Nisasta bazli seker kotasi! Amerikan misirindan elde edilen sekerin ithalat kotasi!
Yerli pamuk gibi, yerli misir gibi, hatta yerli bugday gibi yok edilen seker pancarinin, seker kamisinin hali! arin
---------------------------------------------------------
AÇILIMI BEKLEYEN ŞEKER TEHLİKESİ
Geçtiğimiz günlerde, Türkiye Şeker Fabrikaları (TŞFAŞ)’a ait Çarşamba, Çorum, Kastamonu, Kırşehir, Turhal ve Yozgat Fabrikalarının özelleştirilmeleri ihaleleri 11 Eylül 2009 tarihinde başlatıldı, son teklif verme tarihi de 19 Kasım 2009 olarak belirlendi. Bakınız, bu ihaleler konusunda iki farklı ses kamuoyunda yankı buldu.
DEVLET BİZE VERSİN, BİZ ÇALIŞTIRIP BORCUNU ÖDEYELİM! (Birinci Ses)
İstanbul İhracatçı Birlikleri Başkanı Zekeriya Mete, 16 Eylül 2009 tarihli gazetelerde, ihaleye çıkan şeker fabrikalarının özelleştirilmesi konusunda aynen şunları diyor; “Biz ihracatçılar olarak da şeker fabrikası özelleştirmelerine katılmayı düşünüyoruz. Fabrikalara bakacağız. Fiyatları henüz bilmiyoruz. Şartnameyi alıp bakacağız. Devlet bize versin, biz çalıştırıp borcunu ödeyelim. Neden zarar ediyor fabrikaları? Şeker fabrikası 3 ay çalışıyor.”
AÇILIM NİYETİ OLAN ŞEKER FABRİKALARINI ÖZELLEŞTİRMEZ (İkinci Ses)
Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi başkanı Ahmet Atalık ise 15 Eylül 2009 tarihli bir basın açıklaması yaptı. Atalık, açıklamasında; TŞFAŞ’nın elinde doğudan batıya 25 fabrikasının olduğunu, fabrikalardan kazananların zarar edenleri dengelediğini ve toplamda kar ettiklerini belirtiyor ve ekliyor. “ Batı ve Orta Anadolu’da karlı şeker fabrikalarını satarsak, TŞFAŞ zarar etmeye başlar, doğrudan zarar eden fabrikaları kimse almaz ve kısa süre sonra onlar da kapanır.” Atalık, Doğu ve Güneydoğu’da istihdamın ve tarımın desteklenmesi için Batı’daki fabrikaların özelleştirilmemesi gerektiğine işaret ediyor ve “Açılım niyeti olan şeker fabrikalarını özelleştirmez” diyor.
Bu iki farklı sesi yorumlayalım;
1. Özel sektör, salt kendi kazancını öne alır, toplumsal sorumluluk sonra gelebilir.
2. Kamucu yaklaşım, toplumun genel çıkarını düşünür, elbette devlete ait KİT’lerin popülist amaçlarla kullanılması istenemez.
3. Devlete ait şeker fabrikalarının düşük kapasite ile çalışma durumu, Türkiye’ye Kemal Derviş ile dayatılan şeker Yasası’nın bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. (Zorunlu bir açıklama; yasayla şeker pancarı üretimi, stoklar bahane edilerek düşürüldü ve nişasta bazlı şeker kotası yüzde 15’e çıkarıldı. Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası’nın Türkiye’ye yüzde 15 kota dayatmasına karşılık, AB’nin en büyük iki ülkesi olan Fransa ve Almanya’da yüzde 2 olduğunu biliyor musunuz?)
4. Şeker Yasası, pancar ekim alanlarının daralmasına da neden oldu. Pancar çiftçisi fakirleştiği gibi başta hayvancılık olmak üzere diğer sektörler de bundan zararlı çıktı.
Bu yorumlardan sonra bir hatırlatma da yapalım; AKP hükümeti, satılamayan şeker fabrikalarının özelleştirilmesi çalışmalarına yardımcı olmak üzere üçlü bir konsorsiyum kurmuştu. Burada görevlendirilen kuruluşlardan birisi de “ED and FM İstanbul Ltd.Şti” idi. Bu şirketin ana özelliği ise, dünyanın önde gelen şeker ticaretçisi olmasıydı. Bu konsorsiyum görevini sürdürüyor mu bilemiyorum. Meslektaşım Ahmet Atalık belki bilir!
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
odatv.com