Hatırlıyorsun değil mi baba, bir gün, sanırım bir Cumartesi akşamüstü ve yaz günüydü. Hani Ankara'nın çok bunaltmayan, arada bir esince rahatlatan rüzgarının estiği, yaprakların tatlı bir hışırtıyla sallandığı, uzaktan ...
HURGHADA ve GİFTUN ADASI
Otelimizin olduğu Hurghada şehri, Mısır'ın sayfiye yeri olarak bilinmekte ve turizm şirketi tarafından da Bodrum gibi bir yer olduğunu belirtilmişti. Şehre indiğimiz vakit, kahkahalarla gülerek Bodrum'dan üstün tek yanının sahip olduğu Kızıldeniz (Red Sea) olduğunu söylüyoruz hep birlikte. Uçaktan iner inmez, gördüğüm ilk otelin adı gülümsetiyor beni, ALBATROS 2. Hemen aklıma AnneCocuk ve Nagihan geliyor. Kulaklarını çınlatırken Nagihan'ın, gördüğüm otelerde kalmıyor olmayı canı gönülden dileyerek yol alıyoruz. Yol boyunca dizilenmiş, bakımsız oteller, taş yığınları, etrafa saçılmış otobomil tekerleri sıkıyor ruhumu. Ancak ilerledikçe, gördüğümüz otellerle gülümsüyor uykusuz gözlerim. Kaldığımız Desert Rose adlı otelin, inanılmaz büyüklükteki havuzları ve eşsiz kumsalı daha da keyiflendiriyor beni. Özellikle havuzu görünce sevinçten çıldıran kızımı tutmak mümkün olmuyor. Mısır halk oyunları ve Bülent'in gözünü alamadığı Mısırlı dansözün eşliğinde yediğim akşam yemeklerinin özellikle, Qousshary ve Falafel'ın tadları, Karkadde, Hot Sahlap ve Shisha adlı özel içeçeklerin doyumsuz lezzeti duruyor damağımın bir köşesinde. Mısır devlet Başkanı'nın Hüsnü Mübarek'in, tatil için tercih ettiği yerin Hurghada olduğunu öğrendiğimiz vakit, keyifleniyoruz ancak, tatile geldiği vakit, turistlerde dahil olmak üzere herkesin dışarı çıkmasının yasaklandığı söylenince, bütün kafile, şu aralar tatil yapmaması için hep birlikte dua ediyoruz. Tatilin son günü, seyahat sırasında tanıştığımız Selay ve Levent adlı arkadaşlarımız sayesinde Giftun adasına bir gezi planına son anda dahil oluyor ve gezi sırasında ne kadar isabetli bir şey yaptığımızı anlıyoruz sevinçle. Hayatımdaki bir ilki de orada, Giftun adasının ılık sularında gerçekleştiriyorum. Levent'in israrı ile şnorkel ile seyrettiğim o eşsiz güzellikteki bir daha göremeyeceğim balıkları, suyun uyumlu ahengi ile bir sağa, bir sola, bir öne bir geriye dalgalanan bitkilere daldırıyorum gözlerimi. İlk kez şnorkel ...
Mayıs'ın; sıcak, iç açan, yaşama sevincine boğan ve pırıl pırıl bir gününde düştük yollara. Önümüzde katedeceğimiz 207 km vardı. Yolculuğumu paylaşacağım arkadaşım Elçin'in aldığı küçük poğaçalarla ve meyve suyu ile başladık seyahatimize. Klimasız minik arabamda geçen iki saat boyunca durmaksızın konuşup paylaştık anılarımızı. Giderken konuşmaktan farketmediğimiz, doğanın eşsiz güzelliğini, gözalabildiğine uzanan yeşilliğini, tepelerin yamacına kondurulmuş evleri, yol kenarında bizi selamlayan sarı çiçekleri, erguvan ağaçlarını, ürkekçe kümelenmiş köy evlerini dönerken farkedecektik.
Düzce sapağından girdikten hemen sonra paslanmış tabelara yazılmış "Taşköprü 1 km" tabelasını görüp, "U" dönüşü yaparak köy yoluna girdik. Nasıl güzel bir köy, anlatmam mümkün olmayacak. Ordaki kuşlar daha mı özgür daha mı çığırtkan bilemedik. Yol boyunca ...
Balede rastlaştık onunla. Ekim'den beri, her Cumartesi'nin yağmuruna, karına ve güneşine aldırmadan, sabahın 10:30'unda hazırız orada; elimizde tuttuğumuz küçük kızlarımızla. Belki, onların gerçek bir balerin olmasından çok, kendimizi tatmin etmek için yaparken bu geliş gidişlerimizi, ortak hayallerimizden de bahsediyoruz usul usul. Kimin kızı daha yetenekli, hangimizin kızı daha güzel yapıyor diye çaktırmadan attığımız bakışları yakalamak için arada bir gözetiyoruz birbirimizi. "benimki geçen seneden beri yapıyor", "benimki daha küçük ama", "benim kızım pek hevesli" diyen cümlelerimiz birbirine dolanıyor. "Günaydın" laştığım, kantininde oturup sohbet ettiğimiz, henüz selamlaşma aşamasına geçmediğimiz onlarca anneyle birlikte, her Cumartesi zorunlu ama keyifli bir buluşma yaşıyoruz. 50'li yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim, uzun yıllar boyu içtiği sigaraya kurban ettiği kısık sesli ...
Bu yazımda, İstanbul'daki iki akerdeon tamircisinden biri olan, çok farklı, çalışkan, umutsuzlukların yıldıramadığı, yılların deviremediği ve dirençli olduğuna inandığım, 83 yaşında bir insandan bahsetmek istiyorum. Şimdilerde onunla ilgili bir öykü yazma hazırlığındayım. Onu siz de tanıyın istedim.
Onun varlığı, insana arada ...
Yaşadığımız her güne, dün açan güneşe, bugün yağan kara, bir hafta evvel sırılsıklam ıslatan yağmura sahip çıkalım. Her başlayan günde, yeni verilmiş kararların taze kokusunda uyanıyorum. Verdiğim, sahiplendiğim ...
Birlikte dolaşırken, göz ucuyla bakıpta çok beğendiğim ayakkabıyı ertesi gün alıp getirecek kadar düşünceli olmalısın....
Kırk yılda bir aldığın çiçekleri E-5 in çingelenelerinden almamalısın...
Soyunup giyinirken, "göbeğin sarkmış, selülitlerin var, spora başlamalısın" gibi gereksiz cümleler sarf etmemelisin...
Beni sevdiğini, ben sorduğumda değil, sık sık dile getirmelisin...
Taze fasulyeyi neden annen gibi yapamadığımı her defasında sormamalısın, demek ki beceremiyorum...
Çocuğunun ne kadar sana benzediği yorumlarını dinlerken, ...