• BAK BANA NELER ÖĞRETMİŞSİN

    Hayatın her zaman arzu ettiğimiz gibi gitmeyeceğini, gitse bile bunun çokta keyifli olmadığını,
    Kaybetmenin eskisi kadar dokunmadığını, önemli olan nerde yanlış yaptığımı keşfetmeyi,
    Bu keşfin kendim için nasıl bir gelişim olduğunu,
    Otoriter bir anne olduğumu sanıpta cocugunun kölesi olan anne oluşumu kabul etmeyi,
    Annemin aynısı olduğumu,
    Kardeşin önemini,
    Yemek yapmayı,
    Böreğin altını da kızartabilmeyi, beşemal sos yapmayı,
    Hayata her yönden bakmayı,
    Benim için ne düşünüldüğü değil, benim ne düşündüğümün önemli olduğunu,
    “V”kayışının nerde olduğunu, marşpiyerin ne demek olduğunu,
    Ruhunu başıboş bıraktığında, davulcuya kaçan kızlar gibi olacağını,
    Paranın önemli olduğunu, parayla saadet olmaz lafının sadece bir atasözü olduğunu,
    Şimdiye kadar üretilmiş her atasözün, gün gelecek hayatımızın o döneminde önemi olacağını,
    Biz gençken annemin neden biz olmadan bir şey yapmaktan zevk almadığını,
    Bekârken annemle birşeyler yapmamanın ezikliğini, onun yerine arkadaşlarımı tercih etmemin talihsizliğini,
    Doğa olmadan lokantaya gidemediğimi, gezmeye çıkamadığımı, uyuyamadığımı, nefes alamadığımı farketmeyi,
    Babamın aslında ne çok şeyi bildiğini, öngörülerinin ne denli güçlü olduğunu,
    Gece dışarı çıkarken, babamı kandırmak için salondaki saati geri almanın tatlı bir anı olarak kaldığını,
    Annemin nasıl şefkatlı olduğunu, nasıl oluyor da bizim huzursuz olduğumuzu kilometrelerce öteden hissettiğini,
    Para biriktirebilmeyi,
    Tırnaklarımı yememeyi, hatta uzatabilmeyi,
    Eski fotoğraflara baktığımda gözlerimin dolmasından utanmamayı,
    Yemezsen ve yürürsen kilo verilebileceğini,
    Ne kadar ince olursan ol, ne kadar spor yaparsan yap yaşlandıkça pörsümenin önüne geçemeyeceğimi,
    Yaşlılığın da keyifli yanları vardır lafının saçmalığını, bir teselli olmaktan öte gidemediğini,
    Selülit, göz altı kremlerinin hiç bir işe yaramadığını,
    Metroseksüel, janti ve hedoist erkeğin farkını,
    Hergün iki saat okumanın, her ay yeni bir kitap almanın önemimi, hiç sevmediğin köşe yazarından bile keyif almayı, arada birde olsa magazin programı seyretmenin kafayı çok güzel dağıttığını,
    Sigaranın sağlığa zararlı olduğunu ve onu bırakabilmenin ne denli gurur verici olduğunu,
    Aslında bunun bir züğürt tesellisi olduğunu,
    Ana kız arasındaki rekabetin 7 yaşından itibaren başladığını ve bu mücadelenin her geçen gün daha da acımasız bir hale geldiğini, ilerisi düşünmekten korktuğumu,
    Eğer yeni rimelimin veya allığımın kayıpsa eğer, kızımın pembe tüylü çantasında olma ihtimalini yüzdesini,
    Kocamın aynı zamanda en iyi arkadaşım, sırdaşım, fikir danışmanım,dert ortağım olabileceğini,
    Evlilik konusunda en şanslı kadın azınlığın içinde olduğumu,
    Kocamla gurur duymayı, onun karısı olmanın beni ne kadar mutlu ettiğini,
    Hayatta birilerini karşılıksız sevebilmeyi,
    Sevdiğimle sevişmeyi,
    Sevmediğim hiç birşeyi yapmak zorunda olmadığımı, görmekten hoşlanmayacağım bir kimseyi gördüğümde illaki gülümsemem gerekmediğini,
    Düzenli olarak cam kenarına ekmek kırıntısı koyduğunuzda 7-8 adetlik bir güvercin arkadaşınızın olabileceğini ve sizden korkmadıklarını,
    File çorabın ve topuklu ayakkabının bir kadını bir anda daha feminen yapabildiğini,
    Afrodizyak yiyeceklerin neler olduğunu ve ne gibi zamanlarda yenmesi gerektiğini,
    Evdeki kütüphanenin evi daraltırken hayatı zenginleştirdiğini,
    Hayat müşterektir densede, hayatın aslında çokta müşterek olmadığını, biriken ütülerden, yapılacak yemeklerden, düzeltilecek yataklardan sorumlunun daima kadın olduğunu,
    Ev işlerinin rehabilite edici söylentisinin bende bir türlü etkili olmadığını, hatta aksi yönde beni bozduğunu,
    Rehabilite eden tek şeyin alışveriş olduğunu,
    Misafirden hoşlandığımı,
    Dengesiz olduğumu ve dengesiz olduğumu kabul etmeyi,
    Pişman olmayı,
    Son pişmanlığın fayda etmediğini,
    Sabretmeyi,
    Sabrın sonunun selamet olduğunu,
    Aşık olmayı,
    Terkettiklerimin neler çektiğini,
    Terkedilmeyi ve onları anlamayı ama iş işten geçtiğini farketmeyi,
    Mail ve SMS ile değilde telefon ederek veya eve giderek bayram kutlamanın bambaşka olduğunu,
    Bir damadım olursa eğer, kesinlikle bana “anne” yerine “Demet hanım” demesi gerektiği konusunda kararlı olmayı,
    Emeğin yemeğe lezzet kattığını,
    Yemeğin hayata zevk kattığını,
    Aslanlar gibi gözlerine bakarak “özür dilerim, yanlıştı, affet beni” diyebilmeyi,
    Başladığın antibiyotiğin tüm kutusunu bitirmezsen eğer, bıraktığın vakit hastalığın yeniden nüksedeceğini,
    Çıplak gözle görmenin, sesleri duyabilmenin, yediklerinin tadına varabilmenin, en önemlisi hissetmenin ne kadar hayati olduğunu,
    Sevdiğin arkadaşlarının en kötü zamanlarında da onların yanında olup,”ben her gün dostuyum” diyebilmenin keyfini,
    Her sabah uyandığımda yeni bir gün için şükretmenin önemini ve bunu bana öğrettiği için babama şükran duymayı,
    Türk filmi seyrederken içimden geldiği gibi ağlamayı,
    Başkaları için üzülmeyi, yapmamayı, geri dönmeyi, istemesemde uygulamayı,
    Sevdiğimi üzeceğime, kendimi üzecek kadar fedakâr olmayı,
    Çaktırmadan eleştirdiğim kişileri aslında çaktırmadan kıskandığımı,
    Kıskançlığın bir ölçüsü olmadığını hatta yeri geldiğinde kardeşini bile kıskanabileceğini,
    İşsiz kalmanın sıkıcı hatta güven kırıcı olduğunu,
    Yeni bir iş için hazırlık yaparken ilk kez işe giriyormuşcasına heyecanlı olmayı
    Hayattan memnun olmayı,
    Yapamadıklarım için üzülmeyi,
    Yaptıklarım için sevinmeyi,
    Yapabileceklerimin için heveslenmeyi,
    Üzüntümü abartmamayı,
    Bazen abartıp kahrolmayı ve ardından gülmeyi,
    Sınırlarımızı kendimizin koyabileceği, kaldırabileceği, daraltacağı, genişleteceği alanlarımız olduğunu bilmeyi,
    Arada bir sınırları ihlâl etmenin keyfini,
    Ama kimseye ihlal ettirmemeyi,
    Yalan söylemeyi, “bunlar beyaz yalan”dı deyip kendimi kandırmayı,
    Bazı yalanları duymazdan gelmenin vakurluğunu,
    Tenise yeteneğim olmadığını, aldığım onca derse rağmen katiyyen bu işi kıvıramayacağımı,
    Hayatta herşeyi becerebilmeyi ummanın hayal kırıklığı olacağını,
    Gereksiz cesaretin hayal kırıklığı getirebileceğini,
    Hırs olmadan bir üste çıkılmayacağını,
    Sarhoşken kusmanın ne kadar rahatlattığını, kendini kaybedecek kadar sarhoş olmanın salaklığını,
    O salaklığın aslında insanı bir sonraki gün utandırdığını,
    Hayata kendi gözlerimle bakabilmeyi,
    Başkalarının yerine de bakabilmeyi, düşünebilmeyi, konuşabilmeyi sonra da bunun son derece gereksiz olduğunu,
    Cep telefonun ve bilgisayarın hayatımın vazgeçilemez bir parçası hatta mütemimcüzi olduğunu,
    Yazmanın beni nasılda başkalaştırdığını,
    Çıkacak bir kitap hayalimin daima var olacağını,
    Ama aslında bu kitabın belkide hiç çıkmayacağını,
    Hayalleri tüketirsek eğer, renklerin solacağını,
    Umutları azaltırsak eğer, seslerin donacağını,
    Annem ve babam için iyi bir evlat olmayı,
    Kardeşlerim için sorunsuz, sevgi dolu bir kardeş olmayı,
    Kocam için, daha az sürtüşerek ve daha az kavga ederek hayatını geçirebileceği bir eş olmayı,
    Kızım için yeterli bir anne olmaya çalışmayı,
    Hayatın 30. yaş diliminden sonra daha hızlı geçtiğini,
    Hayatın içinde ben varsam eğer, daha zevkli olduğunu,
    Kendimi sevmeyi...

    Öğrenmişim ben!

    Demet Eşrefoğlu Vardar
    Mart 2006, İstanbul
 
 

Bu site Lidya.Net tarafından hazırlanmış ve yayınlanmaktadır © 1998-2012. Bu sitede yayınlanan yazılar, kaynak ve yazarı belirtilmek kaydıyla kullanılabilir.
İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren AnneCocuk.com adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K' nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan ve yazdıkları yazılardan kendileri sorumludur.
AnneCocuk.com ile ilgili yapılacak tüm hukuksal şikayetler iletişim linkinden iletişime geçildikten sonra en geç 2 (iki) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve size geri dönüş yapılacaktır.