• Geride Bıraktığım iz mi? Benimki 140 cm. Şimdilik...

    Geride Bıraktığım iz mi? Benimki 140 cm. Şimdilik...

    Bilgisayarımda arka fon olarak Macchu Pichu’yu seçmişim, her sabah “bir gün mutlaka” diye o sisli yüksek dağlara, dağların tepesindeki o taştan yapılmış muhteşem köye bakıyorum.
    Bir gün mutlaka… Ama bir gün…Mutlaka…
    .................

    Geride bıraktığınız iz ne kadar? diye soruyor reklam.Fena oluyorum… Sinirlerim bozuluyor…Kadının elinde bir kitap…Hp aynı sayfada bir haftadır.Eh benim de uyku öncesi elimde hep bir kitap…Allahtan ben yutuyorum da kitabı “biraz farkım var reklamdan” diyorum.

    Bir çizgi çekilmiş reklamdaki kadının yaşamına…nereden baksan 2-3 kilometre. Demek ki git gel aynı yer.Benim geride bıraktığım iz ne kadar peki?
    Hesaplasan o da ancak o kadar işte.

    Hani saymasam çocukluk yıllarımı ve yurt dışında yaşadığım bir kaç zamanı…Beşiktaş, Etiler, Şişli, Taksim… Kaç kilometre tutmuş kırk senelik yaşamım? Hep aynı yerlerde mi kalmış izlerim, ben oralardan geçtikçe? İnsan yolundan geçtiği yerde izini de bırakır mı? Yoksa iz dediğimiz başka bir şey midir, baktıkça seni hatırlatan… “Bunu o yaptı”…”Bu bize ondan hatıra kaldı” denilen…

    Reklamdaki kadın, bir bakıyorsunuz…hooop… küçücük bir adaya ışınlanıvermiş. Yüzünde tuhaf bir mutluluk, şaşkın ama herşey geride kalmış duygusu var üstünde.Kumsal…balıkçılar...fotoğraf çekmeyi bile bilmeyen bir garip turistcik.

    Benim zaten gitmelerim geldi, gitmiyor başımdan, nitekim üstüme başıma tuz biber ekiyor bu reklam.

    Bilgisayarımda arka fon olarak Macchu Pichu’yu seçmişim, her sabah “bir gün mutlaka” diye o sisli yüksek dağlara, dağların tepesindeki o taştan yapılmış muhteşem köye bakıyorum. Hayalimde o dağa çıkıp “sabahları gerçekten dağın gölgesi karşı dağa Komodor şeklinde mi vuruyor” diye bakmak var. Şanslıysam belki bir komodor da görebilirim gökte süzülürken…belli mi olur?

    Yat kalk hep aynı hayal bende. Hesaplıyorum, kitaplıyorum, işin içinden çıkamıyorum.Bir Macchu Pichu’ya gidiş nereden baksan 3000 Euro. Eh daha bunun çoğuna gidilmemiş Anadolusu var, görülmemiş Avrupa şehirleri var, Japonya’da Kiraz festivali var, Çin’de Pagodaları görmek var, bi milyon tane Terracotta askeri var. Var da var… Bitmiyorki gitmek istediklerim. Bitmiyorki kendimi bile geride bırakmak istediklerim…Sırf geride izim kalsın diye değil… geride kalmamak için önden gitmek istediklerim…

    Geride kalırsam… İşte izim haritada küçücük bir çizik!

    Kime sorsam aynı ruh hali…Herşeyi geride bırakmak ve gitmekten dem vuruyor herkes. Hepimiz Can Yücel şiiriyiz. Bir “şey” olsun istiyoruz. Kimimiz işinden memnun değil, kimimiz kocasından, karısından…Kimisi ıssız adaya tutkun, kimisi Ege kasabasına vurgun… Eh gidilen yer farketmiyor, giden giderken kendini de koyunca bavula. Nereye gitsen aynı adamsın kadınsın işte.

    Ama o ıssız adalara, Ege’nin kasabalarına kaçıp sonra bir gün daralmak da var işin içinde. Benim Surinam’da önce “işte yaşanacak yer” deyip sonra her tarafımı saran amazon yeşilinden, sürekli yağan tropik yağmurdan, yağmurun taşıdığı topraktan dolayı kahverengi okyanustan, sürekli eskimişlik kokan ahşap bahçeli evlerinden sıkılıp… “Beton görmek istiyoruuuum, en az 5 katlı binalar görmek istiyoruuum, mavi bir deniz görmek istiyoruuum, köşede bir sinema olsun, ben oraya gitmek istiyoruuum” diye çığlık attığım gibi…

    Kabul etsem de etmesem de metropollü olmuşum ben, oralarda anladım...Benim canım sinema çeker, tiyatro çeker, hamam çeker, cafeler çeker… müzeler çeker…Kalabalıkta kaybolmak hatta saklanmak çeker.

    Sonuçta benim de gidesim var amaa mutlaka dönmek üzere… Kaçasım var amaa bulunmak üzere…

    Eh o zaman geride kalan izim harita üstünde ölçülmemeli benim.Olsa olsa bir çember olur zaten haritada... yola çıkılan ve dönülen yer aynıysa.

    Sonra diyorum ki, “ iz” dediğimiz şey, başka bir şey olmalı.
    Insanın ölüm ilanında yazılacak türden. Kiminin yazdığı kitabı, kiminin çektiği filmi, kiminin dostlukları, kiminin yarattığı başka bir şey. Dostlara bizi hatırlatacak bir şey. Bu dünyaya miras bırakılan bir şey.

    Baktıkça bizi hatırlatan…
    Duydukça bizi hatırlatan…
    Sevdikçe bizi hatırlatan…
    ……………
    Benimki 140 cm boyunda.

    Şimdilik

    Kızılcık bir şey

    Hiç durmadan konuşuyor, konuşurken dudaklarını benim gibi yapıyor.

    Sonra soruyor:
    -Anne ben çok mu konuşuyorum?
    “Hayır” diyorum, “sen istediğin kadar konuş, ben dinlemek istediklerimi dinliyorum zaten”.
    Kızıyor bana…Gülüşüyoruz.

    Gece elimizde Küçük Prens… “Biz dedemin bahçesine Baobap ağacı dikmeyelim olur mu” diyor, “gül dikelim onun yerine…güller evcimen olurlar”…

    Eve geldiğimde suçlu suçlu “sen işteyken ben filmimizi izledim” diyor. Sonra telaşla ekliyor..”ama beraber tekrar izleriz üzülme,hem sarmaş dolaş film seyrettiğimiz zaman ne seyrettiğim önemli değil benim için” diyor.

    Aynaya bakıyoruz beraber… Kızıl saçlı başı omuzuma geldi artık.
    -Anne seni geçer miyim dersin?
    -Umarım tatlım
    -Ama büyüyünce sana benzeyeyim olur mu?
    -Sen sadece kendine benze emi, bir tanem!

    Bana benzeme ama sende benden kalan bir şeyler hep olacak.Bir parçan hep “ben” olacak.Seni ne kadar iyi bir insan olarak yetiştirirsem, dünyaya armağanım da o kadar iyi olacak.
    Çünkü sen benim bu dünyada bıraktığım “tek iz”imsin güzel kızım.

    “Geride bıraktığınız iz ne kadar” diyor ya reklam…

    Benimki 140 cm.

    Şimdilik…

    Mine Baş
 
 

Bu site Lidya.Net tarafından hazırlanmış ve yayınlanmaktadır © 1998-2012. Bu sitede yayınlanan yazılar, kaynak ve yazarı belirtilmek kaydıyla kullanılabilir.
İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren AnneCocuk.com adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K' nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan ve yazdıkları yazılardan kendileri sorumludur.
AnneCocuk.com ile ilgili yapılacak tüm hukuksal şikayetler iletişim linkinden iletişime geçildikten sonra en geç 2 (iki) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve size geri dönüş yapılacaktır.