Anne-babanın bir bebeğe sahip olmaya nasıl karar verdikleri, bebeğin ne kadar istendiği, cinsiyetiyle ilgili beklentiler ve bu dönemdeki anne ve babanın duygusal hazırlığı çocuğun kişiliğinin de oluşumunda etkili birer faktördür. En başından itibaren istenen ve keyifle beklenen bebekler hem anne karnında gerekli ilk duygusal etkileşim konusunda şanslıdırlar hem de dünyaya geldikleri andan itibaren annelerinin kendileriyle kurdukları sıcak, yakın ve sevecen ilişki tarzı sayesinde daha güvende hissederler ve bu da onların temel güven duygularının oluşumunda ilk önemli adımıdır. Tam tersi olarak istenmeden oluşan hamilelikler, huzursuz hamilelik koşulları ve mutsuz evlilikler yine annenin bebeğine olan tavrını ister istemez etkiler. Bebekle hem hamilelik sırasında hem de yeni doğan döneminde yeterli, sıcak etkileşimi kuramamış annelerin bebeklerinin dış dünya ile ilişkilerinde daha güvensiz, pasif ve çaresiz hissettikleri de bilinmektedir.
İlk 3 yıl önemli
Bebek doğduğu andan itibaren annesi aracılığıyla dış dünyayı tanımaya başlar. Ağlayarak ihtiyaçlarını ifade eder ve bazı doğal refleksleri sayesinde bu ihtiyaçlarını karşılar. Özellikle bebeklik döneminde tüm ihtiyaçları anne karşılar. Aynı kişinin düzenli, sürekli sıcak ilgisini fark eden bebek bu dönemdeki bağlanma ihtiyacını da karşılar ve bunun rahatlığıyla tüm becerilerini geliştirebilme fırsatı bulur. Bu dönemde bebeğin zihinsel gelişimi çok hızlı olur. Algının, motor gelişimin, dil gelişiminin yanı sıra duygusal gelişimin de tüm gelişim alanlarını etkileyici bir özelliği vardır. Bu nedenle ilk 3 yılda anne ile yeterli duygusal ilişkiyi kurmak hem çocuğun zeka gelişimini olumlu yönde etkiler hem de sosyal uyum yeteneğini geliştirir.
Sosyal gelişimin önemi
Bebeklerin sosyalleşmesinde ailenin önemi büyüktür. Yaklaşık 2 ay civarında bebekler kendilerine gülümsendiğinde bunu gülümsemeyle yanıtlayabilirler. Yani bebek neredeyse doğduğu andan itibaren dış dünya ile ve çevresindeki insanlarla etkileşim halinde olur. Bebekle ne kadar çok ilgilenilirse ve ne kadar çok değişik sosyal ortam içinde bulundurulursa o da o derece sosyal ortamlara alışık hale gelir. Öğrendiği bir beceriyi ve bilgiyi daha çok başka insanlarla etkileşim halindeyken pekiştirir veya model alma yoluyla öğrenir. Kendi bilgi seviyesini, becerilerini ve farklı yönlerini başka insanlar aracılığıyla fark eder ve sosyal ortamlarda kendini ifade fırsatı bulabilir. Çocuk büyüdükçe, becerilerini geliştirebileceği ve kendini değişik şekillerde ifade edebileceği değişik sosyal ortamların içinde bulunması önem kazanır. Bu sayede sürekli kendini geliştirmeyi öğrenir ve kendi farklı yönlerini fark etme fırsatı bulur. Değişik sosyal ortamlar var olan zeka potansiyelinin kullanılabilmesini ve becerilerin geliştirilerek sosyal açıdan kabul görür bir şekle dönüşmesini tetikler.
Sosyalleşemede model önemli
Model alarak (taklit yoluyla) öğrenme en etkili öğrenme biçimlerinden biridir. Çocuklar özellikle sosyal iletişim biçimini başlangıçta çevrelerindeki yetişkinleri model alarak öğrenirler. Ergenlik dönemine doğru ise yaşıtlarını model alma önem kazanır. Sosyal ilişkilere önem veren, günlük rutin ihtiyaçların karşılanması dışında kendini geliştirmeye fırsat yaratan, değişik aktiviteler ve uğraşlar içinde olabilen ailelerde çocukların da çok yönlü olmaya eğilimli oldukları ve kendilerini geliştirmek yönünde istekli oldukları bilinmektedir. Ailelerin boş zamanlarını değerlendirme alışkanlıkları çocukları tarafından da taklit edilmektedir. Örneğin tüm gece boyunca televizyon izlenen ailelerde ister istemez çocuklar da televizyona düşkün olur. Ya da benzer şekilde düzenli günlük gazete okunan evlerde çocukların da gazete ve dergi okumaya hevesli ve meraklı oldukları görülür. Belli bir yaşa gelmiş, işi, düzeni olan kişilerin kendilerini geliştirmek, yeni bilgiler edinmeye hevesli olmak yönündeki tavırları çocuklarını da etkiler, bilgi kazanımının ve bu bilgileri hayata geçirmenin keyfini öğrenmelerini sağlar. Oysa günlük rutinlerin dışında hiçbir değişiklik yapmayan, var olan bilgi ve becerileriyle yetinmeye çalışan anne-babaların çocukları için de var olanla yetinmek konusunda örnek oluşturdukları unutulmamalıdır.
Ebeveynlere altın öneriler
* Hamilelik döneminden itibaren çocuğunuzla duygusal ilişki kurmaya özen gösterin. Onun dünyaya gelişine hazırlanmak onunla ilişki kurmanızı ve dolayısıyla her türlü gelişimine fırsat vermenizi sağlayar.
* Zekanın değişmez olmadığını unutmayın. Zekayı oluşturan bir çok yeteneği geliştirmek mümkündür. Çocuğunuza ne kadar bol çevresel uyaran sunarsanız çocuğunuz da o derece kendini geliştirme fırsatı bulacaktır.
* Her çocuğun zeka yapısı birbirinden farklıdır. Çocuğunuzu iyi tanırsanız, onun gelişmeye elverişli yönlerini bulursanız onu yönlendirmeniz daha kolay olur. Bazen çocuklar daha yetersiz oldukları konularda daha az çaba sarfederler. Bunu fark etmek önem taşır. Bu durumda yetenekli olduğu alanları desteklemek kadar, daha az yetenekli olduğu alanları geliştirmek için önlemler almak da önemli olmaktadır.
* Çocuğunuzu sosyalleştirecek ortamlar hazırlamaya çalışın ve onun başka insanlarla ilişki kurmasını destekleyici olun. Çocuğunuzun ilgi duyduğu alanları keşfedip bu alanlarla ilgili aktiviteler içinde olmasını sağlayın. Bu hem becerilerini, hem kendine güvenini geliştirecek hem de sosyal gelişimine yardımcı olacaktır. Bu tarz sosyal ortamlar çocukların kendilerini rahatça ifade edebilmelerini, bir grubun parçası olmayı öğrenmelerini, sosyal kuralları öğrenip uygulayabilmelerini, kurala uyduklarında kabul göreceklerini öğrenmelerini sağlamaktadır. Çocuk girdiği sosyal ortamlarda uyumlu olmayı ve bu uyumla mutlu olmayı öğrenirse var olan becerilerini, yeteneklerini de daha rahatça ortaya koyabilecektir.
* Çocuğa güven kazandırmak belki de bir anne-babanın çocuğuna verebileceği en önemli, en değerli şeydir. Güvenin temelinde ilgi ve sevgi yatar. İlgi ve sevgiyle büyütülmüş ama bunun yanı sıra kendi ihtiyaçlarını karşılamak konusunda desteklenmiş, kendi ayakları üzerinde durabilen bir çocuk yetiştirmek yönünde çaba gösteren bir anne-baba olmaya çalışmalısınız. Bazen ilgi ve sevgi fazla koruma ile karışabilmektedir. Fazla korumak ise çocukların bir çok becerisinin gelişmesini engelleyici olabilmektedir. Buradaki temel prensip çocuk bir beceriyi öğrendiği andan itibaren o işi artık kendisinin yapması gerekliliğidir. Örneğin kaşık-çatal tutmayı öğrenen bir çocuk artık kendi başına yemek yemeye başlamalıdır. Kendi başına yeme becerisi olduğu halde anne-baba tarafından yedirilen bir çocuğun bir çok konuda kendine güveni gelişmeyecektir. Güven ancak yapabildiğini fark ettiği durumlarda gelişen bir duygudur. Çocuk anneden güvenle ayrılıp başka ortamlarda kendine yetebilecek güveni kazandığında hem sosyal yönden gelişecektir hem de her alanda gelişmek için fırsat bulacaktır.
* Alışkanlık kazandırmada model almanın önemi bilinmektedir. Çocuğunuza kazandırmak istediğiniz tüm alışkanlıkları önce kendinizin kazanmanız ve ona bu konularda örnek olmanız gerekmektedir. Okumak, bilgi kazanmak, kenedinizi geliştirmek, sanatsal, entelektüel faaliyetlerin içinde olmak gibi alışkanlıklar ve yaşam tarzınız çocuklarınız tarafından da örnek alınacaktır. Örneğin çocuğunuza aldığınız oyuncak sayısı kadar kitap ve dergi almayı da alışkanlık haline getirirseniz çocuğunuzu daha çok okumaya teşvik etmiş olursunuz.