M E N O P O Z
Kırklı yaşlardaki kadınlar hiç bir zaman gelecekten bugünkü kadınlar kadar ümitli olmamıştı. Yaşam şartlarındaki düzelmeler ve tıp alanındaki gelişmeler sayesinde kadın ömrü bugün 80 yıla çıkmıştır. Bugünün menopozlu bayanları büyükannelerinin aksine hem meslek hem de sosyal yaşantılarında aktif olarak yaşamaya devam ediyorlar.
Adetten kesilme dönemine klimakterium denir. Kadın vücudunda hormonal dengenin değişmesi sonucu, kadının artık çocuk yapamaz hale gelmesi anlamını taşır. Bu bir hastalık dönemi olmayıp kadının doğal olgunlaşma dönemidir. Bugün bile orta yaşlı kadınlarda bir çok önyargı bulunmaktadır. Adetten kesilme döneminde aşırı bedensel ve ruhsal rahatsızlıklar olacağı düşüncesi, bu dönemde cinsel cazibesi ve güzelliğini kaybedeceğinden sosyal konumunu kaybetmesi korkusu hakimdir. Bunlar ön yargı olmakla beraber gerçek payıda vardır. Adetten kesilme döneminde bir çok rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Ancak günümüzde ortaya çıkan bu değişikliklere HRT(hormon replasman tedavisi=hormon destek tedavisi) ile çözümler bulabiliriz.
Klimakterium döneminde görülen değişiklikleri şöyle özetleyebiliriz:
1) Yumurtaların çalışmasında azalma.
2) Östradiol ve Progesteron gibi kadın hormonlarının salgılanmasında azalma.
3) Aylık kanamalar düzensizleşir.
4) Adet görme durur.
Klimakterium tıbbi açıdan 3 dönemden oluşur.
1. Premenopoz dönemi : En son görülen adeten önce başlar. Hormon üretiminde azalma olmakla birlikte tipik şikayetler henüz yoktur.
2. Perimenopoz : Söz konusu şikayetler başlar ve en son adetten bir yıl sonrasına kadar devam eder.
3. Postmenopoz : En son adetten sonraki 1. yıldan sonra başlar ve 65 yaşına kadar devam eder.
Adetten kesilme genellikle 45 - 55 yaşları arasında görülür. Hormon seviyesindeki düşüş kısa ve uzun sürede ortaya çıkan bir dizi rahatsızlıklara neden olur.
Östrojen eksikliğinin kısa sürede ortaya çıkardığı rahatsızlıklar :
Nörovejejatif bozukluklar : Ani terlemeler, sıcak basmaları, uyku düzensizlikleri, uykusuzluk, bacak ve kollarda ağrılar, baş dönmesi, baş ağrısı, çarpıntı, bu gruptadır. Bu rahatsızlıklar hormon eksikliği nedeniyle vejetatif sinir sisteminde ortaya çıktığından, nörovejetatif bozukluklar olarak adlandırılır.
Psişik bozukluklar : Ruhsal dengesizlik, depresyon, korku, saldırganlık, hırçınlık, sinirlilik, konsantrasyon bozuklukları, çalışma veriminde azalma ve yorgunluk bu gruptaki rahatsızlıklar arasında sayılabilir. Bu şikayetler kişinin yaşam şartlarına göre değişiklik gösterir.
Ürogenital rahatsızlıklar : Vajen duvarlarının incelmesi ve kuruması sonucu disparoni (ağrılı cinsel ilişki), kaşıntı, enfeksiyon yatkınlığı, vajinal salgı üretiminde azalma, idrar yaparken ortaya çıkabilecek şikayetler ver idrar tutamama gibi rahatsızlıklardır.
Östrojen eksikliğinin uzun vadede ortaya çıkardığı rahatsızlıklar :
Adetten kasilme dönemindeki östrojen eksikliği, osteoporoz ile kalp ve dolaşım sistemi rahatsızlıkları gibi uzun sürede ortaya çıkabilecek hastalıkların risk oranını da arttırır.
Osteoporoz bir kemik rahatsılığı olup, menopoz dönemindeki kadınlarda östrojen hormonu üretiminin düşüşü ile ortaya çıkar. Kemiklerin gözenekli bir hal alması ve kalsiyum oranının düşmesi neticesinde kemikler daha kolay kırılabilir bir hale gelirler.
Kalp ve dolaşım sistemi hastalıkları arasında; hipertansiyon, arteroskleroz, myokard enfarktüsü ve felç sayılabilir. Kalp enfarktüsü ve felç yaşamsal tehlike doğurabilen akut hastalıklardır. Arteroskleroz ve yüksek tansiyon birlikte olduklarında enfarktüs ve felç riskini daha da artırırlar. Arterosklerozda damar çeperinde biriken yağlar damarın daralması ve esnekliğini kaybetmesine neden olur.
Sıcak basmaları ve ani terlemeler en sık görülen şikayetlerdendir. Kadınların % 80 inde görülür. Bunun yanında kadınların % 75 inde depresyon, % 60 ında uyku bozuklukları görülür. Diğer şikayetler ise daha az oranlarda görülürler.
Adetten kesilme döneminde ortaya çıkan bu rahatsızlıklar her kadını aynı derecede etkilemez. Neden bazı kadınlar fazla bazıları ise daha az etkilenirler ? Bunun nedeni hormon üretimindeki düşme hızıdır. D üşüş çok hızlı olursa, vücut yeni şartlara kolayca uyum sağlayamaz. Adetin süre ve şiddeti yavaş yavaş azalırsa vücut uyum sağlamak için daha fazla zamana sahip olacağından şikayetler de daha az olacaktır. Kilolu kadınların klimakterik şikayetleri daha az olur. Çünkü östrojen periferik yağ dokusunda da üretilir ve yumurtalıklarda üretimi azalan östrojen kısmen buradan karşılanır.
Semptomların belirgin şekilde ortaya çıkmasında hormonlar dışında diğer bazı faktörler de etkilidir. Kadının kendinden, vücudundan ve yaşadığı hayattan memnun olması çok önemli rol oynar. Kendinden memnun olmayan kadınların menopoz şikayetleri daha belirgin şekilde ortaya çıkar. Bu dönemi bir hastalık olarak görmemek, kendini bu, yeni ve doğal dengeye alıştırmak gerekmektedir.
Şikayetlerin süresi de her kadında aynı olmamaktadır. Bir kaç yıldan başlayıp 15 yıla kadar devam edebilir. Ama, genellikle 5 yılda sona erer. Son adetten 2-3 yıl sonra şikayetler en üst seviyeye ulaşır.
Menopozda beslenme : Klimakterik dönem kadınların kendilerine ve çevrelerine daha çok zaman ayırabilecekleri bir dönemdir. Doktor kontrolünde uygulayacağınız diyet, egzersiz ve HRT ( hormon yerine koyma tedavisi ) ile hayatınızı eski kalitesinde sürdürebilirsiniz. Yaş ilerledikçe metabolik faaliyetlerde yavaşlama olur ve fiziksel aktivite azalır. Menopoz dönemindeki kadınlar beslenme ve yeterli miktarda kalsiyum almaya özen göstermelidirler. Bunun için en iyi kaynak sütten yapılmış besinler ve kalsiyumdan zengin sebze ve meyvelerdir ( kuru baklagiller, yeşil yapraklılar, muz, pekmez gibi ). Bu dönemde kalp hastalıklarına yakalanma riski de arttığından kilo alımından korunmak gerekir. Yemeklerde doymuş yağ ve tuz oranı kısıtlanmalıdır. Alkollü içecekler, çay ve kahve tüketimi azaltılmalıdır. Kilo alımını önlemek için düzenli olarak yürüyüş ya da aerobik gibi sportif faaliyetlerde bulunulmalıdır. Bu tip egzersizleri düzenli yapmakla depresif bozukluklardan da korunulmuş olunur.
Tedavi : Doktorunuzun yapacağı muayene ve tetkikler sonucunda egzersiz ve eğer sizin için uygun ise HRT ( hormon yerine koyma tedavisi ) başlanmalıdır. Ancak bu tedavi şeklini daha iyi anlayabilmek amacıyla öncelikle vücudumuzdaki kadınlıkla ilgili, önemli bir kaç hormona değinelim.
Hormon nedir ? Hormonlar, vücudun çeşitli yerlerinde üretilen ve organlar arasındaki koordinasyonu düzenleyen haberciler niteliğindeki kimyasal maddelerdir. Görevleri vücuttaki çeşitli fonksiyonları harekete geçirmektir.
Östrojenler : Bunlar genel olarak östradiol, östriol ve östron olarak isimlendirilirler. Daha çok yumurtalıklarda üretilen kadın cinsiyet hormonlarıdır. Az miktarda periferik yağ dokularında ve böbrek üstü bezlerinde de sözkonusu hormonların prekürsör denen ön maddeleri üretilir. Adet döneminde östrojenler, yumurtanın atılma zamanına kadar sürekli olarak kalınlığı artarak, döllenmiş yumurtanın beslenmesini sağlayabilecek hale gelen rahimin, endometrium tabakasının oluşumunu sağlarlar. Östrojenler ayrıca vücutta, deri ve kemik oluşumuna da katkıda bulunurlar. En önemli görevlerinden biri de kalp ve dolaşım sistemini korumalarıdır.
Gestagenler : Progesteron olarak da bilinen bu hormonlar, adet periyodu sırasında östrojenlerle birlikte uterusun endometrium tabakasının oluşumuna yardımcı olurlar. En önemli doğal gestagen korpus luteum dan salgılanan progesterondur. Bu hormon yumurtanın döllenmesi sırasında endometriumun iyi beslenmesini sağlar ve gebeliğin ilerleyen evrelerinde doğum ağrılarının oluşmasını engelleyerek hamileliğin devamiyetini temin eder.
Adetten kesilme döneminde bu hormonların yokluğu daha önce bahsettiğimiz şikayetlerin ortaya çıkmasına neden olur ve HRT sayesinde şikayetler giderilebilir.
Hangi kadınlar bu tedaviyi almalı ? HRT için kontrendike bir durumu olmayan ve doğal ya da cerrahi yoldan ( ameliyatla yumurtalıkların alınması ) menopoza girmiş olan her kadın bu tedaviyi almalıdır. Ayrıca erken yaşta menopaza giren ya da yumurtalıkları kalıtsal nedenlerle hormon üretmeyen kadınlarda da bu tedaviye ihtiyaç vardır.
Hangi kadınlar HRT almamalılar ? Göğüslerde, rahim ya da yumurtalıklarda hormonlara bağlı tümöral hastalıkları olanlarda , pankreas hastalıklarında, ağır karaciğer hastalıklarında veya kısa süre öncesinde bacak ven trombozu veya akciğer enbolisi geçirenlerde HRT uygulanmaması yerinde olur.
Hastalara HRT başlamadan önce gerekli biyokimyasal tetkikler, kan sayımı, hormon seviyeleri, mammografi, kemik yoğunluğu ölçümü yapılarak her hasta için uygun olan HRT şekli belirlenir. Çünkü bu tedavi hastadan hastaya değişiklikler gösterir. Menopozda olup hatta belli bir zaman geçtikten sonra bile uygun şartlar varsa HRT başlanabilir. Bu tedavinin ne kadar süreceği hastanın durumu ve hekimin tercihi ile belirlenir. Böyle olmakla birlikte, bir kadın durumu uygun olduğu sürece ne kadar uzun süre HRT alırsa, kalp ve dolaşım hastalıkları ile osteoporozdan o kadar uzun süre korunmuş olur. Ama genellikle bu gün için en yaygın kullanım süresi 5-6 yıl kadardır. Kullanım için yaş üst sınırı da 65 olarak kabul edilmektedir.
HRT kullanan her kadın 6 ayda bir doktoruna kontrole gitmelidir. Mammografi yılda bir kez, kemik yoğunluğu ölçümü ise doktorun gerekli gördüğü durumlarda ( yılda bir ya da iki yılda bir kez ) tekrarlanır.
HRT de tek başına östrojen ya da kombine ( östrojen + progesteron ) tedavi seçenekleri hastanın konumuna göre seçilir. Tek başına östojen tedavisi ameliyat ile rahim ve yumurtalıkları alınmış olan kadınlarda kullanılır.
HRT nin yan etkileri : Yapılan araştırmalarda fayda- zarar açısından ele alındığında hiç bir ciddi yan etki tesbit edilememiştir ( HRT alınmaması gereken durumlar dışında ). Ancak çoğu ilaçta olduğu gibi HRT alan kadınlarda da bir takım yan etkiler görülebilmektedir. Ödem de denilen dokularda sıvı birikmesi ( 1 lt ye kadar olabilmaktedir ), baş ağrısı, mide bulantısı, memelerde dolgunluk ve sıkışma hissi görülebilir. Bu yan etkilerin çoğu doza bağımlıdır ve dozun azaltılması, ilacın değiştirilmesi ya da ilacı alma saatlerinin değiştirilmesi ile kaybolabilir ya da azaltılabilir.
Menopozda kullanılan hormon ilaçları çeşitli formlarda olabilir ;ağızdan alınan tablet ya da draje, cilde yapıştırılan flaster patch'ler, cilt altına uygulanan iğneler ya da vajinal yolla uygulanan fitil veya kremler gibi. . .
Özetlersek hastanın HRT için uygun olup olmadığına karar verildikten sonra hasta ile doktor en uygun tedavi şekline birlikte karar vermelidir. Burada amaç hastanın HRT ye uyumunu artırmak ve uzun süreli kullanabilmesini sağlamaktır.
HRT de kanser riski artar mı ? Bu gün en çok merak edilen sorulardan birisi de budur. Bu konudaki uzun vadeli çalışmalar göstermiştir ki düzenli takip olan ve uygun süreli HRT alan kadınlarda bile ek bir kanser riski oluşmamaktadır. Hatta doğal östrojen ve gestagenlerin kanser riskini azalttığı yönde inanışlar bile vardır. Kombine tedavi uygulananlarda kanser gelişme riskinin çok daha düşük olduğu bildirilmektedir. Yine aynı şekilde meme kanseri için de ek bir risk faktörü oluşturmamaktadır.
Tüm bu bilgiler ışığında, sonuç olarak söyleyebiliriz ki ; Uygun şartlar ve periyodik kontroller ile birlikte alınan bir HRT ihtiyacı olan her kadın için gereklidir.