Romantik olmaktan utanmayan, aksine bununla gurur duymayı bilen cinslerizdir. Erkekler gibi bunu saklamak için her türlü bahaneye sarılmayız.
Bir şişe güneş yağı narin bedenimize bir sezon yeter. Oysa hacimli erkeklerin bir defa da şişeyi yarılamalarına şaşırmamak gerek
"Şurda yeni sezon açılmış", "şu mağaza % 50 indirim yapmış" gibi basit cümlelerle depresif halden bir anda sıyrılır ve o saniye dünyanın en enerjik canlıları oluveririz.
Kan aldırmak dünyanın en zor işi gelmez bize.
Pisuvar başında yapılan sohbetleri basit ve iğrenç buluruz. Bizim sohbetlerimiz daha kültürel mekânlarda geçer.
Doğurabildiğimize göre dünyadaki her acıya katlanma şansımız vardır.
Gazete okumaya spor sayfasından değil, ön taraftan başlarız ki, olan bitenden haberimiz olsun değil mi ?
Çoraplarımızı iç içe geçirmek, bizim için dünyanın en kolay eylemidir. Bunun için uzun uzun düşünmemize gerek yoktur.
Hafızamız fil gibidir. Erkekler gibi, değil sabah yediğini hatırlayamamak, 5 yıl önceki bir Mart ayındaki tartışmanın konusunu bile hatırlarız.
Ruhumuz bir kelebek zerafetindedir.
Erkeklerde ise bu durum: hafıza=kelebek, ruh=fil şeklinde açıklanabilir.
Herkesin ortasında geğirmeyiz, araba kullanırken sanki etrafta kimse yokmuş gibi delercesine burnumuzu karıştırmayız, yolda yürürken oramızı buramızı kurcalamayız.
Gerektiğinde en okkalı hatta en tumturuklu küfürleri etmeyi biliriz, yeterki kışkırtılmayalım, kızdırılmayalım, azdırılmayalım.
Çocuğumuzun yanında anne, annemizin yanında çocuk olabiliriz.
Allaha şükürler olsun ki kulaklarımızdan, burnumuzdan ve parmak üstlerimizden pervasızca fırlayan kıllarımız yoktur.
Yeşil ışığın trafik dilinde "geç" kırmızının da "dur" anlama geldiğini biliriz. Somon ve lila da bir ara renktir. Yani hiçbirimiz renk körü değilizdir.
Islık çalmayı bilmeyiz ama bu gerçek bir kayıp değildir sanırım.
Ayda 3 ila 7 gün arasında her türlü kapris, çekilmezlik ve asabiyet durumlarımız hoş görülür, zira adet dönemindeyizdir.
Bir gece yarısı kar, kış, cehennem sıcağı demeden istediğimiz bir saatte çilek, erik, dut, boza, nar ve dondurma gibi yiyecekleri isteme durumumuz ise hoş görülür, çünkü hamileyizdir.
Tırnaklarımızı ve saçımızı istediğimiz kadar uzatma ve istediğimiz renge boyama şansımız daima vardır.
Her türlü dram ve trajedi karşısında ağlama, acıma, her türlü komedi karşısında da katıla katıla gülme şansımız vardır. Çünkü biz kadınlar hislerimiz ile hareket ederiz. Bizde kas yoktur ama his vardır.
Kafamıza göre istediğimiz yere park eder, gerekirse ters istikamete girer bunu da "bi biskrem versem" deyip çözeriz. Üstelik yol hakkının bizde olduğu konusunda da ölesiye israrcıyızdır.
Estetik dokunuşlarla değişime uğrama şansımızı sonuna kadar kullanırız. Limon memeli iken Pamela Anderson, ince dudaklı bir hatun iken Lara Croft olma şansımızın dayanılmaz yüzdesi bizi mesut eder.
Vitrinde gördüğümüz her kıyafeti deneme özgürlüğümüz ise kendimiz tarafından yine kendimize bahşedilmiştir.
Bazı tüylerimizden arınmak ızdırap verse de, ağda acısına dayanabilecek bir erkeğin olduğuna bilim bile inanmaz. Bu kadar yürekli erkek henüz "varım" dememiştir.
Kredi kartlarının limitleri, limit aşımları ve son ödeme tarihleri bizim için hız kesici değildir. Heleki kartımız hem gold hem de ek kart ise varmı bizi tutabilen.
Birine bağırırken daha etkili olsun diye sesimize boğuk bir hava vermeyiz, aksine incelterek yaparız biz o gürleyişi.
"Bana hiç bir içki dokunmaz" deyip, ilk kadeh rakının sonunda yıkılan erkekler gibi değiliz. Çünkü bizi bir yudum şarap bile zil zurna sarhoş eder. En azından kendimizi bilecek kadar akıllıyızdır.
Haklarımızı savunmak ve kollamak için 8 Mart'lara ihtiyacımız yoktur.
Musluk tamir eden, sigortayı onaran kadın taktirde karşılanırken, baklava açan erkeğe rastlanmaz.
Flörtçü erkeği gözünden anlayacak kadar zekiyizdir. Erkekler gibi bıktırana kadar asılmayız.
Hoşlanmadığımız hemcinsimizden kurtulmak için yumruklarımızı konuşturmayız. Seviyormuş gibi davranıp, içten oyarız kuyusunu.
Ütülemek kelimesi iki şeyi anımsatır bize; gömlek ütülemek ve kafa ütülemek. Allahtan biz kadınlar ilkini yaparız.
Menüdeki yemeği anlamadığımız vakit, ne olduğunu bilmeden yemek yerine neden yapıldığını sorar, hatta tarif bile alabiliriz.
Kalçalarımıza 50 Euroluk kremler sürme konusunda israrcıyızdır. Buna selülitten korunmak deniyor.
Demet Eşrefoğlu Vardar
Mart 2004