Adı Kaya Olsa Da........
Kaya, baba ocağının nazlı çiçeğiydi.... Güçlü, bir insan olması için ninesi koymuştu bu adı. Ninesi ne de olsa, cepheye mermi taşıyıp da bebelerinin rızkından kesip askere yardım etmiş bir Kurtuluş Savaşı kadınıydı. Kaya'nın, kibar bir kız çocuğu olduğunu görenler, garipserlerdi ismini. Fakat ninesi, 'Çocukları doğurup büyüten; evi çekip çeviren; tarlada, işte çalışan kadın olur da adı neden Kaya olamaz?' derdi çevresindekilere.
İki erkek kardeşinden hiç de farklı bir şekilde yetiştirmemişlerdi Kaya'yı. Evdeki veya dışarıdaki işler üç kardeşe paylaştırılırken, cinsiyet farkının hesaplanmadığı bir ailenin evladıydı. Kaya, okulda da başarılıydı. Fen Bilimleri alanındaki çalışmaları sebebiyle aldığı ödülleri, eve getirdiğinde ailesi 'Erkek gibi güçlü bizim kızımız.' diyerek, çocukları ile övünürlerdi. Kaya, çok katlı binalara her zaman hayrandı. Zaman zaman, tasarımını kendisinin yapacağı binanın hayalini kurardı. Kararını vermişti, mimar olacaktı. Hedeflediği bölümü kazanmış ve okulunu başarı ile bitirmişti. Burslu olarak gittiği İtalya'dan döndükten sonra işe başladığı ilk gün Kerem ile karşılaşır. Birbirlerini daha iyi tanıdıkça aralarındaki iş arkadaşlığını, hayat arkadaşlığına dönüştürmeye karar verirler.
İki gencin aileleri tanışırlar. Gençler için evlilik, birlikte yaşamalarının onaylanması için atılan bir imza anlamına gelse de aileler bu görüşü paylaşmazlar. Çocuklarını, ailelerine yakışır bir düğünle evlendirmek isterler. Nişan, düğün, takı töreni, eşya seçimi derken gençler, nasıl bir beraberlik istediklerini anlayamadan evleniverirler. Kızcağız gelinlikle baba ocağından çıkmadan önce, annesinin 'Rahmetli ninen adını Kaya koymuştu. Ben, senin adın gibi güçlü olduğunu biliyorum. Ama, yuvana sahip çıkacak kadar da akıllı olmanı bekliyorum. Eşinin de, doğuracağın çocukların da sorumluluklarını alacak kadar sabırlı ve dayanıklı olmanı diliyorum.' nasihatını dinler.
Kaya şaşırır. O, sadece sevdiği erkekle birlikte yaşayabilmek için seçmiştir evliliği. Eşinin sorumluluğunu neden taşımak zorunda olmalıydı? Üstelik, henüz çocuk sahibi olmayı da düşünmüyordu.
Kaya çok yoğun bir çalışma ortamında mücadele ederken; evin düzeni, faturaların ödenmesi, alışverişin yapılması görevlerini de üstlenir. Annesinin, 'Eşinin de sorumluluğunu alacak kadar sabırlı olmalısın.' derken, neyi söylemek istediğini anlamaya başlar. Evliliklerinin ikinci yılında, eşi çocuk sahibi olmak istediğini söyler. Yüreğindeki çocuk özlemine de daha fazla itiraz edemez. Hamileliğinin altıncı ayını doldururken, çalıştığı şirket onu büyük bir projede görevlendirir. Yıllardır beklediği fırsat ayağına gelmiştir, hayalini kurduğu binayı sonunda gerçeğe dönüştürebilecektir. Bu sırada, bir oğlu olacağını öğrenir. Çocuğuna, büyük usta Mimar Sinan'ın adını vermeyi kararlaştırır. Çok yoğun olan çalışma ortamından geri kalan zamanlarda, bebek bakımı ile ilgili kitaplar okumaya başlar. Bir yandan bebeğini nasıl büyüteceğini planlarken, diğer yandan da hayalindeki binayı tasarlar. Gece-gündüz çalışarak hazırladığı çizimleri tamamladığında, doğum yapmasına sadece birkaç günü kalmıştır. Bebeğini dünyaya getirmek için sancı çekerken, hazırladığı projenin kabul edildiğini öğrenir.
Oğlunun sesini duyduğu ilk an, artık eski Kaya olamayacağını da anlar. Artık, hayatında her şeyden öncelikli olan yavrusudur. Evine döndüğünde, çalıştığı şirketten gönderilen doğum tebriğini alır. Tebriğin yanında ise bir not vardır: ''Durumunuzdan dolayı, projesini hazırladığınız inşaatın gerçekleştirilmesi sorumluluğunuzu, mesai arkadaşınız Ahmet Bey üstlenecektir. Hazırladığınız, proje için teşekkür ederiz.''
Hamileliğinin zor günlerinde, özveri ile yaptığı çalışmasının bu şekilde sonlandırılması onu üzmüştür. Belki de böyle bir fırsatı bir daha elde edemeyecektir. Üstelik, anne olduğu için bu cezaya çarptırılmış bir kadın olduğunu düşünür.
Kaya, artık çok iyi anlamıştı; ailesinin erkek gibi kızı olsa da; o bir kadındı ve artık her şeyden öte bir anneydi....
Ne yazık ki içimizdeki birçok kadın, bu çelişkileri yaşıyor. İş dünyasında büyük mücadeleler verirken; sadece kadın veya anne oldukları için çalışma hayatlarından taviz vermek zorunda kalıyorlar!
Kadın gibi kadın kalabilmemiz dileğiyle....
okuyunca etkilendim.paylaşmak istedim.
sevgiler
elif