Toplam 6 sonuçtan 1 ile 6 arasındakiler gösteriliyor.
  1. #1

    Herkes "Baba" Olamaz Ki…!

    Herkes "Baba" Olamaz Ki…!

    …her erkek bir iş sahibi olabilir..! Az-çok demeden, evini
    geçindirebilecek kadar para kazanabilir.
    Arkadaşları olabilir… kendisine güvenen… kendisinin de onlara
    güvendiği…
    Akrabaları olabilir… hiç incitmediği… hiç ihmal etmediği…
    Sözü sohbeti keyifli olabilir. Meslek hayatında da başarılı…
    Kim varsa etrafında, kırmamak için, onlara "hayır" dememek için
    koşuşturabilir…
    Akşama kadar birçok kişinin sıkıntısıyla uğraşabilir. İki lokma
    ekmek götürebilmek için evine, kendisini çok yorabilir…
    Sosyal ortamlarda, sosyal aktivitelerde bol bol faaliyet yapabilir…
    Sevdiği takımın hiçbir maçını kaçırmayabilir… alınan yenilgiler için
    günlerce kafa yorabilir…
    Evlatlarının geleceği için türlü yatırımlar yapabilir…
    Onlara her şeyin en iyisini, en kalitesini almak için kendisini
    paralayabilir…
    Özel okullara yollayabilir… özel hocalar tutabilir…
    Çocuklarına nasihat etmek için "Aferin… akıllı ol… benim gibi
    sıkıntı çekme… çalış, adam ol… ezdirme kendini" diyebilir…
    …vs…vs…
    Her erkek bunların tümünü yapabilir…

    …ama her erkek "Baba" olamaz ki…!

    Çünkü tüm bu saydıklarım erkekleri "BABA" yapmaz ki…!



    Küçük bir erkek çocuğundan gelmiş geçen gün bir soru… Diyor ki
    mailinde "Mehtap Ablacım… ben sizi hergün izliyorum… siz küçükken
    sizin babanız da benim babam gibi eve az mı geliyordu…?"

    Düşündüm… babamı düşündüm… kendimi düşündüm… bu minik kalbin
    parmaklarından dökülen satırları düşündüm.

    Ne olabilirdi dokuz yaşında bir erkek çocuğuna bunu söyleten?
    Babasına hasret, ama bir o kadar da babasıyla bir olmak istemesini,
    yaşamın kaygan zemininde harekete geçiren…

    Baba olmak nasıl bir şey biliyor musunuz sevgili okurlar…?

    Baba olmak, dibi azgın sularla dolu bir göl üzerinde, soğuk
    havaların da etkisiyle buz tutmuş bir kaygan zeminde, düşüp başını
    çarpmayacak kadar başarılı bir koşucu… buzu kırmamayı başaracak
    kadar hassas hareketlerle yürümeyi bilen bir dengeleyici… ve tüm bu
    koşuşturmaların arasında da elindeki kendisine emanet edilmiş minik
    kalplere, babalığın nasıl bir şey olduğunu yaşatabilecek ve onları
    hayata güvenle hazırlayabilecek kadar donanımlı olabilmeyi
    başarmaktır.

    Öyle bir hayat ki… sizi azgın sularda boğulmadan yaşamanın bir
    yolunu bulmaya zorluyor… tüm bu zorlantıların arasında da olan
    çocuklarımıza oluyor.


    Çocuklar için baba, bilinçaltı süreçleri açısından ve terapötik bir
    dille söylemem gerekirse "KAHRAMAN"dır. Bilinçaltının gizli
    kahramanları babalarımızdır.

    Baba yanımızdaysa, korkmayız…
    Baba yanımızdaysa güvendeyiz…
    Peki ya baba yanımızda değilse…?



    Babanın olmadığı yerlerde anneler devreye giriyor sevgili beyler…!

    "Canım yabancı değil ya… o da annesi… benim yerime ilgilensin…"
    diyerek kendinizi kurtaramazsını z. Çünkü annenin karşıladığı
    duygusal beslemeyle, babanın karşıladığı duygusal beslemeler son
    derece farklı.

    Baba, "özgüven, güç, kuvvet, yaşam karşısında güçlü olma"
    duygularını beslerken; anneler "merhamet, vicdan" duygularının
    oluşmasına neden oluyor.

    Baba ilişkisi yeterince gelişmemiş çocuklarda özgüven sorunuyla
    karşılaşırken; annesiyle yeterince duygusal ilişki geliştirememiş
    çocuklarda da merhamet duygularıyla ilgili zorlantılar olduğunu
    görürüz.

    Babanın duygusal ilişki kurmadığı, konuşmadığı, sohbet etmediği,
    evladıyla yakın ve sıcak iletişim kurmadığı durumlarda, babayla
    yeterince muhatap olamayan çocuklarda, anneden gelen duygular ağır
    basmaya başlar.

    Size garip gelebilir ama hiç dikkat ettiniz mi? önceden sokakta
    kavga eden çocuklar, birbirlerini tehdit ederken: "Seni babama
    söylüyceemmmm…" derlerdi.
    Son dönemlerde bu sözün yerini ne aldı…? Evet bildiniz…
    "Seni anneme söylüyycemmm…"

    Özellikle erkek çocuklar için "anneye söyleme" durumu bence
    tehlikeli.

    Neden…?
    Birincisi; babanın, yaşamın bir parçası olmamasına işaret eder.
    İkincisi; erkek çocuğun, baba figürüyle yeterince muhatap
    olmamasından dolayı, yani özdeşim kuracağı, benzemeye çalışacağı bir
    yakın baba ilişkisi olmamasından dolayı, anneyi "benzeme nesnesi"
    olarak kullanmaya başlaması anlamına gelir.

    …ne demek bu "anneyi benzeme nesnesi olarak görmeye başlaması"
    durumu?

    Annelere benzeyen erkek çocukların çoğalması demek…! Bu tehlikeli
    sevgili babalar.

    Dikkat ediyor musunuz? Son on yıldır duygusal, her şeye ağlayan,
    olaylar karşısında aşırı duygusal tepkiler veren delikanlıların
    sayısında çoğalma oldu. Üniversite öğrencisi genç erkekler,
    kendilerini "ben çok duygusalım" diye tanımlamaya başladı. Halbuki
    bu özellik, aynı yaştaki kız çocuklarına özgü bir tavırdır. Herhangi
    bir zorluk olduğunda genel beklenti kızların üzülüp ağlaması;
    erkeklerin de ağlayan insanları teselli etmesidir. Ya da olaya daha
    sağduyulu, daha akılcı bir çerçeveden bakmasıdır.

    Ne oldu da işler bu noktaya dayandı?

    Çok basit… babalar, "baba" olamadılar…

    Babalar, erkek evlatlarına ve kız evlatlarına yeterince yakın
    davranmadılar.

    Babalar, para kazanmanın, onların fiziksel ihtiyaçlarını doyurmanın
    asli görevleri olduğu duygusunu üzerlerinden atamadılar.

    Babalar, çocuklarının, kendileri için kazanacakları paradan daha
    çok, baba ilişkisine, babanın sarılıp öpmesine, babayla oturup uzun
    sohbetler yapılmasına ihtiyaç duyduklarını bir türlü göremediler.

    Ve… ve… yaşam koşulları ağırlaştıkça… evlerdeki paraya endeksli
    ihtiyaçlar arttıkça… babaların daha fazla çalışıp daha fazla para
    kazanmaları gerekti… ve bu madde, bu materyal, bu fiziksel ihtiyaca
    dayalı malzeme, onların "varlıklarının" yerini almaya başladı…

    Oysa… oysa çocukların paraya değil babaya ihtiyaçları var. Mutsuz ve
    yeterince oturmamış bir sığ ilişkide, çocuğunuza en pahalısından
    bilgisayar alırsınız… yine de mutlu edemezsiniz…

    …ama duygu yüklü, koruyan, gözeten, kuşatan, destekleyen,
    dengeleyen, sıcacık bir baba-evlat ilişkisinde, sizinle oynayacağı
    on dakika saklambaç, oturup sohbet edeceği saatler, dünyanın en
    güzel hediyesidir de haberiniz bile yoktur…!

    Sevgili babalar… siz para kazanmak için evden uzaklaştıkça… herhangi
    bir takımın maçına ayırdığınız zaman kadar bile evlatlarınıza zaman
    ayırmadıkça ne oluyor biliyor musunuz?

    Özetle söyleyeyim…

    Duygusal ilişki kurup, besleme yapmadığınız kızlarınız, olmadık
    adamlarla evlenmeye kalkıyorlar. Çünkü kendilerine en yakın olan
    erkekle yeterince duygusal bir doyum gerçekleşmediği için, saçının
    telini bile vermeyeceğiniz tür adamlarla ilişki yaşamaya
    kalkıyorlar.

    Oğullarınıza gelince… oğullarınız… oğullarınız erkek gibi davranmayı
    öğrenemiyorlar. Sürekli kadınlarla muhatap olmaktan, kadınların
    gittikleri çay poğaça toplantılarına katılmaktan, kadınların
    sohbetlerini dinlemekten, kadınların tepkilerini izlemekten,
    kadınlar gibi düşünüp, kadınlar gibi davranmaya başlıyorlar.

    Unutmayın ne olur… erkek davranışlarıyla kadın davranışları
    birbirinden farklıdır. Ani bir durum ve olaya, kadının verdiği
    tepkiyle erkeğin verdiği tepki kesinlikle birbirinden farklıdır.

    Sonuçta kız/erkek fark etmez, her ikisi de özgüven sahibi olmayı,
    çabalamayı, hayata sağlıklı gözlerle bakmayı, duyguların basıncından
    uzak akılcı düşünmeyi babadan öğrenirler…

    Onlara "öğretebilecek baba"ları varsa tabii…

    Evet alıntı yazıyı okudunuz, peki sizin eşleriniz nasıl birer baba? Hakikatten babalar mı? Benim eşim işine gelince, eğer zor geliyorsa, ki bizimki 11.5 aylık (en hareketli zamanı)yardım falan etmez, ama ben söylersem eder (tabii bu sefer kendi isteği ile olmuyor ama...). Sonuçta beraber yaptık çocuğu, daha fazla baba olabilir benimki kanımca

  2. #2

    Re: Herkes "Baba" Olamaz Ki…!

    Ben memnunum.
    Daha fazlası cansağlığı.

  3. #3

    Re: Herkes "Baba" Olamaz Ki…!

    Bana her konuda yardımcı olmuştur.
    Özellikle hasta olduğum zamanlarda.

  4. #4

    Re: Herkes "Baba" Olamaz Ki…!

    yazi sahibi

    Dan. Psikolog Mehtap Kayaoğlu

    http://www.milliegitim.biz/git.asp?n...yrinti&id=2957

    gecen hafta mail olarak geldi bana guzel bir yazi gercekten. Yazari da tanirim. oldukca akilli ve mesleginde basarili biridir.

  5. #5

    Re: Herkes "Baba" Olamaz Ki…!

    Banada bu yazi mail ile gelmisti (zaten alıntı diye de belirttim) cok begendigim icin paylasmak istedim. Madem yazi sahibi arkadasiniz, onu kutlamak isterim, gerçekten hoş. Ayrıca sayenizde bu siteyide keşfetmiş oldum, gerçekten faydalı, iyice inceleyeceğim

  6. #6

    Re: Herkes "Baba" Olamaz Ki…!

    Bizim babamızda iyi bir baba herşeyi ile ilgileniyor ama bizim ufaklık çok yaramaz olduğu için babasını çok bunaltıyor bazen babamız eve gelmek istemiyor istekleri hiç bitmediğinden allah var küçükken hiç gece uykusu yoktu sabahlara kadar 2 mizde uyumazdık sakinleşsin diye ama eşimde yoruldu artık anneanneye yada babaanneye gidince rahatlıyoruz biraz bize iyi geliyor ama evde olduğu zaman bazen ikimizde kaçacak yer arıyoruz o kadar bunaltıyor ama cidden çok ama çok yaramaz kimse benimkinin üstüne bu kadar yaramaz olamaz......

Benzer Konular

  1. Herkes "BABA" Olamaz Ki...!
    Konuyu Açan: bigbaba, Forum: Genel Forum.
    Cevap: 6
    Son Mesaj: 24 Şubat 2008, 05:56
  2. BİGBABA için.. Sevgi(li)ler Günü….??? ( olamaz mı yani )
    Konuyu Açan: bigbaba, Forum: Genel Forum.
    Cevap: 20
    Son Mesaj: 16 Şubat 2008, 00:45
  3. Cevap: 22
    Son Mesaj: 19 Aralık 2005, 08:13
  4. Cevap: 17
    Son Mesaj: 22 Haziran 2005, 14:06
  5. Cevap: 4
    Son Mesaj: 05 Ekim 2004, 08:51

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Dosya Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
 
 

Bu site Lidya.Net tarafından hazırlanmış ve yayınlanmaktadır © 1998-2012. Bu sitede yayınlanan yazılar, kaynak ve yazarı belirtilmek kaydıyla kullanılabilir.
İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren AnneCocuk.com adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K' nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan ve yazdıkları yazılardan kendileri sorumludur.
AnneCocuk.com ile ilgili yapılacak tüm hukuksal şikayetler iletişim linkinden iletişime geçildikten sonra en geç 2 (iki) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve size geri dönüş yapılacaktır.