Üç kişi, Şişli'den taksiye bindi, üç erkek. "Ümraniye'ye çek" dediler.
Bu ani biniş biçimine cevap bile veremeyen taksi şoförü, tedirginlikle ekmek parası arasında gaza bastı, Ümraniye'ye yol aldı.
Üç kişinin kendi aralarındaki konuşmalarından işkillense de, yapacak bir şeyi olmadığını hissetti.
Bir yanı İstanbul gerçekleriyle kuşatılırken, öte yanını "Herhalde çok Amerikan filmi izliyorum..." diye teselli etti. Köprüyü geçmişti bile...
***
Taksi şoförü, arabasına binen yolcularını, karanlık basarken Ümraniye'ye getirdi.
"Sağa sap" dedi öndeki, "Sola sap" ve çıkmaz sokak. "Dur" demelerine gerek bile kalmadı, şoför durdu.
Arkada oturanlardan biri, elindeki silahın soğuk namlusunu boğazına dayamıştı çünkü. "Buyrun" dedi şoför, "Ne istiyorsunuz?"
Gaspın en kralının yapıldığı, taksi şoförlerinin can güvenliğinin sıfıra indiği bir şehrin üç kralı, "Neyin varsa" dedi.
Şoför, "170 milyonum var, alın ama dönecek gaz param yok" dedi.
Acınası bir ifadenin muhatabı olmayı düşünmeyen bir ifade kullandı önde oturan. "Senin geri döneceğini kim söyledi?"
Taksi şoförü, "Nasıl uygun görürseniz" diye, silaha saygı gösterdi.
***
Önde oturanın göremediğini, arkadaki gördü. Dikiz aynasının yanında, iki küçük çocuğun resmi asılı duruyordu.
"Bunlar senin mi?" diye sordu şoföre, yufka bir yüreğin hamurunu açarken. Şoför , "Ellerinden öper" dedi, "Biri 5,5 yaşında diğeri 3 yaşında."
En büyük zalimlerin bile bir insan yanı vardır elbet. Aynı noktada buluştular...
Öndeki gaspçı, şoförden aldığı 170 milyon liranın içinden 10 milyon lirayı şoföre iade etti.
"Seni çocuklarına bağışlıyorum" dedi, arabadan inip karanlıkla kucaklaştılar.
***
Bu şehrin yetkilileri var.
O yetkililerin, vatandaşın canından ve malından sorumlu olduğunu belirten kanunları var.
Bu ülkenin, halka hizmet sözü veren hükümeti var.
Ama namuslu insanları sadece "çocuklarının fotoğrafı" koruyor. Ne acı! Bu ülkenin kanunları da, yetkilileri de, hükümeti de, bu gerçeklere yabancı! O yüzden İstanbul semalarında, pamuk ipliğine bağlı yaşam sürüyor.
Olanca "şiddetiyle!"
H.Yalçın