13. Sayfa - Toplam 24 Sayfa var BirinciBirinci ... 3111213141523 ... SonuncuSonuncu
Toplam 239 sonuçtan 121 ile 130 arasındakiler gösteriliyor.
  1. #121
    Üyelik Tarihi
    01 Şubat 2004
    Bulunduğu Yer
    Kuzey elleri
    Mesaj
    29.167

    YAZLARI FİNLANDİYA ORMANLARININ SUNDUĞU MEYVELER

    Arkadaşlar!

    İşte size Finlandiya ormanlarının bize yazlarısunduğu orman meyvelerinden bazıları. Kimileri böğürtlen ailesine girerken, kimileri ayri bir türün meyvesi. Herbiri vitamin ve mineral deposu, her türlü hastalığa iyi geliyor. Kültür yapılarak da yetiştirilmesi olanaklı bu meyveleri ormanlar bize yeterince sağlıyor. Kişi başına düşen yıllık orman meyvesi miktarı, o yılkı yağışa göre, 100-200 kg arasında değişmekte! Biz bu güzelim doğal meyveler dururken, ihtal meyvelere fazla düşkün değiliz... Orman meyveleri taze yiyoruz,donduruyoruz, reçel yapıyoruz, meyvesuyu yapıyoruz, tatlı yapıyoruz, dondurmalarda kullanılmakta... Hemen hemen hepsi doğal ilaç sanayiinde kullanılıyor. Yararları saymakla bitmiyor Yalnızca çilek değil, her tür orman meyvesini yemek için Finlandiya'ya...

    AHUDUDU



    KIRMIZI YABANMERSİNİ (puolukka/lignonberry)


    YABANMERSİNİ (mustikka/blueberry)



    KOYU KIRMIZI YABANMERSİNİ (karpalo)



    SARI KUTUP BÖĞÜRTLENİ (lakka)



    BATAKLIK BÖĞÜRTLENİ (juolukka)


    KUTUP BÖĞÜRTLENİ (mesimarja)




    ORMAN ÇİLEĞİ (ahomansikka)


    KARGAÜZÜMÜ (variksenmarja)


    PARİS ÜZÜMÜ (sudenmarja) ilaç yapılan bir meyve


    KARA KUŞÜZÜMÜ (mustaherukka)


    ÜVEZ (pihlaja)


    KOKULU BÖĞÜRTLEN (tuoksuvatukka)


    ÇAKALERİĞİ (oratuomi)


    BEKTAŞİÜZÜMÜ (karviaismarja)



    DENİZ AKDİKENİ (tyrni)



    KIRMIZI KUŞÜZÜMÜ

  2. #122
    Üyelik Tarihi
    14 Ekim 2001
    Bulunduğu Yer
    İSTNBL :)
    Mesaj
    19.716

    Kanarya adaları

    İspanya Krallığı’nın yüzölçümü 505.988 km2dir ve Avrupa kıtasının güneybatısında bulunan İber Yarımadası'nda yer almaktadır. 2002 verilerine göre bu yüzölçümün %35.6'sı ekili alan, %14.7'si çayır ya da otlak ve %20.6'sı da ormanlık alanlarla kaplı bulunmaktadır. İber Yarımadası ile Akdeniz'deki Balear Adaları, Afrika'nın kuzeyindeki Ceuta ve Melilla Şehirleri ve Atlantik Okyanusu'ndaki Kanarya Adaları da İspanya Krallığı topraklarıdır.



    İspanya, dağlık bir ülke olup ortalama yüksekliği 600 m. olan dağlarıyla bu konuda Avrupa'da İsviçre'den sonra ikinci sırada yer alır.



    Plato ve yüksek ovaları çevreleyen dağların batı kesimleri hariç yarımadanın beşte ikisinden fazlasını sıradağlar kuşatır.



    Yarımadanın bellibaşlı nehirleri doğudan batıya doğru bir yol izleyerek Atlantik Okyanusu'na akar. Ebro nehri, Akdeniz'e dökülür. Denizciliğe elverişli tek nehir olan Guadalquivir ise Sevilla Şehri’nden geçer. İspanya’nın en belirgin özelliklerden biri de ülkede dört mevsimin yaşanıyor olmasıdır. Atlantik Okyanusu'na bakan kısımda kışlar serin, yazlar yumuşak geçerken yağışlar yıl boyunca devam eder, Akdeniz'e bakan kısımda ise kış daha yumuşak, yaz sıcak ve kurak olup yağış oldukça azdır. İç kısımlarda kara iklimi yaşanır, kış aylarının 0 derecenin altında geçmesine karşın yaz mevsimi çok sıcak ve kuraktır, gece ve gündüz arasındaki sıcaklık farkı 20 dereceyi bulur. 1200 m.nin üstündeki dağlık kesimlerde de kara iklimi geçerlidir. Kanarya Adaları'nda tropikal bir iklim hakimdir.



    İspanya yönetiminde olan ve Afrikanın kuzeybatı kıyılarından 110 km açığında yer alan ve 7 adadan oluşan Kanarya adaları ikiye bölünmüş. Bunlardan Las Palmas ili Gran Canaria, Fuerteventura ve Lanzarote adalarından, Santa Cruz de Tenerife ise Tenerife, La Palma, Gomera ve Hierro adalarından oluşuyor. 1.5 milyon nüfusa sahip adaların temel gelir kaynağı muz üretimi ve turizm.

    Adalarda yıl boyunca kuru ve sıcak bir iklim hakim. Sıcaklık yıl boyunca 18-30 derece arasında değişiyor. Bu iklim yapısı bilinen her türlü sebze ve meyvanın yetiştirilmesine imkan veriyor. Bununla birlikte sadece bu adalarda yetişen bitki sebze ve ağaç türleri mevcut. 2000'e yakın bitki endemik türden. Çeşitli orkideler



    ve sadece bu adalarda yetişen ve son buzul çağından sonra bugüne kadar varlığını sürdüren meşhur Canavar Ağacı (Dragon Tree) Tenerife adasının her yerinde hakim. Adaların yeryüzü şekilleri çok değişken. Kraterler, volkanik çöller, ormanlar, kanyonlar, yüksek kayalıklar yüksek tepe ve dağlarla kaplı.









    Gelelim gerçeklere;

    Adanın ortasında faaliyeti yakın yüzyılda durmuş bir yanardağ var. Bitki örtüsü bu orta kesimde yok. Dağ taş yani. Bu volkandan yıllar önce püsküren kayalar çevreye saçılmış ve kıyılara toplanmış. Simsiyah kıyıları var.

    Ben kömür üstünde yüzer ve iyi tatil yaparım diyenler için ideal bir deniz kıyısı!

    Yeşillik alanlar sadece otellerin bulunduğu yerlerde oteller tarafından oluşturulmuş.
    Peki nereden geliyor Kanarya adı diye araştırdım. Açıkçası birkaç sığırcığa benzeyen siyah kuştan başka şey görememiştim çevrede.Otellerin bahçelerinde kuş kafesleri var. Bunlarda da Papağan başta olmak üzere değişik kuşlar var. Meğer bu kafesler çevreden göç eden kuşları topluyormuş.

    Yani 1 kere gidip görmekte fayda var ama aslında fazla bir şey beklemeyin derim.

  3. #123
    Üyelik Tarihi
    17 Haziran 2003
    Bulunduğu Yer
    Auckland, Yeni Zelanda
    Mesaj
    1.744

    Vildan

    Kanarya adalarinin isminin hikayesini Esim okudugu kitaptan bana anlattigi zaman cok ilginc gelmisti ne alaka, sasiracaksin simdi. Ilgili paragrafi quote ediyorum:

    "Juba The Mauritanian Chieftain, determined to explore those Islands........
    But the impressive feature of another of the larger islands was the multitude of large dogs which roamed over it. For that reason he named it Canaria, or 'The Island of Dogs,' from canis, dog. This last name was kept by later explorers and colonists, becoming Canary in English................
    Spain took possesion of the island in 15th century, but it was another hundred years before the most widely known of the products of the islands, the songbird, was domesticated and carried to all parts of Europe. We Call the bird a canary; the dogs from which the name originated have long been extinct."

    Thereby Hangs a Tale, Stories of Curious Word Origins. Quill 2002

    Aslinda kanarya su anda adada nesli tukenmis kopeklerden ismini almis.

    Selamlar
    Reside

  4. Re: FRANSA ACI VATAN: benim gozumle paris-3-Ya Pariste yasayan Turkler?

    Paris'i oyle guzel oyle detayli anlatmissiniz ki ekleme yapacak tek birsey kalmamis bana..

    Sevgiyle, dostlukla kalin..

    Utku

  5. #125
    Üyelik Tarihi
    14 Ekim 2001
    Bulunduğu Yer
    İSTNBL :)
    Mesaj
    19.716

    JAPONYA

    Japonya'nın dört değişik mevsimide tam anlamı ile yaşamasını sağlayan birçok faktör bulunmaktadır. Adalalar topluluğunun önemli iklim geçiş bölgelerinde bulunması ayrıca Asya Kıtası ile Pasifik okyanusunun etkisi bu faktörlerin başlıcalarıdır. Soğuk ve yoğun yağışlı kışlar ile çok sıcak ve nemli yazlar belki dünyanın heryerinde olabilir fakat Japonya'da aynı dönemlerde büyük değişiklikler gözlemlenebilmektedir



    Snowboardçular ve kayakçılar tarafından sabırsızlıkla beklenen kar yağışları Hakuba ve Naeba gibi kar merkezlerine olan talebi yükseltmektedir, kış sporlarına olan ilgiyi de arttırmaktadır. Nagano' da yapılan kış olimpiyatları kış sporlarının popülerliğini daha da arttırmıştır. Her kış Şubat ayında Sapporo'da yapılan Yuki Matsuri (kar festivali) Japonya içinden ve dışından gelen bir çok turisti bölgeye çekmektedir.



    İlk bahar ise Japonya'nın en çok beğenilen sembollerinden biridir. Sakura (kiraz çiçekleri) Mart ayı sonunda açmakta ve Nisan ayı boyunca özellikle Kyushu bölgesinde muhteşem manzaraların oluşmasını sağlamaktadır. Daha sonra hanami (çiçek sergileri) dönemi gelir ve binlerce insan bu festivallere katılarak sergilenen çiçekleri ilgiyle izlerler. Hanami geleneği Heian döneminden beri (794~1185) mevcuttur ve Japonların ne kadar doğayla iç içe olduklarının en önemli kanıtlarından biridir. Yetiştirilen çiçeklerin kısa zamanda kaybolan muhteşem görüntüleri insanlara dünya yaşamının ne kadar fani olduğunu hatırlatmaktadır.



    Daha sonra dört mevsim içerisinde yer verilemeyecek Haziran ayı çok yağışlı geçmektedir vw bundan dolayı tsuyu (yağış mevsimi) olarak adlandırılmaktadır. Tabiki yoğun yağışlar sıcak ve bol nemli geçecek yazın ilk sinyallerini vermeye başlar.
    Yazın hava sıcaklığı ortalama 30 derecenin üzerine çıkar ve yoğun nem havayı dayanılmaz kılar. Haftasonları, insanlar serinlemek amacıyla ya yüksek ve sıcaktan az etkilenen dağlara giderler ya da plajlarda serinlemeye çalışırlar. Yaz aynı zamanda matsuri (festivaller) ve hanabi (havaifişek) mevsimidir. Senenin en büyük festivali olan , Obon Ağustos ayında kutlanır. Her sene milyonlarca insan tarafından ilgiyle izlenen hanabi taikai (havai fişek gösterisi) Tokyo'da bulunan Sumida Nehri 'nde yapılmaktadır. Temmuz ve Ağustos aylarında okullar kapalıdır.Yüksek okulların baseball takımları ise düzenlenen ulusal şampiyonada birbirleri ile karşılaşırlar.



    Yazın sona ermesi ve son baharın başlangıcı Pasifik okyanusundan gelen büyük fırtınalar, tayfunlar ve hortumlarla anlaşılır. Çoğu büyük tayfun ilk olarak Kyushu bölgesini etkiler buradan tüm ülkeye yayılır. Sobahar'da meydana gelen şiddetli tayfun ve fırtınalar günümüze kadar bir çok insanın yaşamlarını kaybetmelerinin sebebidir. Eylül ayı tsukimi (ay) festivalinin kutlandığı aydır aynı hanami festivali gibidir fakat günümüzde popülerliğini yitirmiştir. Hava Ekim ve Kasım ayları boyunca gitgide soğur, ve birdenbire her yer kırmızı, kahverengi, sarı, ve yeşil renklerden oluşan örtüye bürünür. Koyo (kızıl yapraklar) özellikle Fuji Dağı'nın eteklerinde ve Kyoto'daki tapınaklarda muhteşem manzaraların oluşmasını sağlarlar.

    Para
    Yen (en) 1871 tarihinden günümüze Japonların ulusal parası olarak kullanılmaktadır. En ismi bundan önce kullanılan demir paraların yuvarlaklığından gelmektedir. Bin yen sen olarak adlandırılmakta, ve finansal piyasalarda daha çok bu şekilde kullanılmaktadır. Japonya merkez bankası ilk banknotu 1885 yılında basmış ve yürürlüğe sokmuştur.

    Günlük yaşamdan birkaç örnek vermek gerekirse: Normal bir restoranda öğlen yemeği ortalama 750 Yen, akşam yemeği 1.500-3.000 Yen; hamburger set menüleri 600-1.000 Yen; pizza 2.000-3500 Yen, içecekler 300-1.000 Yen; Tokyo’da stüdio bir dairenin aylık kirası (25-40 m2) 90.000 Yen, benzin 108-120 Yen (bölgeye göre büyük farklılık gösterir); bayan saç traşı 5.000 Yen; karpuz (dilimi!) 300 Yen; domates (3 adet orta boy paketi) 250 yen; 1 litrelik şişe suyu 200 Yen; dana eti 100gr.( 300 Yen ile 22.650 Yen!!! Arası); sinema bileti 1800 Yen.



    - Japon hükümeti 2004 yılı içerisinde banknotları değiştirme kararı almıştır. En büyük yenilik olarak 5.000 Yen banknotununun üzerinde, Japon tarihinde ilk defa, bir kadın (Ichiyo Higuchi-1800'lerin bir yazarı) resmi olacağıdır.
    - Ülkede 2204 senesinde değişen bir kanunla fiyatlara KDV Dahil sistemi gemiştirr.
    -Çeşitli kampanyalarla sinema biletlerinde 200 ila 300 yen arasında indirimler temin edebilirsiniz.
    - Bahşiş kavramına çoğu yerde raslanılmamaktadır, zaten çoğu otel ve restoran servis hizmeti olarak %10 almaktadırlar.
    - Kredi kartı kullanımı diğer ülkelere göre daha az yaygındır. Genelde küçük iş yerleri (restoran, kafe, hediyelik eşya vb.)Kredi kartı kabul etmezler, fakat büyük mağazalar kabul ederler. Bu sebeple yanınızda nakit para buludurmanınızda fayda vardır.
    - “Pazarlık” kavramı yoktur. Fakat bunun istisnalarına Tokyo’da Akihabara, Osaka’da Den-Den Town da rastlayabilirsiniz.

    Japonya dünyanın en pahalı ülkelerinden biridir.. Genelde sebze, meyva, ekmek ve buğday ürünleri , dana ve koyun eti aşırı pahalıdır.

    Yemekte Görgü Kuralları

    Bir ülkenin adet ve görgü kurallarını bilmek, o ülkenin sosyal yapısı ve düşünce şeklini daha iyi anlamanıza yardımcı olacaktır. Ayrıca büyük hatalar yapmanızın önüne geçecektir. Hele Japonya gibi gelenek ve göreneklerine oldukça bağlı, ve görgü kurallarına çok dikkat eden bir ülke için bazı temel Japon görgü kurallarını bilmek ve uygulamakta fayda vardır.

    Yemekte:

    Eğer bir Japon yemeği yiyorsanız büyük ihtimalle “hashi” (“Çubuk”) ile yiyeceksinizdir. Hashiler masada “hashioki” (çubuk dayanağı) üzerine ve ucu sol tarafa gelecek şekilde yerleştirirler. Hashiyi sağ eliniz ile alıp ucunu sol elinizin avucunda sabitledikten sonra tutma pozisyonuna geçiniz. Hashiyi ortasından veya ince ucundan değil kalın ucuna yakın yerinden tutunuz.

    Aşağıda yazılanlar görgüsüzlük olarak kabul edilirler:

    Hashiyi yiyecekler, özelliklede pilavın içine saplamak. Sadece cenaze törenlerinde buhurdanlığın önüne konulan pilavın içine hashi saplanarak koyulur. Hashinizi kullanmadığınız zaman hashiire’ye koyun.
    Tabak içindeki yiyecekleri karıştırmak için hashiyi kullanmak
    Yiyeceğiniz yemeği seçmek için hashiyi tabakların üzerinde havada gezdirmek.
    Tabaktaki yemeğin en lezzetli yerini bulmak için yemeği Hashi ile altüst etmek.
    Hashi elinizde olduğu halde tabağı tutmak.
    Hashiniz ile direk olarak başka birinin hashisine yiyecek vermek. Bu da sadece cenaze törenlerinde ölen kişinin kemiklerini bir kişiden diğerine verme için kullanılır.
    Hashi ile bir nesne veya bir kişiyi göstermek

    Batıda yemek yerken ses çıkarmak görgüsüzlük kabul edilirken, Japonya’da noodle yerken höpürdetmek ayıp sayılmaz, tersine ne kadar höpürdetirseniz o kadar lezzetli olduğunu ifade eder.

    Yemek esnasında hemen çorbanızı içmeyin. Japonya’da yemekler genellikle hepsi bir arada gelir, o sebeple tüm yemeklerin gelmesini ve herkesin hazır olmasını bekleyin.

    Yemeğe başlarken “itadakimasu” bitirdiğinizde “ gochisousama” deyin.

    Ev içerisinde görgü kuralları
    Japon evlerinin içine ayakkabı ile girmek çok büyük bir saygısızlıktır. Bu sebeple eve girince giriş kapısının önünde bulunan boşlukta (“Genkan”) ayakkabılarınızı çıkarın ve ev sahibinin size vereceği terlikleri giyin.

    Tatami döşeli geleneksel Japon odalarına terlikler çıkarılarak girilir ve bu odaların kapı eşikleri ve tatamilerin kenarlarına basılmaz.Tuvalete girerken de ev içi terlikleri çıkartılarak sadece tuvalet için olan terlikler giyilir.

    Kimono giyimi zahmet isteyen ve giyili iken hareketleri kısıtlayıcı bir kıyafettir. O sebeple kimono giyen bir bayandan dans etmek, hoplamak veya zıplamak gibi aşırı hareketler yapması için ısrarda bulunmayın. Kimono’yu Oların güzelliklerinin bir parçası olarak görmeye çalışın.

    Hastane ziyaretleri esnasında küçük bir hediye götürmek normaldir, kesilmiş çiçek götürmenin de bir mahsuru yoktur fakat saksı içinde çiçek götürmek güzel karşılanmaz.

    Düğün ve partiler de düzgün giyinmek adettir. Sizi davet eden kişi “olduğun gibi gel” dese bile mutlaka düzgün bir kıyafetle gidin.

    Japonlar yeni yılda kutlama kartları gönderirler ("nengajo"), fakat eğer bir ailenin ferdi o yıl içinde ölmüş ise ona kart gönderilmez.
    İş Yerinde Görgü Kuralları
    Eğer Japonya ile iş yapacaksanız, Japon toplumunun işleyişini ve iş yapma adetlerini bilmeniz hayati önem taşır. Aşağıda iş görgü kurallarından örnekler bulabilirsiniz.

    Bir şirkete iş konuşmaya gitmeden önce mutlaka telefon ile randevu alın. Birçok iş çalışanı saat 12.00 ile 13.00 arasında öğlen tatili yaparlar.
    İnsanlar ilk defa karşılaştıkları zaman toplantı veya konuşmalar başlamadan önce kartvizit (“meishi”) değiş tokuşu yaparlar. Meishinizi verirken ayağa kalkın ve iki elinizle veya sağ elinizle verin. Karşınızdaki kişinin meishisini aldığınızda inceleyin, ve telafuz hatası yapıp yapmadığınızı kontrol etmek için kendisine sorun.Eğer Japonya ile iş yapmayı düşünüyorsanız kartvizit vazgeçilmezdir.
    Kendi Meishi’nizi veya karşı tarafınkini kesinlikle pantolonunuzun arka cebinde cüzdana koymayın, bu çok büyük bir saygısızlık kabul edilir. Bunun yerine ceket cebinizi kullanın. Ayrıca bir başkasının meishisinin üzerine yazı yazmak veya not almak da saygısızlık olarak kabul edilir.
    Toplantı yaparken salondaki oturulacak yerler katılanların statüsüne göre belirlenir. Bu sebeple konuk olarak herhangi bir yere oturmadan size oturacağınız yerin gösterilmesini bekleyin.
    En kıdemli kişi genelde masanın başında oturur ve diğerleri kıdem sırasına göre dizilirler. Toplantı başlamadan en kıdemli kişinin oturmasını bekleyin ve toplantı sonunda da o kalkmadan kalkmayın.
    Toplantı esnasında gene kıdem ve önem sırasına göre alkolsüz içecekler dağıtılır. İçmeden önce en kıdemli kişinin içmesini bekleyin.
    Görüşmeye giderken geldiğiniz yerin geleneksel bir hediyesini götürmek memnuniyetle karşılanır. Eğer karşı taraftan da hediye alırsanız şaşırmayın. Eğer aldığınız hediye hediye kağıdı ile kaplı ise sakın orada açmayın, kaplı değil ise açarak aldığınız hediye ile ilgili soru sorun. Bu hediyeye olan ilginizi belirtecektir.
    Toplantı esnasında notlar almak karşınızdaki kişiye olan alakanızı gösterecektir. Fakat kesinlikle kendinizin de dahil olmak üzere birinin ismini kırmızı kalemle yazmayın, bu sebepten siyah veya mavi kalem kullanın.






  6. #126

    Re: Belcika

    ilahi cemile ,
    inanki beni guldurmeyi basardin su sikkin halimde.ne de hos anlatmissin su belcikalilari.bende hollandada yasiyorum ve benimde bu tip benzetmeler yaptigim olur bazen ama seninkiler pek hostu.bizde hollandalilara peynir kafalilar deriz.ee heralde birazda bu toplumu sevememekten kaynaklaniyor bu benzetmelerimiz.ne dersin.......ne demisler bulbulu altin kafese koymuslar genede vatanim demis....
    sevgiler

  7. #127
    Üyelik Tarihi
    25 Ekim 2004
    Bulunduğu Yer
    Ankara
    Mesaj
    124

    Re: Belcika

    selam,

    bende Belçika vatandaşıyım fakat Türkiye'de Hollanda Hükümeti için çalışıyorum. Belçika ile yorumunuzu okudum fakat o yazıyı bulamadım. Gerçi bu siteyede dünden itibaren üye olduğum için belki ben beceremedim aramayı. o yazıyı nerden görebilirim?

    Teşekkür ederim
    Nazan

  8. #128

    Kubra'ya

    Sevgili Kubra resimler muhtesem.Hani bana sormustun "Finlandiya'yı nasil taniyorsun" simdi muhtesem meyvalarıyla diye ekliyecegim.

    Uzun zamandir bu bolume goz atmamistim neler eklenmis neler

    Yazan dostlarin hepsinin eline yuregine saglik cok faydali bir forum.

    Selamlar.

  9. ZÜRIH

    Ben Zürih'te yasiyorum. 5.5 yil önce buraya tasindigimda sehre asik olmustum.

    Gerci geldigim yerde güzeldi: Stockholm; kuzeyin Venedik'i, sular ve köprüler sehri... Ilk okulu orda bitirdim, lise üniversite yillarim
    gecti.. Gece kluplerini, cafeleri avcumun ici gibi bilirdim, üniversitesinin cafelerinin koltuklarini az eskitmedim, metrolarini,
    otobüs aglarini ezbere bilirdim, okulla kosuya gittigim, yada mavi yemisler topladigim ormanlarinin kokusu hala burnumdadir.
    Ama konumuz Stockholm degil Zürih !

    Peki bu kadar güzel sehri birakip da gelince buraya niye asik olmusum ki ? Isvecten onun pesine takilip buralara geldigim,
    Iranli adamin askina belki de. Ama sade bu degil. Buranin havasini suyunu cok sevdim. Tam tenime hitap eden cinsten.

    Zürich´te ilk üc ayimda oldukca merkezi Seefeld'de ufak bir stüdyo dairede yalniz yasadim. Seefeld sehir merkezine yürüyerek
    belki yarim saat uzakta bizim Izmir Alsancak gibi havasi olan bir bölge. Bu beni son derece mutlu etti. Hatta kiz kardesim gelip
    burasi ayni Alsancak yaa deyinca cok gülmüstük.. Baktim burada insanlar icine kapali degil, kabak cicegi gibi günes görüp acmislar,
    samimi ve direkler. Iklimi de sicak, bitki örtüsü karadeniz gibi. Baharda gelincikler bile cikiyor daha ne istenirki. Sanki Isvec'ten
    Türkiye'ye tasinmisim. Tam Türkiye olmasa da jeografik olarak daha yakin tabi. Ve her seyin tam ortasinda. Trene ya da arabaniza
    binip, 6.5 saatlik bir yolculuk yapiyorsunuz, Floransa'dasiniz, 3 saatte Milano'da, 5.5 saatte Paris'te, 7 saatte Fransa
    rivierasinda. Oglum dogmadan önce Cannes film festivaline mi yetismek istedik kalkar Cannes'a giderdik. Hafta sonu canimiz mi
    sIkIldi, dogru kuzel italyaya yada bizim yerimiz olan ve hep tekrar tekrar gittigimiz Fransa´nin Alsace bölgesine. Tabi 40
    dakikada Almanya'dasiniz ama Almaya'ya gitmeyi kim ister ki?

    Sehir merkezinde öyle yüksek camdan binalar yok. Eski bir ortacag sehri Zurih. Romantik. Pencerelerden kirmizi sardunyalar
    sarkan 3-4 katli binalar var. Bir gölümüz varki görseniz bir degerli. Bir centimetersini penceresinden göre bilmek icin insanlar
    cok paralar verip evler aliyorlar. Cok da temiz gölümüz. Ördekler kugular ve insanlar yüzüyor. Vapurlar da yelkenlilerde
    var, her seye yer var gölde. Ince uzun oldugu icin yüzerek gölün karsina gecenler az degil. Topu topu 2 km filan eni var. Ve bu
    nedenle de vapurlar oldukca dikkatli. Sehrin merkezinde Göl suyunun Limmat nehrine akinti yaptigi (nehir göle degil göl nehre
    akiyor)Bürkli platz'da köprünün yaninda durursaniz bu akintinin kökenini yüce alp daglarinin ishihamini görebilirsiniz.

    Seefeld'den, Zollikon'a tasidigimda erkek arkadasimla birlikte yasamaya basladik. Evlendikten sonra da orada oturmaya devam
    ettik. Muhtesem bir daireydi, 4.5 sene orada oturduk, en mutlu yillarim orada gecti. Bundan bir yil önce herseyin secip özene
    bezene yaptirdigimiz evimize Männedorf'a tasindik. Ve 10 gün sonra evimizde 1. yilimizi kutlayacagiz.

    Bu üc semt de ince uzun gölümüzün "altin sahili" denen ve güneye ve en önemlisi
    günese bakan yönünde. Bu semtler eski yapisi bozulmamis, ufak birer alisveris merkezleri, biren Migroslari, pastaneleri,
    postaneleri, eczanleri ve tren istasyonlari olan insanlarin oturdugu, cocuklarin civildayarak okula gittigi, yasli teyzelerin
    pencerelerden komsulari gözetledigi, postacinin agir bir postaniz oldugunda ya da evde bebeginizin yeni dogdugunu bildigi icin
    postanizi kapinizi calip elinize verdigi, evlerin etrafinda bahcelerin cimleri kesik, cicekleri rengarek acmis, bakimli semtler.

    Zollikon'da komularimla hala görüsüyoruz. Apartmanimizda sadece üc daire vardi ve birlikte aksam yemekleri yer cicekleri
    sular dedikodu yapardik. Simdi tasindigimiz bölgede evimiz bir yönü komsumuza bitisik triplex evlerden. On evlik projede dokuz
    tane komusuz da bizimle ayni zamanda bölgeye tasindi. Onlarda cok sevecen ve yardimsever. Cocuklari Leo'ya ablalik, abilik
    ediyor, ev ziyaretleri yaygin degil, bahcelerde, konusuyor, ortak alanlarda brunch organize ediyoruz.

    Zurcih'i hala cok seviyorum. Her sene dünyada yasanacak sehirler listesinde ilk üce girmeyi basariyor.
    Birgün yolunuz düserse kapimi calmalisiniz..

  10. IRAN

    IRAN GEZIMIZ----
    31 Agustos 2002de gittik Iran'a. Ucagin inise gececegi anons edilince bir hareketlilik yasandi. Bayanlar yukaridaki dolaplardan ufak cantlar icinde hazirladiklari pardüsü ve basörtülerini cikarip giyindiler. Ben de öyle yaptim. Bir kac Avrupa uyruklu bayanin giyinmedigi dikkatimi cekti aman yarabbim cok cesurlar dedim icimden. Iran topraklarina iniyoruz ucakta kontrol baslamiyormu? Ama yanilmisim ucak icine hic bir Iranli görevli girmedi. Hosteslerde Isvicre kilik kiyafetleriyle bizi kapiya kadar ugurladilar. Avrupali bayanlarda ucak yere inince pardüsülerini giydiler, Esarplarini bagladilar.

    Iniste bitip tükenmeyen 12 miljonluk Tahran sehrini seyrettim, güneyinden batisina tekrar dönüs yapip hava alanina indik. Sanki uzay filmlerindeki kolonilesmis gezegenleri andiriyordu. Yesillik yok sadece bina ve göz alabildigine.

    Hava alani bizim Yesilköy (Atatürk) hava alaninin simdi ic hatlar olan eski halini animsatiyor. Biraz kahverengimsi. Yetmisli yillardan kalma gibi. Benim üzerimde taa topuklarima inen bir jeans pardüsü var. Basimda da siyah bir bas örtü. SIkI sIkI baglamisim ki bir sey demesinler. Önümde iranli bayanlar pür makyaj ve basörtülerinin dügümü de taaa asagida, gerdanlari görünüyor. Bir de Avrupali bir kizcagiz, poposunun azicik altiinda bir ceket giymis altinda pantolunu ve üzerinde bas örtüs hep ayni renk. Cicekli desenli pakistan isi gibi. Ama kimse giysilerimize özel bir ilgi göstermedi.
    Ucakta kitap ve dergi cd gibi her türlü yayini bildirmemiz gerektigi söylenmisti zaten ben korkumdan yanima bir sey almamistim. Ama bagaj kontrolden gecerken hic bakmadilar. Tüh dedim icimden Elle, Cosmopolitan doldursaydin ya Deniz. Gümrük memurlari bayan erkek karisik. Bayanlar siyah carsafimsi bir üniforma giymisler erkekler biraz cart mavi üniformali. Ama ikisinin omuzlarninda da rütbe isaretleri var. Pasaport kontrolümüzde sorunsuz gecti. Türk pasaportunuza Iran vize istemeyen bir kac ülkeden bir tanesi.
    Sonra kalabaliga karisip cikis kapilarina geldik. Birden etrafimizi 20 kisilik bir karsilama gurubu sardi. Inis saatimiz sabaha karsi 5 orada olabilmek icin kesin en az 3te uyanmislar. Hepsi esimin akrabalari. Tam 5 araba gelmisler. Gözlerim yasardi agladim. Esimi 16 sene görmemisler. Sarildilar. Bana cicekler sondular. 20 kisi kalacagimiz eve geldik. Cok heyecanliydilar. Esim gittiginde 22 yasinda bir delikanliydi, 38 yasinda bir orta yasli adam olarak tekrar karsilarina cikabilmisti. Sarilip hasret giderdiler. Taze nan ve lavash ekmegiyle kahvalti ettik. Siz yatin uyuyun deyip, evin sahibi disinadakiler evlerine gittiler. Kaldigimiz evin sahibi esimin kuzeni Sara. Sara ve esi bize yatak odasini verip kendileri misafir odasinda yattilar.
    Benim akrabalarim gibiydiler. Evde askili buluzla sortla dolasiyorlardi. Mobilyalar kumaslar türkiyeden geliyormus tanidim arkasi oymali klasik koltuklari yemek odasi takimlarini. Onlarda vitrinlerine danteller örtüyorlar. Ben hos örtmem vitrinim de yoktur ama klasik evlerde görmüslügüm var. Cocuklari gencleri bizimkiler gibi hirsli. Illaki üniversiteyi kazanacaklar büyük adam olacaklar. Apartmanlarin balkonlarinda camasirlar serili ayni Türkiye gibi.
    Artik her evde canak anten var. Eskiden devrim muhafizlari catilari kontrol edermis ama simdi ipin ucunu kacirmislar. 5-6 türkce özel televizyon her aksam ekranlarinda insanlarin. Tabi sade türkce tvler degil MTV CNN ne ararsaniz var. Bir de Amerika´dan yayin yapan şah yanlisi fars tv kanallari.
    19 yaslarindaki kuzen cocuklarindan biri olan Samane Gökhan'i taniyormuyum diye sordu. Ben tanimiyorum ama o cok begeniyormus, sarkisini ezberden bana söyleyiverdi.
    Belki Iranlilarin kendi televizyon kanallari ne gösteriyor diye merak edeniniz vardir. Orada da yerli ve yabanci diziler, haberler,doga programlari var. Ama müzik programlari asiri koyu ve koro tipi tekdüze, ve de hep erkekler söylüyor. Meksika dizilerinde, bayanlarin saclarini görebiliyoruz. Tabi öpüsma sahneleri makaslanmistir herhalde, oturup iyice bakmadim. Yerli Iran dizilerinde bayanlar her an bas örtüsü kullaniyor. Uyurken bile. Yatakta kari koca gösteriyorlar ama tabi uyku yada konusma sahnesi. Kadin ve erkegin birbirini sevdigi özledigi yada birbir hakkinda ask nameleri söyledikleri sahneler de var ama birbirlerini sarilip öpme gibi laubalilikler yok.

    Esimin kuzelerinden birinin 22 yaslarinda genc bir kizi var, ismi Azade(türkce özgür demek). Bir onun üniversiteden arkadasi var, Parisa, ki bu iki kizda Iran ölcülerine göre havali olmaya calisiyorlar. Bana hemen pantolon pacalarimi 3-5 santim yukari kivirmami tembihlediler. Basörtümü de onlar gibi cenemin on santim altindan baglamayi gösterdiler.
    Uzun jeans pardüsü yaz sonu olmasina ragmen hala 40 C dere seyreden havalarda cekilecek gibi degildi, üstelikte cok dindar görünüyormusum. Azade ve Parisa(posetli) beni alisverise cikardi, Tahran'in en güzel galeriasine gidecegimizi söylediler. Biraz hayal kirikligina ugramadim dersem yalan olur. Isilitili bir yerde degildi. Ufak butiklerin oldugu büyücek bir galeria.

    Orada genclere hitap eden pardüsülerin satildigi bir butige girdik. Bunlar keten astarsiz, dis ustu yada alti, yritmacli genelde kollari dirseklerin hemen altinda biten modern yazlik pardüsülerdi. Yilin moda rengi hardal, kaki bej tonlari, yiln moda modeli, diz alti can. Diz üstü yirtmaclilar üc bes sene önce modaymis. Icerisi bu renkler pardüsü doluydu. Saclari jeleli ve dar t-shirt lü bir genc adam yardimci oldu. Soyunma odamizin kapisinda hemen kosup istedigimizi getirdi. Bir tane sectim. Fiyati 45 dolar karsiligi Iran riyali. Gerci burada kimse paraya riyal demiyor, "toman" diyorlar. 1 toman 10 riyal demek.
    Paralari cok degersiz oldugu halde milyonlar basmamislar en büyügü sanirim üzerinde Humeyni´ni portesi olan yesil 50bin riyaller (5bin toman). Bu nedenle paranizi cantanizda paket lastigiyle 50serli 100erli desteler halinde tasiyorsunuz cüzdana filan sigmiyorlar. Örnegin 200bin toman degerindeki pardüsüm 2 milyon riyal ediyor ve 50binerlik riyallerinizden 40 tane cikarip veriyorsunuz. Pardüsüye 2 deste para ödeyip ciktik.

    Iran'da fast food da var, hamburger, pizza, kola salata cesitleri ayni buradakiler gibi. Ama yabanci mallar bulunsa da direk amerikayla bagdasdirilan McDonals ve Coca Cola yok. Pepsi var ama. Benim tercihim yerli Zemzem kolaydi.

    Otellere check-in yaparken evlilik belgesi soruluyor eger evlilik cüzdaninizi unuttuysaniz iki ayri odaya check in yapmalisiniz ama sonra birbirinizin odasina gitmek riskli olabilir. Belki otel idaresi devrim muhafizlarini cagirir. Biz Tahran'da evde kaldik. Isfahan´da Abbasi Otel'de muazzam bir Suite'de kaldik, burada evlilik cüzdanimizi tabi gösterdik. Kelardash´da bir dag evinde (otel gibi isletilen bir siteye bagliydi) bayan erkek karisik bir gurup kaldik ve orada hic bir sey göstermedik. Ama ben evlilik cüzdanini cantamda hep tasidim.
    Isfahan Tahran'a göre cok daha tutucu. Benim Tahran´dan aldigim pardesü orada Tebriz mantosu diye aniliyordu. Tebriz yani Iran azerbaycaninin baskenti. Onlara da zaten azeri degil Türk diyorlar. Eh bende türk olunca tebriz mantom bana iyi gitti. Isfahan tutucu ama cok cok cici bir sehir. Üzerimden benim ünlü Pardüsü esimle Isfahan'da Dünyada bir cok sehir gördüm ve benim ilk 10 uma girer. Tahran icin ayni seyleri söyleyemiyecegim ne yazikki..
    Tahran'da Iran Ulusal Müzesi'ni (ilginc), şahın saraylarıni (hic de şaşalı degiller) ve de mücevher müzesini (dünyanin en degerli mücevher müzelerinden biri)gezdik.. Bu arada baya bir ermeni kiliseleri de gördük. Özellikle Isfahan´da.

    Esim Iranli olmasa gidermiydim bilmem. Ama güzel bir geziydi ve Iran'a bir daha gidip Tebriz, Rasht ve Shiraz sehirlerini de gezmek istiyorum.

Benzer Konular

  1. kitap listem hazir...ekleme yapabilirsiniz siparis vermeden...
    Konuyu Açan: Kozmik baslikli kiz, Forum: Genel Forum.
    Cevap: 7
    Son Mesaj: 18 Mayıs 2011, 10:29
  2. Yurt içindeki dostlarımızın gözüyle :))
    Konuyu Açan: cemile_zipak, Forum: Mühim Konular.
    Cevap: 105
    Son Mesaj: 19 Kasım 2010, 16:38
  3. Kadınların eline verilmemesi gereken 31 şey...ekleme yapabilirsiniz:)
    Konuyu Açan: tedbundy1555, Forum: Genel Forum.
    Cevap: 50
    Son Mesaj: 23 Mart 2007, 04:23
  4. YURTDIŞINDAKİ DOSTLARIMIZIN GÖZÜYLE....
    Konuyu Açan: derya_lount, Forum: Genel Forum.
    Cevap: 0
    Son Mesaj: 27 Nisan 2004, 17:50

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Dosya Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
 
 

Bu site Lidya.Net tarafından hazırlanmış ve yayınlanmaktadır © 1998-2012. Bu sitede yayınlanan yazılar, kaynak ve yazarı belirtilmek kaydıyla kullanılabilir.
İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren AnneCocuk.com adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K' nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan ve yazdıkları yazılardan kendileri sorumludur.
AnneCocuk.com ile ilgili yapılacak tüm hukuksal şikayetler iletişim linkinden iletişime geçildikten sonra en geç 2 (iki) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve size geri dönüş yapılacaktır.