teşekkürler canım
teşekkürler canım
teşekkür ederim
Geçmiş olsun, umarım kısa zamanda atlatırsınız...
Hiçbir fikrim yok..Yorumlardan anladığım kadarıyla çok önemli birşey değil..Sıkılmayın..
Geçmiş Olsun.
teşekkürler canım ama bu ömür boyu sürecek bir hastalıkmış
Canım, zor bir durum ama Allah beterinden saklasın
sude.taha yazdı:
teşekkürler canım ama bu ömür boyu sürecek bir hastalıkmış
Gerçekten ilk kez duydum..Merak ettim ben de bir araştırayım.
Otoimmün Tiroidit (Haşimato Hastalığı) ve
Selenyum Tedavisi
Tiroid bezi, boynun ön tarafında, gırtlağın alt hizasında, kelebek şeklinde bir organdır.
Her iki yanında ses telleri ile ilgili sinirler ve arkasında paratiroid bezleri bulunur.
Tiroid bezinde, gıdalarla alınan iyot kullanılarak, tiroid hormonları üretilir. Bunlar, T4 (tiroksin) ve T3 (triiodotironin)’dür. Tiroid bezinde bunların dışında, kalsitonin denen bir başka hormon da üretilir, bu hormon, kandaki kalsiyumun kemiklere alınmasında görevlidir.
Tiroid hormonları denince genellikle kastedilen T4 ve T3’tür.
T4 ve T3’ün bir kısmı, kanda diğer maddelere bağlanır. Asıl etkili olan kısım bağlanmamış (Serbest – Free) olanlardır. Bu yüzden T4 ve T3 yerine, artık FT4 ve FT3 tetkikleri istenmektedir.
Vücudumuzdaki savunma hücreleri, anne karnından itibaren kendi hücreleri ile tanıştırılır. Böylece, mikrop gibi yabancı hücrelerle savaşırken, kendi hücrelerine zarar vermemesi sağlanır. Bazen, nedeni çok açık olmamakla birlikte, bazı iç ve dış etkenlerle (özellikle sigara, katkı maddeleri gibi...) hücrelerimizin kimliğinde değişiklikler olur. Değişen bu hücreler, savunma hücreleri tarafından yeni bir hedef hâline gelir. Bu tür hastalıklara, kendi kendine immün reaksiyon hastalığı anlamına gelen, “otoimmün hastalıklar” denir. Eklem ve kâlp romatizması, bu çeşit hastalıklardandır. Savunma hücrelerinin hedefi, tiroid hücreleri olursa, buna “otoimmün tiroidit” denir. Bazen “Haşimato Hastalığı” olarak da isimlendirilir.
Genellikle eklem ve kâlp romatizması halkımız tarafından iyi bilinse de, ortalama her yüz kadından 13’ünü ve her yüz erkekten 3’ünü etkileyen “otoimmün tiroidit” pek bilinmez.
Savunma hücreleri hem doğrudan, hem de ürettikleri antikorlarla (TPOAb ve TgAb) tiroid hücrelerine saldırır.
Hastalığın erken döneminde, tiroid hasarına bağlı olarak T4 ve T3’de genellikle bir miktar azalma görülür. Buna cevap olarak, beynin ortasında bulunan hipofiz bezi, tiroid bezini büyütmeye ve daha çok çalışmaya sevkeden tiroidi uyaran hormon (TSH) üretimini arttırır. Tiroid bezi bir miktar büyüyebilir (guatr). Böylece T4 ve T3 miktarı normâle ulaşır (ötiroidi). Hastalık bu dönemde zaman zaman alevlenmeler gösterip, zaman zaman gerileyebilir. Alevlenme dönemlerinde hücre yıkımı artar ve genellikle TPOAb seviyesi yükselir. Hücre yıkımının arttığı dönemde, kana geçen tiroid hormonunda artış izlenebilir (Haşitoksikoz da denir). Bu geçici tiroid hormonu fazlalığı (tirotoksikoz) tiroid bezinin aşırı hormon üretimi yaptığı diğer hâllerden (hipertiroidi) ayrılmalıdır. Eğer bu ayırım yapılamazsa, istenmeden tiroid bezine zarar verilebilir. Oysa otoimmün tiroidit hastası zaten tiroidini kaybetmekte olduğundan, her gramın önemi büyüktür.
Hastalık ilerledikçe, hasar gören hücreler çoğalır, artan TSH’a rağmen, T4 ve T3 azalmaya devam eder. Buna bağlı olarak, tiroid yetersizliği (hipotiroidi) belirtileri ortaya çıkar. Bunlar:
Erken dönemde:
· Hâlsizlik,
· Zihnî faaliyetlerde azalma (unutkanlık, uykuya meyil),
· Kas ağrıları ve kramplar, eklem ağrıları,
· Aşırı üşüme,
· Kabızlık,
· Kuru cilt, saç tellerinde incelme, tırnaklarda incelme ve kolay kırılma,
· Adet düzensizliği (hormonal dengesizlik ve belki kısırlık...).
Geç dönemde:
· Konuşmanın ağırlaşması, yavaşlaması, seste kalınlaşma,
· El-yüz ve ayaklarda ödem (şişlik),
· Tat ve koku almada azalma,
· Kilo alma (çok nadir kilo kaybı da olabilir),
· Cilt renginde solukluk/sararma,
· Kaşların yan taraflarında incelme hatta dökülme,
· Dilde kalınlaşma,
· Nabızda yavaşlama...
Sıklıkla hasta, hastalığının farkına ancak bu dönemde varır.
Otoimmün tiroidit hastalarının % 95’ten fazlası, hücre harabına bağlı olarak, tiroid bezini tamamen kaybeder ve kalıcı tiroid yetersizliğine girer. Tiroid bezi küçülür ve zamanla kaybolur. Bu dönemde hastalık özel bir isimle, atrofik tiroidit olarak anılır. Bu hastaların ömür boyu tiroid hormonu hapı kullanması gerekir.
Otoimmün tiroidit’in, kadınlarda, doğum sonrası görülen özel bir şekline, doğum sonrası (postpartum) tiroidit adı verilmiştir. Hamilelik yaşamış her 100 kadından 5’inde görülür. Ancak bir kez bu atağı yaşamış kadınların ortalama % 75’i, ikinci hamileliklerinde de aynı atağı yaşamaktadırlar.
Otoimmün tiroidit çocukluk döneminde de başlayabilir. Fakat hastalık, en sık 45-65 yaş arasında fark edilmektedir. Kadınlarda, erkeklere oranla (4-5 kat) daha sık görülmektedir. Ailesinde otoimmün hastalık (özellikle otoimmün tiroidit) olan kişilere özel dikkât gösterilmelidir. Ancak hastalık genellikle tamamen ırsî nedenlerle değil, muhtemelen, yatkınlığı olan kişilerde, çevresel etkenlerle başlamaktadır. Çalışmalar, hücrelerimize etki eden bazı yabancı maddelerle, hücrelerimizin yapısının, dolayısıyla kimliklerinin değiştiğini, bunun da savunma hücrelerimizi şaşırttığını düşündürmektedir.
(Çocuklukta baş ve boyuna radyoterapi almış kişilerde, amiodarone, interferon alfa, interferon beta, interlökin-2, G-CSF denen ilâçların, otoimmün tiroidit’i tetikleyebildiği bilinmektedir ve bu tedavilerden birini görmüş hastaların, hekimlerine muhakkak bu konuda bilgi vermesi gerekir.)
Otoimmün tiroidit hastalarında, diğer otoimmün hastalıkların da araştırılması gerekir.
Otoimmün tiroidit ile beraberliği sık görülen hastalıklar:
Sjogren sendromu: (Ortalama her 3 hastadan birinde görülür.) Ağız-göz kuruluğu izlenir.
Pernisiyöz anemi: (Ortalama her 3 hastadan birinde görülür.) B12 vitaminin sindirim yoluyla emilimi azalır. Kalıcı hasarlara neden olabilir. Bu yüzden otoimmün tiroidit hastalarında, B12 vitamininin kandaki miktarının ölçülmesi faydalıdır. Çünkü pernisiyöz anemi tesbît edilen hastalara ağızdan değil, iğne ile B12 takviyesi yapılabilir.
Vitiligo: Vücudun belirli alanlarında cilt renginin açılması.
Astım.
Myasthenia Gravis: Yüzde, özellikle göz çevresindeki adalelerde zayıflık izlenir.
Böbreküstü bezi yetmezliği.
Celiac hastalığı: Sindirim yolu hastalığıdır.
Ayrıca otoimmün tiroidit ile Graves hastalığı arasında geçişler de bilinmektedir. Graves hastalığı da bir tiroid hastalığıdır. Bu hastalıkta da tiroid bezini çok çalışmaya ve büyümeye teşvik eden antikorlar vardır. Yâni gene bir otoimmün tiroid hastalığıdır fakat, otoimmün tiroidit’in aksine, tiroid hormonu fazlalığı (hipertiroidi) sözkonusudur.
Otoimmün tiroidit hastalarında bazı tiroid tümörleri, diğer insanlara oranla biraz daha sık görülebilmektedir. Bu yüzden, otoimmün tiroid hastasındaki nodüllerin tâkibinde büyük fayda vardır.
Teşhis:
Otoimmün tiroidit hastalığı, içinde bulunulan evreye göre çok farklı belirtiler ve tetkik sonuçları ile karşımıza çıkabilmektedir.
Erken dönemde hastalarda en sık belirti, boğazda sıkışma hissidir. Anlatıldığı gibi erken dönemde tiroid bezinde bir miktar büyüme (guatr) olsa da, genellikle bu, solunum yoluna baskı yapacak boyutta olmaz. Sıkışma hissinin nedeni bu yüzden çok açık değildir ve kaygı vermemelidir.
Hastalığın takîbinde, FT3, FT4, TSH, TPOAb ve TgAb tetkiklerinin düzenli aralıklarla yapılması önem taşır. Hastaların % 90’ında TPOAb, % 40’ında TgAb yüksek bulunur. (TPOAb, otoimmün tiroidit teşhisinde ve takibinde daha önemli bir göstergedir.) Tiroid hormonlarının aşırı yüksekliği (tirotoksikoz), çarpıntı, titreme, sıcak basması, aşırı terleme, kilo verme, sinirlilik, adet düzensizliği ve yersiz ağlama eğilimlerine neden olabilir. Özellikle yaşlılarda, kâlp hastalarında tiroid hormonları ve TSH’ın daha yakından takîbi, hayâti önem taşır.
Tecrübeli hekimler tarafından yapılan tiroid ultrasonu (USG), hastalığın teşhisi, evrelendirme ve tedaviyi yönlendirme açısından önem taşır. Ortalama her 5 kişiden birinde, tiroid bezinde yumru (nodül) varlığı bilinmektedir. Nodül, başlı başına, ayrı bir hastalıktır. Bu nodüllerin bazısı çok çalışan adenomlar olabilir. Adenomların bazısı toksik/sıcak nodül olarak isimlendirilir. Bazı nodüller ise çalışmayan (soğuk) nodüller olabilir. Bazı nodüllerin içinde kanser gelişimi olabilir.
Kanserleşme açısından riskli nodüller şunlardır:
* Tek nodül (çok sayıda nodüle oranla daha risklidir),
* Orta hattaki (istmus denen kısımdaki) nodüller,
* Soğuk nodüller,
* Hızlı büyüyen nodüller (not: bazen çarpma, elle muayene vs. sonucu tiroid içine kanama olabilir ve saatler içinde gelişen şişlik hastalarda kaygı uyandırabilir. Hematom denen kan dolu şişliğin, nodül ile ilgisi yoktur. Ancak kanamanın nedeni açısından tetkik yapılması uygun olur.)
* Çevreye yapışıklık gösteren nodüller,
* Özellikle ileri yaşlarda birden bire beliren nodüller,
* 4 cm’den büyük nodüller,
Tiroid nodülü, kendi başına bir hastalıktır. Otoimmün tiroidit hastalarında nodül olup olmadığı araştırılır. Nodül varsa, nodülün takip ve tedavisi ayrıca yapılır.
Otoimmün tiroidit hastalarında, hücre hasarı ve yara dokularının iç içe olması, ultrason’da bazı yanıltıcı görünümlere sebep olabilir. Bazen nodüle benzeyen hücre kümeleri, yalancı nodül olarak karşımıza çıkar. En tecrübeli hekimlerin bile ayıramadığı görüntüler olabilir. Bunların yakın takîbi bu açıdan önemlidir. Yalancı nodüller değişik yerlerde belirip, kaybolabilir. Farklı ultrason raporları bu yüzden hastalarda güvensizlik duygusu uyandırmamalıdır. Özellikle bu raporların dosyalanıp, büyüme eğilimi olan yapıların dikkâtle incelenmesi gerekir. Bunların gerçek nodül olma ihtimâli yüksektir. Ultrasonun aynı hekim tarafından ve aynı cihazla yapılması bu açıdan faydalı olabilir.
Tiroid sintigrafisi’nde “düşük düzeyli ve dağınık aktivite tutulumu” tipiktir. Ancak çok farklı görünümler de nadir değildir. Özellikle tiroid bezinin çok çalıştığı hipertiroidi hastalığı ile, haşitoksikoz denen durumun ayrımında sintigrafi faydalı olabilir. Çünkü haşitoksikozda T4, T3 yüksekliğinin sebebi, tiroidin çok çalışması değil, ölen hücrelerden dolaşıma anîden boşalan hormonlardır. Otoimmün tiroiditte tiroid bezi, bilâkis daha az çalışmaktadır. Sırf bu ayırım yapılamadığı için tiroid’i alınan ya da tiroid küçültücü radyoiyot tedavisi verilen hasta sayısı hiç de az değildir. Bu da zaten tiroidi küçülmekte olan hastaya, ikinci bir darbe olmaktadır. Ancak çok nadir durumlarda, otoimmün tiroidit hastaları için de bu tedavilere gerek duyulabilir.
Tiroid sintigrafisi çekilmeden en az 3 hafta önce, (hayâti bir gereklilik yoksa) tiroid hormonları kesilmelidir. Tiroid hormonu hapları (levotiron, tefor,...) kesilmeden yaptırılan tiroid sintigrafisi, sıklıkla yetersiz sonuç verir. Çünkü, dışarıdan alınan tiroid hormonunun etkisi ile (sanki vücuttaki tiroid hormonu üretimi artmış gibi) TSH düşer, tiroid bezi az çalışmaya başlar. Bu da sintigrafide tiroid bezinin olduğundan daha zayıf gözükmesine, bazı küçük nodüllerin seçilememesine neden olabilir.
Otoimmün tiroidit hastalarında bazı tiroid tümörleri, diğer insanlara oranla biraz daha sık görülebilmektedir. Bu yüzden, otoimmün tiroid hastasındaki nodüllerin tâkibinde büyük fayda vardır.
Bazen, şüpheli nodüllerden iğne ile parça alınması (FNA- ince iğne aspirasyon biyopsisi) ve mikroskop altında incelenmesi gerekebilir. Ultrason, sintigrafi ve diğer kan tahlillerinin hiçbirisi, nodülde tümör olup olmadığı konusunda yüzde yüz güvenli bilgi veremez. İğne biyopsisinde de, iğnenin ucuna denk gelen hücreler incelenebildiğinden, yanılma payı vardır. Ayrıca bazı tümörler iğne biyopsisi ile tanınamaz. Bazen biyopsiyi yapan hekim ne kadar tecrübeli olsa da, özellikle içi sıvı dolu (yâni kistik) nodüllerden yeterli hücre çekilemeyebilir ve biyopsi sonucu “yetersiz” gelebilir. Bu durumda ultrason eşliğinde biyopsi gerekebilir. Ancak bunlar hastaları telâşlandırmamalıdır. Nadiren görülen bu durumlarda sonuç büyük oranda (ortalama % 92) “iyi huylu nodül” ile uyumlu gelmektedir.
Otoimmün tiroidit hastalarında, sık görülen diğer otoimmün hastalıklar da araştırılmalıdır. Özellikle kandaki B12 vitamini düzeyinin kontrolü, göz kuruluğu varsa göz hekimi tarafından takîbi, hastanın kalıcı hasarlardan korunması açısından son derece faydalı olabilir.
Tiroidinde nodülü olan hastaların, ailesinde kanser (özellikle tiroid kanseri) olan hastaların, başka hastalığı olanların, bunlar hakkında hekimini muhakkak bilgilendirmesi gerekir.
Tiroidde nodül, memede kitle, sindirim kanalında polip denen çıkıntılar, rahim/yumurtalıkta kitle, vücutta (özellikle yüzde) kıllı benlerin olduğu son derece nadir bir hastalık bilinmektedir. Cowden sendromu denen hastalıkta, bunlardan birkaçının yakalanması, diğerleri için tedbir alma imkânı getirebilir. Bu açıdan her detay muhakkak göz önünde tutulmalıdır.
Tedavi:
Otoimmün tiroiditte yakın zamana dek bilinen tek tedavi şekli, tiroid hormonu (T4,tiroksin(levotiron, tefor, ...)) takviyesi idi. Tiroid hormonu yetersizliği olan hastada, tiroid hormonu takviyesi kaçınılmazdır. Ancak, hastalığın erken dönemlerinde de (tiroid yetmezliği olmasa bile), düşük dozda tiroid hormonu verilmesinin faydalı olduğu bilinmektedir. Tiroid hormonunun dışarıdan alınması, tiroid bezinin çalışmasına yardımcı olduğu için, tiroid bezi daha az çalışmakta, bu sâyede yıkım da bir miktar yavaşlamaktadır.
Tiroid hormonu, hap şeklinde, sabahları aç karnına alınmaktadır. Eskiden hayvansal kaynaklı ilaçlar denenmiş olsa da, şu an satılan haplar, sentetiktir (hayvansal değildir).
İlacın ne dozda alınması gerektiği, hastanın şartlarına, hormon durumuna göre (TSH, FT3, FT4) ayarlanır. Bu da hastanın düzenli aralıklarla hormon tetkiki yaptırmasını gerektirir. Özellikle kilo alıp vermeler, mevsim değişiklikleri, enfeksiyonlar, hormon düzeylerini etkileyebilir. Günde yarım tablet ilâç kullanan hastanın bir süre sonra hipotiroidi bulguları başlayabilir ve ilâcı bir tablete çıkarması gerekebilir. Hastanın hormon düzeyi normâl olduğu (ötiroidi) hâlini yakından tanıması ve bunun dışında bulgularla karşılaştığında, (kontrol zamanı gelmemiş olsa bile) hekimine başvurması gerekir.
Tiroid hormonu takviyesi, hastanın zaten sahip olması gereken hormon düzeyine ulaşması için yapılır. Hormon düzeyi normâl seviyede olduğu müddetçe, bu ilâçların ciddi bir yan etkisinin olmaması beklenir. Böyle bir durum ortaya çıkarsa, yine hekime danışılmalıdır.
Yakın zamana dek, otoimmün tiroidit’te, otoimmün savaşı baskılayan herhangi bir tedavi şekli bilinmiyordu. İlk kez 2002 yılında, Alman profesör Roland Gartner’ın yaptığı bir çalışma ile, “selenyum” verilen hastaların önemli bir bölümünde TPOAb seviyesinin düştüğü gösterildi. Bu, öyle büyük ilgi gördü ki; dünyanın en çok satılan tıp kitaplarında hâlâ kaynak olarak gösterilmektedir.
2004 yılında Yunan profesör Leonidas Duntas tarafından selenyum’un etkisi bir kez daha gösterildi.
Bu araştırmalarla, selenyum’un daha çok “selenyum eksikliği” olan kişilerde etkili olduğunu düşünüldü.
2003 yılında Dr. Ömer Türker tarafından başlatılan çalışma ile, “selenyum”un eksikliği olmayan hastalarda da etkili olduğu gösterildi. Avrupa “Endokrinoloji Dergisi”nde yayınlanan ve Avrupa Tiroid Birliği (ETA) Kongresi’nde sunulan çalışma, bu konuda “ülkemizin ilk, dünyanın 4. ve en geniş araştırması” oldu. Ayrıca, Amerika’nın MedlinePlus isimli resmi internet sitesinde bu konuda kaynak olarak gösterilen tek çalışma ve aylarca “en çok okunan makale” oldu.
Selenyum, vücudumuzun ihtiyaç duyduğu, gıdalarla aldığımız bir element, bir çeşit madendir. Selenyumun astım, romatoid artirit, vitiligo gibi pekçok hastalıkta faydası bilinmektedir. Vücudumuzda, “sağlıklı çalışması için selenyuma ihtiyaç duyulan” en az 30 çeşit protein tanımlanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)nün de içinde olduğu pek çok kaynak, her insanın, günlük 40-70 mikrogram civarında selenyum almasını tavsiye etmektedir. Otoimmün tiroidit tedavisinde erişkin bir hasta için kullanılan günlük ortalama doz ise, 200 mikrogram kadardır. Yâni tedavinin özü, zaten hergün almamız gereken doğal bir maden’in, biraz daha yüksek dozda alınmasıdır.
Selenyumun bu dozda ciddi bir yan etkisi beklenmez. Nadiren hazımsızlık veya bulantı olabilir.
Selenyum, tiroid bezine karşı oluşan savaşı baskılamak için kullanılır. Bu arada tiroid hormonu tedavisi kesilmemelidir.
Otoimmün tiroidit tedavisinde, tiroid hormonlarının düzenli aralıklarla kontrolü ve özellikle nodül varsa ultrason takibinin önemi büyüktür.
Bu hastalığa eşlik eden diğer otoimmün hastalıkların tedavisi (pernisiyöz anemide B12 vitamininin iğne yolu ile takviyesi, Sjogren sendromunda göz damlaları ile göz kuruluğunun tedavisi gibi...) ilgili hekimlerce takîb edilmelidir.
Alinti :
Uzman Dr. Ömer TÜRKER (0 232) 487 60 60 İZMİR
www.tiroidim.com ya da www.hasimato.com
Gecmsi olsun.
Ilk defa duyuyorum.
Gecmis olsun. Benim bir tek bilgim su: bir tane dolandirici vardi, yimpasin yoneticilerinden miydi tam hatirlayamiyorum, hapse giremem ben haşimato hastaligim var demisti!!!
Size cok gecmis olsun.