Yine de görüşlerinizi almak istedim. Çünkü bu olaylar tekrar ediyor ve edecek. Nasıl önlem almalıyız diye düşündüm ve geçmişe kısa bir yolculuk yaptım. Baygınlık geçirecekler okumasın (!) Yazı orijinal kendi eserimdir.Saygılarımla..
Adı üzerinde: cenaze töreni bir ölünün canlılar önündeki son varoluşu, anımsanması için son şansıdır.
Ölüm olgusu kaçınılmaz, ama ne zaman , nerede ve nasıl olacağını kimse bilemez.
Karamsar bir yazı olsun istemiyorum, ancak son günlerde sürekli medya tarafından üzerimize pompalanan " şiddet, uyuşturucu, ölüm tuzağı, gençlerimize sahip çıkalım " türünden sözcükler artık bunaltıcı olmaya başladı.
Para, şan, şöhret hayalleriyle balıklama atlanan yapmacık hayatlar, bir günde kazanılan şöhretler hepimizi yıpratıyor.
13-14 yaşında bir çocukken 12 Eylül öncesinin şiddet dolu dönemini Istanbul'da yaşamış biriyim, o zaman bile böylesine yozlaşma görmedim.
Herkes ölüsünü sessizce kaldırır, siyasi sloganını görüşüne uygun fakat düzeyli bir şekilde atardı.
Devlet memurlarının, özellikle polis ve askerlerin cenazelerinde bando cenaze marşını çalar, siz de onlar geçerken saygı duruşunda bulunurdunuz. Marşın notalarına uygun yürünür, ortaya çöken ağır hüzün herkesi ağlatırdı.
Sadece terör ve anarşi kurbanlarının değil, aile efradının cenaze töreni de aynı olgunluk ve durgunlukla yaşanırdı.
İcap gereği cenazesi hazırlanıp tabuta konan kişi son bir kez daha önce yaşadığı yere getirilir, hoca efendi duasını okur ve mahalleliden hellallık alırdı.
Halen de öyle ama, eskinin vakur vedalarının yerini, kameralardan da alınan gazla, cırtlak bağırmalar, ayılmalar-bayılmalar ve hedefini şaşırmış abuk-subuk eleştiriler aldı.
Konu zavallı genç bir insanın ölümü olunca her türlü spekülasyona açık ve herkes birşeyler söylemek, kısa süre için bile olsa ölünün etinden parça koparıp ön plana çıkmak istiyor.
Ne yapmış, nasıl ilişkileri varmış, neden ölmüş bizi ilgilendirmemelidir.
Yazıklar olsun diyorum.
Güzelim yurdumun sorunları bitmez, ama bence en büyük sorunumuz kendimize saygımızın kalmaması...
En değerli şeylerimiz olan çocuklarımıza sıkı sıkı sarılıp onlara insana saygıyı, sevgiyi öğretmeliyiz.
Ancak kendimizde olmayan bir şeyi onlara aktaramayız, bu yüzden önce kendimizi eleştirip gençlerin hazin sonunu hazırlamada bizim de rolümüz olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.
O kadar mesaj atıp, saatlerce televizyon ekranını kitleyen, son yolculuğunda cenazesini maskaraya çeviren seyirci kitlesi biz değil miyiz?
Üç-dört gündür bir ailenin acılarıyla oynayan medyadan kurtulamayan, konudan gına gelmiş yazarınız saygılarını sunar.
Op.Dr.Nilgün Erdoğan
Not: www.turkeyistanbul.com adresindeki yazımdan birebir aktarılmıştır.