavrayabilecek kadar büyümüş olması ayrıca beni keyiflendiriyor. Şimdi bunu yazarken gülümsemenin yerini garip bir huzursuzluk aldığını sezinliyorum. Her çocuğun, her minik canlının bir eve, sıcak bir yuvaya, bir kucağa ne kadar gereksinimleri olduklarını hepimiz biliyoruz ve yolda gördüğümüz, sokakta, caddede araba aralarında rastladığımız o narin bedenlerin nelere direndiğini sanırım yeterince tahmin edemiyoruz. Kızımla aynı yaştaki çocukların kendi başlarına hayatı bir ucundan yakalayıp da, nasıl direndiklerine şahit olurken farkediyorum ki, aslında kendi çocuklarımızın onların yanında ne kadar ürkek, çaresiz ve beceriksiz kalacaklarına tanık oluyorum. Garip iki duyguyu her zaman aynı anda yaşayarak ikisinin de arasında ezilip kaldığımı ayrımsıyorum. Bu iki duyguyu anne olduktan sonra mı kazandım, yoksa önceden mi vardı bilmiyorum. Ama şimdi beni esir aldıklarını biliyorum. Sahip olduğum bir şeyin keyfini çıkarmaya çalışırken, ona sahip olamayanlara haksızlık olacağını düşünerek asla bundan zevk almadığımı bilirim. Kızıma aldığım yeni paltoyla Fenerbahçe parkında gezerken, annesinin başına sıkıca bağladığı yemeni olduğunu tahmin ettiğim, ama şimdilerde gerçek renginden çok uzaklaşmış o renksiz örtünün sarmaladığı, o tatlı yüzleri anımsıyorum. Burunla dudak arasındaki boşlukta akarken kuruyan sümüklerin, su yüzü görmeden, güneşten kararan tenlerinin, taranmamış ve keçeye dönmüş saçlarının aslında onlara ne kadar yakıştığını, herşeye rağmen güzel kalabildiklerine şaşarım.
İşte kendimde en kızdığım nokta burda başlar. İçimde var olan bir üzüntünün devamlı beni hırpalamasına izin vermekle ne kazandığımı ya da ne kaybettiğimi bilemiyorum. Ama somut anlamda hiçbir şey yapamadığımı, fakat yapmak için kıvrandığımı biliyorum. Bir kerecik onlara elimizi uzatsak ne olur acaba. Bir çocuğu anlık mutlu etmenin ne derece önemli ve hayati olabildiğini kavrayabiliyorum. Aslında benim duygularımı hisseden pek çok anne olduğunu biliyorum. Ama yine de gerçek bir adım, belkide cesur bir adım atmaya neden çekindiğimizi hala anlayabilmiş değilim. Biz kadınlar sanırım (ki bunu üzülerek söylüyorum) biraz daha çekiniğiz ya da karar verme aşamasında her zaman itici bir desteğe ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz. Yani kısaca her anlamda radikal kararlar veremiyoruz. Bu da galiba, detayın detayını, sebebin sonucunu düşünmemizden kaynaklanıyor.
Bu konudan neden bahsettiğimi soruyorsanız eğer, hemen cevap vereyim size. Arada bir yapacağımız bizim için ufak fedakarlıkların o zavallı çocukları ne kadar mutlu edebileceğini düşündüm. Sonra uyguladım ve son yıllarda -kızımın doğumundan sonra- hiç böylesine dalga dalga yayılan, sarıp sarmalayan sonra da esir alan bir duyguyu yaşamadığımı anımsadım. Öyle bir çoşku ki yaşadığınız, alacağınız keyif ve haz sizi haftalarca dimdik ayakta tutuyor. Hadi bugün yapın bunu, bir çocuğu mutlu edin ve sizde mutlu olun. Evinize dönerken gördüğünüz ihtiyaç sahibi bir çocuğun kirli ellerini tutun çekinmeden. Gülümseyin ona. Sizin gibi güzel ve içten gülümseyen bir anne, bir kadın suratı uzun süredir görmediğine emin olabilirsiniz. Bir mağazaya sokun o güzel çocuğu ve onu en mutlu eden giysiyi seçip, siz giydirin ona. Size teşekkür etmeyi beceremese de, ömrü boyunca hiç unutamadığı bir anı olarak belleğinde her zaman var olacaksınız. Yıllar geçtikçe silinen anıların arasında asla yer almayacaksınız. Onun severek ve içi titreyerek hatırladığı ender güzel duygulardan biri olarak, o yaşadıkça onun yüreğinde hep var olacaksınız. Sizce değmez mi buna!..