Ayrıca amacım formunuzu gölgelemek değildi. Yaptığım bir yorum üzerine konu açıp meseleyi uzatan sizsiniz. Sempati duyduğum biriyken bu durumlara getirdiniz.
Ayrıca amacım formunuzu gölgelemek değildi. Yaptığım bir yorum üzerine konu açıp meseleyi uzatan sizsiniz. Sempati duyduğum biriyken bu durumlara getirdiniz.
aysegulkubra,aysegulkubra yazdı:
Sizizn veya forum sahibi arkadaşınızızn hangi konuda ne kadar bilgi sahibi olduğunu bilmiyorum bilemem de bildiğim tek bir şey var burada takip ettiğim bir meslektaşımın daha önce de üzerine gidildiği bir konuda gördüğüm bir link üzerine düşündüklerimi yazmam. beni sinirlendiren ise forum sahibinin ukalalığı. Ne demek ya "Ben, Soner Yalçın'ı yermek için harcayacağım enerjiyi, Norris'in yapıtını, İvo Andriç'in yapıtlarını okumak için harcardım. Yapıtlar/kaynaklar üzerine yazılmış yorumları okumak değil önemli olan, yapıtların/kaynakların kendilerini okumak ve kendi süzgecimizden geçirerek özümsemek." böyle ukala bir cümle olabilirmi. Herkes haddini bilsin. Karşınızdaki insanlarda köşe başındaki ayşe teyze değil. Ukalalığa hiç tahammülüm yok.
Burada kimi izliyorsunuz, kimin üzerine gidildi, neler olup bitti, bilmiyorum; ancak, "Ben, Soner Yalçın'ı yermek için harcayacağım enerjiyi, Norris'in yapıtını, İvo Andriç'in yapıtlarını okumak için harcardım. Yapıtlar/kaynaklar üzerine yazılmış yorumları okumak değil önemli olan, yapıtların/kaynakların kendilerini okumak ve kendi süzgecimizden geçirerek özümsemek," ifasesi doğrudan size seslenmek gibi bir amaç gütmüyor. Üzerinize alındıysanız, bu sizin sorununuz. Siz nasıl kendi görüşünüzü beyan ediyorsanız, ben de kendi görüşümü ortaya koydum, 'ben şöyle yapardım,' diyerek. 'Sizin yerinizde ya da aysegulkubra olsaydım,' diye vurgulamadım. Yineliyorum, benim bu forumu açmaktaki amacım, ne ikinci ve ücüncü el kaynaklara dayanarak S. Yalçın'ı yerin dibine batırmak, ne de başkalarıyla kavga etmek! Siz istediğiniz gibi davranabilirsiniz, özgürsünüz. Sizin ukalalığa tahammülünüz yoksa, benim de agresifliğe ve kavga ortamı yaratanlara tahammülüm yoktur. Ayrıca, köşebaşındaki Ayşe Teyze'ye hürmetim sonsuzdur, kensisinden çok şey öğrenmişliğim vardır.
İvo Andriç'in "Drina Köprüsü" adlı tarihi romanını okuyan var mı? Okumadıysanız, tavsiye ederim.
Soner Yalçın, genel olarak kendisini olumlu bir bağlamda alıntılayacağım bir yazar değildir. Bazen istisnalar kaideyi bozuyor ama.Smyrna yazdı:
...
Ama konu bu değil. Konu, Soner Yalçın'ın intihalleri ya da yazar olarak kişisel çözümlemeleri değil. Eğer böyle olsaydı, benim de eminm Kübra'nın da söyleyecek çok sözü vardır.
...
Benim burada bulmam zor olacak ve internetten birşey sipariş eden biri değilimdir. Büyük ihtimal 19 Kasım gibi İzmir'de olacağım. O zaman bu kitabı almak isterim.
Umarım çok yakın tarihe ait bir kitap değildir Kübra, bana kitaptaki tarihleme hakkında bilgi verebilir misin? Biliyorsun Osmanlı Tarihi'nden hep nefret ettim. Osmanlı Tarihi ile ilgili bugüne kadar keyifle okuduğum tek kitap Dimitri Kitsikis'in kitabı oldu (Kitabın adını hatırlayamadım.)
RüyA yazdı:
İvo Andriç'in "Drina Köprüsü" adlı tarihi romanını okuyan var mı? Okumadıysanız, tavsiye ederim.
harry_potter yazdı:
Benim burada bulmam zor olacak ve internetten birşey sipariş eden biri değilimdir. Büyük ihtimal 19 Kasım gibi İzmir'de olacağım. O zaman bu kitabı almak isterim.
Umarım çok yakın tarihe ait bir kitap değildir Kübra, bana kitaptaki tarihleme hakkında bilgi verebilir misin? Biliyorsun Osmanlı Tarihi'nden hep nefret ettim. Osmanlı Tarihi ile ilgili bugüne kadar keyifle okuduğum tek kitap Dimitri Kitsikis'in kitabı oldu (Kitabın adını hatırlayamadım.)
"Bir ülkeyi ve insanları, o ülkenin 350 yıllık tarihine tanıklık eden bir köprünün, romana adını veren Drina Köprüsü’nün ‘dilinden’ anlatan olağanüstü bir roman. Sıradan, kronikçi bir anlatım değil sözkonusu olan. İvo Andriç, doğup büyüdüğü toprakları, efsanelerle, masallarla zenginleştirerek anlatıyor. Köprünün yapılışı, isyanlar, salgınlar, su baskınları, Bosna-Hersek’in Avusturya tarafından işgali, ülkeye demiryolunun getirilişi, 1912 Balkan Savaşı’nın acı dolu günleri, bir dünya savaşına yol açan suikast, yine savaş, yine kan, yine gözyaşı, köprünün dinamitle atılması... romanın tarihî dekorunu oluşturuyor. İstemediği delikanlıya verildiği için köprünün üstünden azgın Drina’nın sularına atlayan güzel Boşnak kızı Fato’nun acıklı serüveni, kumarbaz Glasinçanin’in yarı gerçek, yarı masal halinde anlatılan kumar tutkusu, tekgöz Salko’nun, gazinocu Lotika’nın hayatları... romanın zengin dramatik kurgusundan birkaç örnek sadece.
Her satırında hissedilen derin bir insan sevgisi ile insanı sarsan Drina Köprüsü, yarım asır önce yazılmasına rağmen değerinden hiçbir şey kaybetmeyen, bir millete, cemaate değil de bir ülkeye, bir vatana adanmış bir aşk romanı. İvo Andriç’in bu başyapıtı, öte yandan, Osmanlı’da farklı toplulukların nasıl birarada yaşandığını geniş bir görüşle bir tarihçi titizliğiyle tasvir ediyor. 1961’de İvo Andriç’e verilen Nobel Edebiyat Ödülü’yle –ki edebiyat çevreleri ödülün özel olarak bu romana verildiği konusunda hemfikirdirler- taçlandırılan Drina Köprüsü, geçtiğimiz yüzyılın olduğu gibi, yeni binyılın da en büyük romanlarından biri olacaktır."
http://www.iletisim.com.tr/kitap/drina-k%C3%B6pr%C3%BCs%C3%BC-143.aspx
Ben "Drina Köprüsü"nü ilk kez okuduğumda 10 yaşındaydım, rahmetli teyzemin kütüphanesinden ödünç almıştım. O kadar etkilendim ki, kendimiz de yapıtı edindik hemen, hatta babam Bulgarcasını bile buldu kendisi için. Yapıttaki pek çok ayrıntı yıllarca zihnimden silinmedi. Yıllar sonra aralıklı olarak İngilizce ve Fince çevirilerini okudum, büyük bir okuma tadı alarak... Benim için vazgeçilmez başyapıtlardan biridir.