Çocuklarımızın Yeteneklerinden Haberdar mıyız?
Minik kızlarımız ve oğullarımız hızla büyüyüp; birinden çıkıp, daha soluklanmadan yeni bir gelişim sürecine dalıyorlar. Aslında onlarınki öyle zorlu bir mücade ki, o minik canlıları taktir etmemek mümkün değil. Durmaksızın öğrenip, yeni keşiflerin tadını doya doya çıkarıyorlar. Öğrenmeye son derece aç ve hazırlıklı olan beyinlerini, her dem taze tutmak ve doyurmak onlar içinde yorucu olsa gerek. Bütün bu sürecin içerisinde bize düşen bir yığın görev var. Bu, ebeveyn olma görevinin ötesinde iyi bir de gözlemci olmamızı gerekli kılıyor. Her çocukta yetenek vardır, ancak onların ortaya çıkartılması ve işlenmesi her zaman mümkün olmayabilir. İşte bu zorlu görevde bizlere düşmekte. Onları büyütmeye, yetiştirip hayata hazırlamaya çalışırken, onların sahip oldukları yetenekleri keşfetmek içinde gözümüzü de dört açmalıyız.
Müziğe, dansa, resme,okumaya, spora, el yeteneklerine vs, vs daha fazla ilgi gösteren çocuklarımızı da bu çerçevede eğitmeli ve yönlendirmeliyiz. Geçen aylarda kızım Doğa'nın dansa ilgisi olduğunu fark ettim. Eurosport'ta yayınlanan buz patenini, dans yarışmalarını, ritmik jimnastiği ve diğer bir kanalda yayınlanan baleyi seyrederken hiç bir şeyi duymadığını ve görmediğini anladım. Öyle bir zevkle seyrediyordu ki, hiç bir saniyeyi kaçırmak istemiyor, gözünü bir an bile ekrandan ayırmıyor, hatta gözünü dahi kırpmıyordu. Evde gürültü olmasına veya TV'nin önünden geçilmesine inanılmaz sinirli tepkiler veriyordu. Ve gördüklerini kendi çapında tekrarlayıp, zevk almasına, sonra "anne bak bale yapıyorum" demesini hayret ve sevinçle gözlemliyorum. Ben inanıyorum ki -ve ümit ederim ki- benim kızımın dansa, muhtemelen baleye müthiş bir ilgisi var. Yeteneği var mı? onu bilemem. Ancak başarıya giden yol yeteneğin yanısıra ilgi de gerektirir diye düşünüyorum. Eminimki ilerde hobi olarak veya meslek olarak baleyi seçecek. Yani bale veya dansın herhangi bir stili onun hayatında hep olacak. Barbie bebek alırken bile balerin olanları sectiğini de şu anda, bu yazıyı yazarken hatırlıyorum. Eşimle bunu konuşurken o kadar heyecanlandım ki, gözlerimi kapadığım anda Doğa'yı yüzlerce kişinin önünde dans ederken hayal bile ettim. Ayarlayabildiğimiz en kısa sürede konservatuara gidip bir görüşme yapacağız. Bizi doğru yönlendireceklerine emin olmanın verdiği rahatlıkla onun yeni yeteneklerinin tadını çıkaracağım.
Dikkat edin, sevgili minik yavrunuza, eğer çalan şarkıya ayağıyla, veya ıslığıyla eşlik ediyorsa, müzikten zevk alıyor demektir. Müzik çaldığı halde duymayı beceremeyen o kadar çok insan var ki, bu küçük ayrıntı bile onları ayrıcalıklı kılar. Eline aldığı beyaz kağıdı, onlarca rengin eşliğinde süslemeyi beceriyorsa ve bu eylemi yaparken çocuğunuzda bir huzur ve mutluluk hissediyorsanız bilin ki resim yapmak onu deşarj ediyordur. Bu örnekler çoğaltılabilir elbette. Yeter ki siz iyi gözlemleyin. Dikkat isteyen gözlemleriniz ve sabır isteyen denemeleriniz, size çocuğunuzda var olan yeni yeteneklerin tohumlarını gösterecektir. Bunları gün ışığına çıkarıp büyümesini sağlamaktaki en büyük görev siz ebeveynlerin olacaktır. Bunları meslek olarak seçmeseler bile bir hobi olarak hayatlarına katmaları, onları her zaman sosyal yaşam içinde mutlu, huzurlu ve zevk alınan insanlar olarak, toplumda yer almalarına katkı sağlayacaktır. Çocuğunuzun ilgilendiği konulara sizde onunla ortak olun. Toplu etkinliklere katılın. Yanlışlar yapmasına müsaade edin ve yaptıklarını eleştirmeyin. Sürekli eleştirilen çocuklar yeteneklerini ortaya koymaktan çekinebilirler. Bence en önemli şey de, ailece alışkanlıklar edinin; beraber kitap okumak, müze gezmek, müzik dinlemek gibi. Yaratıcılığını ortaya çıkarılabilmesi için ortam sağlayın. Evinizdeki bir köşeyi ona ayırın. Bırakın kırıp döksün, boyasın çizsin, söksün taksın. Verdiğiniz görevi yerine getirdiğinde onları yüceltin. Duygularını mutlaka paylaşın. Hassas oldukları konularda azami dikkat gösterin, başkaları tarafından incinmesine müsaade etmeyin. Duygularının paylaşılmadığını düşünen çocuklar daha içine kapanık olurlar. Bu da onların yeteneklerini ortaya dökmelerine asla izin vermez. Birde benim her zaman reddettiğim bir genelleme vardır; "kızlar kız oyuncağı, erkekler de erkek oyuncakları ile oynar". Bu hiç doğru değil. Bu onların erkek ya da kız olmaları ile değil, yetenekleri ile değerlendirilmelidir. Maalesef baskın olarak ataerkil bir ulus olduğumuz için, erkek çocuklarımızın eline mutlaka bir silah tutuştururuz. Çünkü o babasının "aslan oğlu"dur. Benim kızım sahip olduğu DNA ların etkisi ile elbette bebeklere daha fazla ilgi gösteriyor ve feminen duyguları ile daha kollayıcı, koruyucu roller üstlense de bu onun daha sert oyunlar ya da daha erkeksi oyunlar oynamasına mani değildir. (bu da ne demekse?? oyun oyundur, erkeksi ya kız oyunları diye bir ayrım olmamalıdır). Doğa'nın en zevk aldığı şeylerden biri, aldığımız oyuncağı mutlaka söker, onu incelemek ister. Çivileri çakmak, vidaları yerinden çıkarmak, elinde küçük bir çekiçle babasına yardım etmek, onda müthiş bir iş beceriyor olmanın rahatlığını ve keyfini yansıtır. Onun için özel olarak aldığımız -hani şu kendiliğinden içine sarılan- metreyle durmaksızın bir şeyler ölçer.
Onların bizim için yaptıkları resimleri, hazırladıkları hediyeleri sergileyin, bu ona gurur verecektir. Yeni yaratacağı şeyler için yüreklendirecektir. Düşlerini ve hayallerini paylaşın. Size anlattıkları ile dalga geçmeyin. Sonra size güvenmeyecektir. Benden geçen bir genle kızımda müthiş, akla hayale sığmayan bir hayal gücü vardır. Rüyasında zebralarla kovalamaca oynar, o sırada bir aslan gelir. Aslanın o kadar çok saçı vardır ki, hepsi havada uçuyordur ve yeşildir. O sırada bir yılan gelir sürüklenerek (sürünerek veya kıvrıla kıvrıla değil!). Sonra pinokyo'nun peri annesi gelir (oda bana çok benziyordur!!) ve çok güzel pastalar yapar. Deniz kızı Marina, kötü Hedrik'in eline düşer. Kızım ve Büyücü Hansel onu gidip kurtarırlar. Sonra şato daki davete giderler. Daha sonra Boby'nin Dünyasında bir doğumgününe katılır. Denize girerler ve yunusların üstüne binerler. vs, vs, vs Bitip tükenmek bilmeyen, hayal sınırlarını zorlayan öyküler anlatır bana. Onun istediği tepkileri verir, anlatırken aynı korkuları yaşayıp, aynı anda seviniriz. Her akşam eve gittiğimde, onun anlatımına ve tepkilerine benzer bir şekilde bende yaptıklarımı anlatırım. Benim onu her zaman önemsediğimi ve bir yetişkin gibi dikkate aldığımın farkındadır. Ve bu da bizim aramızdaki özel bağın en ışıltılı ve en güçlü kısmıdır.
Bir gün, o minik kızımın zarif hareketlerle, kuğu gibi uçuşan tüller eşliğinde piyano tuşlarından çıkan notaların kollarında dans ederken, çınlayan alkışlarla kulaklarımın sızlayacağını ve herkesten saklayacağım gurur gözyaşlarımı çaktırmadan sileceğimi biliyorum.
Hadi sizde oğlunuzun ilk kişisel sergisinin açılışındaki kalabalığın ve onun annesi olmanın keyfini çıkarın.