-Bir çok işi aynı anda organize edip yapabiliyoruz.
-Pratiğiz.
-........
Arkadaşlar kendimizi dışarıdan görüp şöyle biraz takdir etmeye, teşekkür etmeye ne dersiniz?
Ben başlattım, herkes kendindeki değeri yazsın da kadınların ne kadar mükemmel olduğunu sevgili erkekler de anlasınlar, kendilerini özel hissetsinler bizlerle yaşama şansına sahip oldukları için
Onlar da kendilerini anlatmak isterlerse severek okuruz..
Bu sabah İclal Aydın'ın Vatan Gazetesi'nde okuduğum ve aşağıya alıntılar yaptığım yazısından sonra böyle bir konuyu paylaşıma açmak istedim...
*****
... Aslında sözünü edeceğim şey salt bebek değil. Bir yardımcı bulma konusunda sıkıntı çeken herhangi bir annenin yaşadığı cinnet öğleden sonrası...
Çocuk haklı. Annesi ile günler sonra ilk defa başbaşa kaldı. Neden uyusun ki? Her anı değerlendirmek istiyor ve kucağımdan inmiyor. Oysa bugün cumartesi. Evimize günlük yardıma gelen hanımın izin günü. Anneanne kendi evine döndü, teyze kendi telaşında, baba montajda.
Evimiz toplanacak, akşam yemeğimiz için hazırlık yapılacak, biberonlar sterilize edilecek, sebze çorbası hazırlanacak, oyuncaklar dezenfekte edilecek ve anne yazı yazacak. Yazı için çalışacak. Pazartesi, salı, çarşamba günü için program yapması, senaryo çalışması lazım. Okunacak şeyleri birikti. Annenin pazar akşamı çok önemli misafirleri var. Bir ara alışverişe gitmesi lazım. Bir ara ayakkabı bakması lazım... Lazım yani..
Kadınlar kaymakam olmasın. Kadınlar akademik kariyer yapmasın. Profesör olmasın. Savcı olmasın. Köşe yazan olmasın. Genel Yayın Yönetmeni olmasın. Neden olmasın?
"Çünkü bunlar yarın doğurur. Mideleri bulanır, kusarlar, sonra bir doğurma telaşı yaşarlar, sonra doğum izni derler, sonra süt saati derler. Bunların bu dertleri ile uğraşılmaz. Sonra bir de eteklerinde çocuk, vır vır vır, aman canım bırak yavv..." Kadın büyük işlere kalkışmayacak.
Anneannem gibi...
Özet olarak kadın yazarların fasulye kırmakla, kalem tutmak arasındaki farkı önce kendi yakınlarına
kabul ettirmekte çektikleri güçlüklerden söz ediyorlardı.
Doğru vallahi, derin bir manâ veremedik şu halimize. Derin derin oflaya puflaya "Benim yazı yazmam gerekiyor Latife, sustur şu çocukları!" ya da "Benim yazabilmem için bazı şeyler yaşamam lazım. Bu yüzden biz akşam arkadaşlarla bir parça ufka bakacağız sonra da Cumhuriyet Meyhanesi'nde demleneceğiz, sen yemeğini ye, beni bekleme ben belki sabah gelirim. Ne de olsa beslemem lazım zihnimi" demedik.
Anneannemin yaptığını yaptım sonunda. Sırtıma koca bir bez parçası doladım. Küçük hanımı da içine koydum. Eline de bir kaset kapağı verdim. Bayılıyor saçma sapan şeylerle oynamaya. Tencere kapağı, kaşık, naylon torba, kaset kapağı... Sohbet ede ede, zıplayarak ve oradan oraya seyirterek işlerimi toparladım. Sonra birden kadınlara, kadınların her türlü hallerine leke atanlara gıcık oldum. Biberonlarla, havuçlar arasında size romantik bir pazar yazısı planlarken, "Şu halime bak" diye düşündüm. Hayır komik gelmedi. Hayır saçma da gelmedi. Aksine anlamlı ve olağanüstü buldum.
Güler yüz yeter
Her işi aynı anda yapabilme yeteneğimizin böylesine gelişmesi aslında şartlarımızın giderek zorlaşmasından kaynaklanıyor galiba. Ondan sonra da kadınlar zor işlere kalkışmasın deniyor.
Diyeceğim; Efendim, birkaç işi bir arada yapabilen "kadın" denen, bir parça güler yüz, birkaç takdir cümlesi ile çok mutlu edebileceğiniz varlığa daha dikkatli bakmanızı istiyorum. Okurdan, kadından, erkekten, hükümetten, yetkililerden artık kim var herkesten, evet bunu istiyorum.
İclal Aydın