Zozan ÖZGÖKÇE/HURRIYET
Avukat Zeki Yaşlı'nın, mahkemede, çeyiz sandığının içinde saklanırken kalaşnikoflarla taranarak öldürülen Gülistan Gümüş'ün "masum olmadığını" söylemesi bana birçok olay hatırlattı.
Avukat, doktor, psikolog, savcı, akademisyen hatta sosyal hizmet uzmanı olmak, cinsiyete dayalı ayrımcılığı görebilmesi için veya toplumsal cinsiyet rollerinin kadına dayattığı sorumluluklara eleştirel bir gözle bakabilmesi için en azından objektif olabilmesi için yeterli mi?
Asla yeterli değil diye düşünüyorum.
Kadınların şiddet gördükten sonra gittikleri kamu kuruluşları; karakol, savcılık, hastane, baro, avukatlık büroları, sosyal hizmetler müdürlükleridir. Ve bu yerlerde uzmanlar kadınlarla görüşme alırlar. Ve görüşme sırasında kadınlar yargılanmamalı, suçlanmamalı ve kesinlikle özenle dinlenmelidirler.
Çünkü şiddetin kadın üzerinde yarattığı tüm etkiler üzerlerindedir ve genelde çok taze duygulardır. Oysa kadınlar başvurdukları bu yerlerde ikincil hatta üçüncül travma yaşayabilmektedir. Nasıl mı? Yorum yapmadan size bizzat benim ve yakınlarımın şahit olduğu tavırları örnekleyeyim.
1. Bir kadınla beraber avukata gittik. Kadın erken yaşta zorla evlendirilmiş. İki çocuğu olmuş, kocası kadını terk etmiş ve giderken yanında çocuklardan birini de götürmüş. Kadının resmi nikahı yok. Avukata kadın hayat hikâyesini anlattı. Avukatın soru ve yorumları şunlar oldu:
"Madem zorla evlendin, neden çocuk doğurdun?" , "E mübarek bari resmi nikâh kıysaydın" , "Neden terk etti seni?" , "Uzun süre geçmiş üstünden, şimdiye kadar nerdeydin?"
2. Bir kadınla hastaneye adli tıp raporu almaya gittik. Kadını babası kemerle dövmüş ve vücudunda izler var. Doktora kadının dövüldüğünü söyledim ve doktor bizi muayene odasına aldı.
Doktor: "Kim yaptı bunu?"
Kadın: "Babam."
Doktor: "Ne yaptın ki dövdü seni?"
Kadın: "Bir şey yapmadım."
Doktor: "Babalar döver de sever de. Şikâyet mi edilir öyle hemen…" (Gülümseme ihmal edilmiyor)
3. Bir çocuğun tecavüze uğradığını duyduk ve ilçe savcılığında olduğunu öğrenir öğrenmez hemen ilçeye gittik. Kadının olduğu odaya giremedik çünkü ifade veriyormuş. Bir ara kapı açıldı ve gördüğümüz manzara karşısında tüylerim ürperdi.
Normalde bir sosyal hizmet uzmanı veya uzman başka biri görüşmeli ve o rapora göre adli süreç derhal başlamalı ve çocukla görüşme kayda alınmalı ki defalarca yaşadıklarını anlatarak travma yaşamasın. "İfade almak" tabiri bile çok korkunç aslında bu durumda. Neyse manzaraya döneyim. Çocuk ayakta duruyor, mübaşir yazıyor. Savcı dinliyor ve söylediklerini şöyle bir toparlayarak mübaşire yazdırıyor. Avukat dinliyor. Ve en can sıkıcı olanı adliyedeki bir grup meraklı çocuğun anlat(a)madıklarını meraklı gözlerle dinliyor.
4. Kadın şiddet uygulayan kocasını 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun kapsamında evden uzaklaştırıyor ve bu süre içinde hakim nafakaya hükmediyor. Koca nafakayı ödemiyor. Ve kadın icraya vermek üzere icra dairesine gidiyor.
Memur: "İnsan kocasını icraya verir mi ya? Ekmeğini yemişsin onun o kadar."
5. 4320 sayılı yasa kullanılmaya yeni yeni başlamıştı ve başvurular artıyordu.
Hakim (kadın): "Kim dövdü seni?"
Kadın: "Kocam."
Hakim: "Şahidin var mı?"
Kadın: "Şahidim çocuklarım."
Hakim: "Nereden bileceğim ben kocanın seni dövdüğünü?" (Bilgi: yasanın uygulanması için kadının beyanı yeterli)
6. Bir atölye çalışmasındayım. Bir avukatla aynı gruptayız. Pozitif ayrımcılığı konuşuyoruz.
Avukat: "Karım beni aldatırsa onu öldürürüm."
7. Üniversite bahar şenliklerinde mensubu olduğum kadın derneğinin standında duruyorum. Standlardan sorumlu akademisyen geliyor, "Nasıl ilgi var mı?" diye soruyor.
Biz: "Beklediğimiz kadar çok değil."
Sorumlu akademisyen: "E buradaki öğrenciler kadın değil ya, olabilir."
Biz: "Kem küm."
8. Sosyal hizmet uzmanı tecavüze uğramış bir kadınla görüşüyor. Kadın arkadaşlarının evine gittiğini ve tecavüze uğradığını anlatıyor.
Uzman: "E kızım senin de ne işin var akşam vakti el alemin evinde?"
9. Kadın 27 yıl kocasından şiddet görüyor. Yeni kurulan bir kadın derneğinin eğitim ve etkinliklerine katılıyor. Şiddetin boyutları o sıra artıyor ve kadın boşanmaya karar veriyor.
Kocanın avukatı (mahkemede): "Sayın Hakim, davalı bir kadın örgütüne sık sık gidip geliyor ve çocuklarını ihmal ediyor."
Hakim: "Hı hı evet ben de gördüm onu o derneğin etkinliklerinde."
Size onlarca örnek verebilirim. Karakollarda, adliyelerde, hastanelerde çalışanların büyük çoğunluğu erkek veya geleneksel bakış açıları donanmış ve şiddet gören kadına bakış açısı özellikle aile içi şiddette inanılmaz derecede taraflı. Bu taraflılığın eğitimle çözülmesine imkan yok diye düşünüyorum. Umudum yeni nesillerde.