Geceleri kesintisiz uyuyacak ama her kalkışımda seni öpme duygusunu tadamayacaktım..
İstediğim her akşam, sinemaya, bara, dürüm yemeğe, sahilde dolaşmaya gidebilecektim ama “anne bende geleyim” diye bacaklarıma yapışan minik ellerinin sıcaklığı ısıtmayacaktı yüreğimi...
Yeni boyanmış duvarlarımda kalem izi ve yemek izi olmayacaktı ama ben silerken “anneciğim ne kadar iyisin” diyen sesini duymayacaktı kulaklarım...
Babanla belki daha az kavga edecektim ama her kavga sonrası “üzülme ben seni çok seviyorum” diye ...
Demin nihal arkadaşımın koyduğu yazıyı okudum...hepinize olacağı gibi benim de aklıma annem geldi...
çok eskilere dönüp hatırlamaya çalışıyorum, annemin elimi tuttuğu anın sıcaklığı
...
Bir karış elbezi örmeyi örgü örmekten sayacak kadar yeteneksiz olan…
Düğme dikmekten ve teğel yapmaktan gayri dikişten anlamayan…
Bütün bu yetenekleri olmadığı için kendine kızan..
Bu yeteneklere sahip olan arkadaşlarını aslında gizliden gizliye kıskanan…
Kızına, kocasına, ailesine öyküler yazan…
Yazdığı
...
Yaşam, bir önceki aldığımız nefes gibidir. Onun gibi binlercesini alırız, ama onu bir daha asla. Bazen bir koku duyarız olmadık bir yerde, alır bizi götürüverir. Anlatmaya ...
Dokuz ay taşırız karnımızda, mide bulantılarının, bel ağrılarının, ağzımıza aylarca yapışıp kalan metal tadının ve daha nice sıkıntıların eşliğinde. Veda ederiz sevdiğimiz bazı yiyeceklere ve bütün giyeceklere. Ara veririz aktivitelerimize, keyf aldığımız, hırsımızı çıkartığımız, ...
Beni alıp yerlere atıp, sürükleyip tozlara bulayan, tek şeyin vedalar oldugunu biliyorum.
Çoğuna gözyaşı döktüm, birazına da el salladım. Çok azını nefretle andım.
Severim ben vedaları; vedalar sırasında dökülen gözyaşlarını, sıkı sarılışları, buruk bakışları, avuç ...
Şimdi nerden çıktı bu diyebilirsiniz. Bu, benimle kızım arasında, son günlerde sıkça geçen kısa ve öz diyalog. Kızım ...