arkadaşlar ben çok sevdim bu yazıyı ve sizlerle ğaylaşmak istedim buyrun okuyun......,
GEÇMİŞİNLE SAVAŞMAYI BIRAK Ondan hepimizin var: Kişisel tarih. Özgürleşmek mi istiyorsun? Mutlu olmak mı istiyorsun? O zaman geçmişinle uğraşmayı bırak. Savaşma artık kendinle. Kapalı çekmeceleri ikide bir açmanın, kendine acımanın, kimseye bir faydası yok. Hepimiz sevdiklerimizi kaybettik. Zor bir çocukluk geçirdik. Ya da annemiz babamız boşandı. Her ne ise. Değiştiremeyeceğine göre. O yaşananlardan alacağın dersi al ve yürrrrü...
GÜNDELİK PROBLEMLERLE UĞRAŞ Gündelik hayat problemleriyle uğraşmak fevkalade iyiymiş. Bizi depresyondan korurmuş, daha büyük problemlere karşı hazırlarmış. Hem boş oturanı Allah sevmezmiş! Şimdi kalk bankaya git, oradan Migros’ya uğra, kızını anaokulundan al, oğlunu kursa götür. Sakın söylenme, bu tür şeyleri vakit kaybı olarak da değerlendirme. Gündelik hayat problemleri, insanın hayatla temasını sağlarmış. Zihni oyalarmış.
ZİHNİNİ DİNLENDİRMEYİ ÖĞREN Hah işte, bu önemli. Bu zihin de hep oyalanacak değil ya, arada dinlenecek! İstersen, televizyonun önündeki koltukta iki seksen yayıl, televizyona bak, istersen kitap oku, istersen gün içinde uyukla ya da öğle paydosunda git bir alışveriş merkezinde dolan, vitrinlere bak, ya da spor yap, yürü, yüz, kik-boks yap, balık tut, pencereden dışarıya bak, müzik dinle, şarkı söyle, hayal kur, seviş, neyse seni olan bitenden bir süreliğine kopartan şey, onu yap. Kendin için yap. Şarj olabilen pil gibiymiş zihin, şarj etmezsen ayvayı yermiş. Bir de gece uykularının kıymetini bilecekmişsin.
KONTROLLÜ PATLAMALAR YAŞA Çok sevdim bu lafı: "Kontrollü patlamalar." Şimdi arkadaşlar, bütün problemlerimizi çözmemiz imkansızmış. Böyle bir zaman hiç gelmeyecekmiş. Hayat böyle bir şeymiş. E peki o zaman, aklın yolu birmiş, üzerimizdeki baskıyı azaltmamız gerekirmiş. İşte bunu yapmanın yolu, sadece 3 kelime: "Kontrollü Patlamalar Yaşa!" Atma yani içine, neyse derdin söyle, patla. Birine patla. Oh be. Ve rahatla.
KURTUL ŞU SUÇLULUK DUYGUSUNDAN Suçluluk duygusu, bu çağın hastalığıymış. Hepimiz bitmez tükenmez suçluluk duyguları içinde kıvranıp duruyormuşuz. Ve bu kötü bir şeymiş aslında. Şöyle düşünmek gerekiyormuş: "Herkes suçluluk duyacağı şeyler yapmıştır, ben de yaptım anasını satayım. Gurur duyuyor muyum kendimle? Hayır. Peki olan biteni değiştirebilir miy(d)im?" Cevap evetse, "Şöyle şöyle yapabilir(d)im" diyorsan, hálá şansın var git yap, haaa iş işten geçmişse, sen lazım gelen her şeyi yapmışsan... Ee o zaman be güzel kardeşim, uğraşma artık, yeme kendini, bitirme, bırak, bırak, bırak... Kurtul şu suçluluk duygusundan.
ASLA YATAĞA MUTSUZ GİRME Bayıldım buna. Söylenecek bir şey yok. Asla yatağa mutsuz girme’den başka!
AFFEDİCİ OL Çocuklarınla, annenle babanla, kocanla, karınla, sevgilinle, metresinle, kedinle, köpeğinle küs kalma... Çok istiyorsan küs ama çabuk barış. Affedebilmek, affedici olmak, çok mühim bir hayat dersiymiş bu. Birilerini, bir şeyleri affedemediğin takdirde o duygu içinde kemikleşirmiş. Bu da zararlı bir şeymiş. Ucu insanın kendisine dokunurmuş. Yani affederek başkalarına değil, kendine iyilik yapıyorsun aslında... Affet gitsin!
HİÇ KİMSEDEN NEFRET ETME Bu da en mühim derslerden biri. Nefret de, olumsuz düşüncelerin, duyguların kişinin içinde kemikleştirmesine sebep olurmuş ki.... Fena ki, ne fena... Herkesi sevmesek de, nefret etmeyelim arkadaşlar! Bize zarar...
KENDİNİ TAKDİR ETMESİ BİL İnsanın kendini sürekli dövmesi de iyi bir şey değilmiş. Durup bir başlangıç noktasına göz atmak gerekirmiş, neredeydim, nereye geldim. Öyle yani. "Ben iyi şeyler de yaptım" diyeceksin, kendini seveceksin. Sev! Ama durumu çok da abartma, kendini gereğinden fazla sevmek de zararlı...