harry_potter yazdı:
Deniz eğilip örgüleri dağılmış dört-beş yaşlarındaki kız çocuğunu kucağına aldı. Çocuk kocaman öpücük kondurdu yanağına. Dünyanın en değerli şeyini vermişlerdi sanki Deniz’e.
Ayağa kalktı, sağa sola bakındı. Bir şey aradığı belliydi ama kimseye söylemiyordu. Üzgünce başını yere eğdi. Selin anlam veremedi Deniz’in bu duruşuna. Sorgucu gözlerini dikti. Deniz fısıltıyla konuştu;
- Etrafta bir şey eksik fark ettin mi?
Selin de etrafı süzmeye başladı. Ağaçlar, yüksek duvarlarla çevrili kimsesizler yurdu, herkesin oturabileceği çok düzgün olmasa da bir masa ve kesinlikle yeterli gelmeyecek sayıda sandalyeler. Eksik olan neydi?
- Bulamadım sanırım.
Engin tekrar eğildi Selin’in güzel küçük kulağına.
- Oyun parkı yok!
Oyun parkı yoktu, üstüne üstlük bina betonerme olsa bile İstanbul’daki gecekondudan çok daha viraneydi. Çatısının yer yer kremitleri düşmüş, bazı yerlerin de ise tahtaların çürükleri bile görünüyordu. Yaşamın en zor hali bu olmalıydı. Binanın üzerindeki sıvaya boya dahi sürülmemişti, pencereler tahtaydı ama çürümekten siyahın tonlarını taşıyordu. Binaya çıkan birkaç merdivenin kırık olduğu ve çocukların çıkarken pervazlara tutunduğunu gördü Selin.
Küçük kıza dönüp baktığında çoktan arkadaşlarının yanına gitmişti. Koşup oynuyordu çılgınlar gibi.
-----------------------
Bir dostun kaleminden...