Eh işte...
Eh işte...
medip yazdı:
Yalnız, sana bir şey sormak istiyorum.
Mesela Zatoichi gibi kendini ispatlamış bir filmi sonuna kadar seyretme güvü bulamadım kendimde. Bir çok Japon sinemasında oladuğu gibi aptal göstermeye klıştıkları insanları doğallıktan sapmış bir aptallıkla gösteriyorlar, tamam bu bir tarz olabilir belki ama benim gözümü aşırı irite ediyor ve vermek istediği mesaja odaklanamıyorum bir türlü. Komedi adına yapılmış desen benim komiklik anlayışımla bağdaşmıyor, neleri kaçırıyorum acaba?
Oyyyy ne zor sormussun. Cevap veriyorum bilmiyorum. Ama atabilirim elbette. Uzak dogu kulturunde kişi konusmasiyla, davranislariyla falan ortaya cikmaz, yaptiklarini sunusuyla ortaya cikmak ister. O yuzden kabuki tiyatrosunda sıfır mimikle saatlerce rol yaparlar esas onemli olan tiyatroda da, kagit katlama sanatinda da, cicek derleme sanatinda da oldugu gibi esas olan kendini geri cekip ortaya guzel bir sunum, mizansen cikarmaktir. Bir kisinin başarısı olarak degil, sunum, toplam paket olarak alkış alır. Müzigiyle, renkleriyle, dekoruyla, usul usul konusmasiyla bir sahne adeta dedigin gibi bir tablodur.
Dolayisi ile dogu kulturunde rol yapimi gelismemis olabilir. Ya donuk suratlar ya abartili mimikler bu sebepten olabilir yani. Gene bu yuzden olabilir ki en iyi film, en iyi goruntu yonetmeni, en iyi dekor, kostum odullerini catir catir alirlarken, en iyi oyuncu odulu cikmaz.
Tabii ki benim tapınasi filmim in the mood for love'da oynayan (ki son 100 yil icinde cevrilen en iyi 3.film secildi) Tony Leung'u tenzih ederim. O karşıma gecip bir sigara içsin ben huzunden aglayayim mumkunse.
Bilmem tezim dogru mu. Kontrol ederim
Bakiniz bahar geliyor. Maggie Chung asik oluyor. Gonlunde acan dallar yapraklar cicekler nerede basliyor nerede bitiyor belli degil. Burada oyuncugunun aşkı yuz ifadesiyle degil koltugun deseniyle bile anlatiliyor.
Kıyamet sonrası atmosferinde Amerika yangın yeridir. Bir baba ve oğlunun istikameti Amerika kıyılarıdır. Amerika'yı bir uçtan bir uca geçerken ellerindeki basit tüfekle yaşadıkları macerada esas problem zor hava koşullarında nereye gittiklerini bilmemeleri ve yollarına çıkan haydutlardır. Film bilim kurgu türünde olmasına rağmen Western türünde de öğeler taşımaktadır.
Yönetmen : John Hillcoat
Senaryo : Cormac McCarthy, Joe Penhall
Oyuncular : Charlize Theron, Viggo Mortensen, Guy Pearce, Robert Duvall, Garret Dillahunt
Filmin Türü : Drama, Bilim Kurgu
Orijinal Adı : The Road
Yapımcı Firma : 2929 Productions
Yapım Yılı : 2009
Yapım Ülkesi : ABD
Orijinal Dili : İngilizce
Filmin Süresi : 119 dakika
Dağıtıcı Firma : Pinema Film
Dün izledim karamsarlığa iten ama izlenebilecek kadar güzel ve dygsaldı,izlenebilir.
Arkadaşlar frmn başında beğendiğimiz filmleri paylaşalım denmiş beğenmediğimiz filmleri boş yere koymayalım derim,gerçi beğenilmeyenleri almayız ama göreceli bir kavram tabi...
Ben sinema forumunun bu sitenin en zayif alanlarindan biri oldugunu dusunuyorum. Halbuki herkes film seyretmeyi sever ama bir brokoli corbasi bile parnaslar gibi paragraflarca tarif ediliyorken bir filmi anlatmak icinyadel yazdı:
Arkadaşlar frmn başında beğendiğimiz filmleri paylaşalım denmiş beğenmediğimiz filmleri boş yere koymayalım derim,gerçi beğenilmeyenleri almayız ama göreceli bir kavram tabi...
1- google'dan ozet bulunuyor,
2- (kimi ne kadar ilgilendirirse artik) yapimci firmadan dagitici firmaya kadar bilgiler itinayla kesip yapistiriliyor,
3- sonuna da bir begendim/begenmedim oldu bitti.
Bana iyi ve nedenleriyle anlatildiktan sonra her film anlatimi hitap eder. Hatta begenmek kolaydir, neden begenilmedigini daha cok merak ederim. Bunlar olmayinca kişinin logbooku yani seyrettigi filmlerin çetelesi haline geliyor bu forum alani.
Ricam internetten herkesin bulabilecegi bilgileri alintilamak yerine filmin nesini begendiniz, nesini begenmediniz yazmaniz. Tıpki kitap forumunda oldugu gibi. Ayrica en son hangi filmi seyrettiniz diye bir forum acilabilir, isteyen son durumunu oraya yazar diye dusunuyorum.
Bu konuya değinmen de güzel olmş,yalnız herkes kendi önerdiği filmin en iyisi oldğn düşünüyordr,mesela ben beğenmediğm bir filmi daha doğrs az beğensem bile braya yazmak istemiyorm çok film izliyorm çünkü,önemsediklerimi paylaşıyorm,brada beğenilmeyen filmlerin sayfalarca yer kaplamasına karşıyım,açtığım zaman kaliteli filmler görmek istiyorm.Kısaca beğendim dememin nedeni boş yere yer işgal etmemek,ama filmlerin tartışılacağı bir mekansa brası tartışabiliriz, şahsen ben sadece film görmek isterim.Çok uzadı beeaaa ayrıca u harfim bozk velet kopardı özür canım.
İzlenecek bir film.Macera ve polisiye konusu güzel işlenmiş.Ayrıca filmin gectigi dönem güzel yansıtılmış.
Diyeceklerim bdr.
Sherlock Holmes
Tarihi : 15 Ocak 2010
Yönetmen : Guy Ritchie
Oyuncular : Robert Downey Jr, Jude Law, Rachel McAdams, Mark Strong
Senaryo : Simon Kinberg, Mike Johnson, Anthony Peckham, Ar
Müzik : Hans Zimmer
Görüntü : Philippe Rousselot
Tür : Aksiyon, Dram, Gerilim, Suç
Süre : 128 dk.
Yapım Yılı : 2009
Ülke : İngiltere, Avustralya
Dağıtıcı : Warner Bros
Sherlock Holmes Filmi Konusu
Arthur Conan Doyle''un dünyaca ünlü karakteri Sherlock Holmes''ün dinamik yeni uyarlamasında Holmes (Robert Downey Jr.) ve cesur ortağı Watson (Jude Law) en son maceralarına atılıyorlar. Dövüş tekniklerini, efsanevi zekâsı gibi silâh olarak kullanan Holmes, bu macerasında ülkesini yok edebilecek ölümcül bir komployu aydınlatmak için yeni bir düşman ile savaşıyor.
blueblue yazdı:
medip yazdı:
Yalnız, sana bir şey sormak istiyorum.
Mesela Zatoichi gibi kendini ispatlamış bir filmi sonuna kadar seyretme güvü bulamadım kendimde. Bir çok Japon sinemasında oladuğu gibi aptal göstermeye klıştıkları insanları doğallıktan sapmış bir aptallıkla gösteriyorlar, tamam bu bir tarz olabilir belki ama benim gözümü aşırı irite ediyor ve vermek istediği mesaja odaklanamıyorum bir türlü. Komedi adına yapılmış desen benim komiklik anlayışımla bağdaşmıyor, neleri kaçırıyorum acaba?
Oyyyy ne zor sormussun. Cevap veriyorum bilmiyorum. Ama atabilirim elbette. Uzak dogu kulturunde kişi konusmasiyla, davranislariyla falan ortaya cikmaz, yaptiklarini sunusuyla ortaya cikmak ister. O yuzden kabuki tiyatrosunda sıfır mimikle saatlerce rol yaparlar esas onemli olan tiyatroda da, kagit katlama sanatinda da, cicek derleme sanatinda da oldugu gibi esas olan kendini geri cekip ortaya guzel bir sunum, mizansen cikarmaktir. Bir kisinin başarısı olarak degil, sunum, toplam paket olarak alkış alır. Müzigiyle, renkleriyle, dekoruyla, usul usul konusmasiyla bir sahne adeta dedigin gibi bir tablodur.
Dolayisi ile dogu kulturunde rol yapimi gelismemis olabilir. Ya donuk suratlar ya abartili mimikler bu sebepten olabilir yani. Gene bu yuzden olabilir ki en iyi film, en iyi goruntu yonetmeni, en iyi dekor, kostum odullerini catir catir alirlarken, en iyi oyuncu odulu cikmaz.
Tabii ki benim tapınasi filmim in the mood for love'da oynayan (ki son 100 yil icinde cevrilen en iyi 3.film secildi) Tony Leung'u tenzih ederim. O karşıma gecip bir sigara içsin ben huzunden aglayayim mumkunse.
Bilmem tezim dogru mu. Kontrol ederim
Bakiniz bahar geliyor. Maggie Chung asik oluyor. Gonlunde acan dallar yapraklar cicekler nerede basliyor nerede bitiyor belli degil. Burada oyuncugunun aşkı yuz ifadesiyle degil koltugun deseniyle bile anlatiliyor.
Genel anlamda kabul görür tespitler, teşekkürler
Hele In the Mood of Love için ne kadar konuşsan azdır...
sorumun yanıtını ise "Dolayisi ile dogu kulturunde rol yapimi gelismemis olabilir" cevabı ile aldığımı düşünüyorum. Belki o yüzden oyuncudan çok çevresel ve görsel ayrıntıya önem veriyorlar.
Anlayabilmek için daha içinde olmak lazım kültürün diye düşünüyorum, her kültürün espri anlayışı farklıdır, belki de bir japon buna gülebilirken bizim gülemememiz normaldir.
Daha önce bahsetmiştim “Geyşa - Yok Olan Bir Dünyanın Gizli Tarihi” diye bir kitap okumuştum. Belki biliyorsunuzdur, Geyşalarda daha doğrusu Japon erkeklerin kadınlardan en erotik buldukları nokta ensenin alt bölümüdür, bu yüzdendir ki kimonolarının üst arka kısmını arkaya doğru devirirler.
Şimdi sen gel buna bir batılı gözü ile bak.
Moulin Rouge tarzi müzikal tarzı filmleri sevdiyseniz bunu da seversiniz gibi geliyor sanki..
Benim en favori tarzim degildir müzikal filmler dolayısı ile super duper begendim diyemem.
Oscar'da aday oldugu en iyi sanat yonetmeni, en iyi muzik, kostum odullerini alacagini dusunuyorum dolayısı ile muzik ve goruntulerin tadina tam varmek icin dvd'de ya da bilgisayarda falan degil beyazperdede seyretmek lazim.
Cok guzel şarkılar, danslar, victoria's secret tarzi podyumlar, fellini senaryosundan uyarlama oldugu icin bol bol koca koca memeler, ciplak bacakli kadinlar, gani gani kadin-erkek iliskisi var. Hem ben kıskandim o kadar guzel kadinlari ve kiyafetleri. allahtan Nicole Kidman'in botoxlari biraz fazla kacmis ordek dudakli olmus da rahat ettim
Sophie Loren bile hala guzel yaaaaa
Ayrica da Daniel Day Lewis'in nikahli karisi daha guzel oynuyorken koca poposu hatirina sanirim Penelope Cruz odule aday olmus ona da sinir oldum
Hee bir de yazmayi unutmusum. Hani Reader filminde Almanlar, Almanca aksaniyla Ingilizce konusuyordu ya burada da Italyan aksaniyla Italyanlar Italya'da ingilizce konusuyor. Ben alisamadim bu akima.
iyide arkadaşlar hiç önereceğiniz Türk filmi yokmu...beğeni göreceli tabi ama .
...