Bu vesileyle Fransız olduğum ortaya çıktı sonundaladybug yazdı:
Beceremedin Fleurcan'im Fransiz guzelim.
Bu vesileyle Fransız olduğum ortaya çıktı sonundaladybug yazdı:
Beceremedin Fleurcan'im Fransiz guzelim.
Biliyorduk zaten, hatirlatma olsun dedim herkese.harry_potter yazdı:
Bu vesileyle Fransız olduğum ortaya çıktı sonundaladybug yazdı:
Beceremedin Fleurcan'im Fransiz guzelim.
selam,nasilsiniz?
annemler dun gitti,kiz kardesim eylule kadar kalacak.kitaplari okumaya baslamisti ya 5. kitaba gecti.(merak etmeyin,iyi bir slytherin olarak yetisiyor )
kizim iyi,bebegim iyi ama bulantilar beni olduruyor.tatile cikmak istiyoruz ama bulantilarim dusunduruyor beni.sayfalari gozgen gecirdim,sanirim herkes iyi.
deniz' in dogum gunuymus,gecikmeli de olsa kutluyorum.(ne demisler: better late than never..)
herkese selamlar,sevgiler.
Astoria hosgeldin, bulantilarin kisa surede gecer dilerim.
Heeeeeeeeeeeeeey! Iste bekledigimiz Trailer cadilar.
Harry Potter ve Melez Prens
youtubeden seyretmek isterseniz tik tik
Videonun adi: Harry Potter And The Half-Blood Prince l OFFICIAL TRAILER
Videoyu ekleyen kisi: harrypottertrailer
Forum başına ekledim Lilly, harikasın.
Amaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
Fakaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaat
Çooooooooooooooooooooooooook
Kısaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
Biiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiir
Traileeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeer
Buuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuu
Beğenmedim alışmam lazım, hiçbirşey anlatmıyor. Ginny neden koşuyordu? Acil kitabı tekrar okumam lazım.
Kitabın ve filmin adı Half-Blood Prince ama trailerde adamın saniye bile olsa yüzü yok.
Bu filmde iyice zıvanadan çıkıp tamamen kendini Voldi'ye adamış David Yates. Ölümyiyenler de keyifle izler artık. Biz Zümrüdüankalar da melül melül bakarız peh!
Ayrıca insan kitabı koymaz mı, en azından bir saniye de olsa.
David'den bu trailerda da nefret ettim. Nefret etmeye devam edeceğimden çok korkuyorum hırrrrrrrrrrrrrr!
Ama yine de izlemek çok güzel. Sonunda resmi birşeyler elimize geçmiş oldu. İrdelenecek birkaç şey olsa da biz onları buluruz nasılsa.
Bu arada bilgisayarımda ses sistemi yok akşam dükkana gidip dinleyeceğimdir. Eğer müzik yerine konuşmalar da verilmişse birinizin söylenenleri çevirmesini rica edebilirim.
Trailer'ın sonunda küçük Tom ile Voldi'nin yüzünü çok güzel birbirine bağlamışlar değil mi?
Rowling'in Harry doğmadan önceki 3 yılını yazdığına dair bir haber de buldum fakat şimdi çıkmam lazım okuyamıyorum, dönünce bakarım artık.
Acaba karta yazdığından mı bahsediyor bilemiyorum, bakınca yazarım size.
Lilly'nin bize daha evvel bahsettiği açık arttırmayla satılan Rowling'in Harry'den öncesini yazdığını söylediği kartın türkçeye çevirisi tamamlanmış. Aşağıda hem linkini hem de dökümünü bulacaksınız. Açıkçası çok umutlanmayın.
Harry'den önceki Sirius ve James'e ait bir anı
Süratli motorsiklet sert virajı karanlıkta öyle hızlı aldı ki takip eden araçtaki iki polis memuru da “Yuh” diye bağırdı. Komiser Fisher, motorsikletin arka oturağında oturan çocuğun tekerleklerinin altına doğru uçmuş olması gerektiğini düşünerek geniş ayağını frene bastırdı; ancak, araç dönüşü üstündeki her iki kişiyi de üstünden atmadan tamamlamış ve kırmızı stop lambalarının yanıp sönüşüyle, dar yan sokaklardan birinde kaybolmuştu.
“Şimdi kıstırdık onları!” diye haykırdı polis memuru Anderson heyecanla. “Orası çıkmaz sokak!”
Direksiyona sertçe asılıp gaza basarak, Fisher dar yola girip takibe devam ederken, arabanın yanlarındaki boyanın yarısını da sıyırdı.
Çeyrek saatlik bir kovalamacanın ardından takip edilenler, far ışığında sabit olarak oturdular. İki binici, yükselen tuğla duvar ile o anda kükreyen, parlak gözlü bir vahşi hayvan gibi üstlerine gelen polis arabası arasında kapana kısılmışlardı.
Arabanın kapılarıyla geçidin duvarları arasında o kadar küçük bir alan vardı ki Fisher ve Anderson araçtan güçlükle çıkabildi. Serserilere doğru yengeç misali zorlukla ilerlemek gururlarını incitti. Fisher geniş göbeğini duvar boyunca sürüklerken; gömleğinin düğmeleri söküldü, en sonunda da dikiz aynalarından bir tanesini sırtıyla kırdı.
Mavi ışığın altında durumun tadını çıkarırmışçasına oturan, sırıtan gençlere “İnin motordan!” diye bağırdı.
Söyleneni yaptılar. Sonunda dikiz aynasını kırıp kendini kurtaran Fisher, çocukları inceledi. Ergenlik çağının son yıllarında gibi görünüyorlardı. Motoru sürenin uzun siyah saçları vardı; onun bu küstah görünümü nahoş bir şekilde kızının gitar çalan aylak, erkek arkadaşını anımsattı. Öteki oğlanın da aynı şekilde siyah ancak kısa ve tüm yönlere doğru dağılmış saçları, gözlüğü ve geniş bir sırıtışı vardı. İkisi de -hiç şüphesiz- kafa şişirici, zevksiz bir rock grubunun amblemi olan büyük altın rengi bir kuşla süslü olan T-shirt giyinmişlerdi.
“Kask yok!” diye bağırdı Fisher, bir kasksız kafadan öteki kasksız kafayı işaret edererk. “Hız limitini fazlasıyla büyük bir miktarda aştınız!!” (Aslında kaydedilen hız, Fisher’ın bir motorsikletin gidebileceğini sandığından çok daha büyük bir miktardı.) “Polis ikaz etmesine rağmen durmadınız!”
“Kalıp sohbet etmeyi çok isterdik” dedi gözlüklü oğlan, “Biz sadece..”
“Bilmişlik taslama - ikinizin de başı büyük belada!” diye hırladı Anderson. “İsimler!”
“İsimler?” diye tekrarladı uzun saçlı sürücü. “Ee -şey, bakalım.. Wilberforce var… Bathsheba… Elvendork…”
“Hem onun güzel de bir yanı var, hem erkek hem de kız için kullanabilirsin” dedi gözlüklü oğlan.
“Ah, BİZİM isimlerimizi mi kastettin?” diye sordu Anderson sinirle patlamadan. “Belirtmeliydin! Buradaki James Potter ve ben de Sirius Black!”
“Birazdan işler senin için cidden, aynı soyadın gibi kapkara olacak, seni küçük arsız”
Ama ne James ne de Sirius aldırış ediyorlardı. Birdenbire avcı köpekleri gibi dikkat kesilmişlerdi; Fisher ve Anderson’ın arkasına, polis arabasının tepesinin üstünden sokağın karanlık ağzına doğru gözlerini dikip bakıyorlardı. Ardından, aynı anda senkronize hareketlerle, ikisi de arka ceplerine doğru uzandılar.
Bir kalp atışı süresince iki polis memuru da silahların kendilerini doğrultulmuş olduğunu sandı, ancak bir saniye sonra motosikletlilerin çektikleri şeyin sadece -
“Baget mi?” dedi Anderson kahkaha atarak. “Bir çift şakacısınız, değil mi? Neyse, sizleri tutukluyorum…”
Ama Anderson neden tutukladığını söyleyemedi. James ve Sirius anlaşılmaz bir şeyler bağırdı ve farların ışıkları oynadı.
Polisler etrafında döndü, ve geriye doğru sendelediler. Üç tane adam sokaktan yukarı doğru, süpürgelerin üstünde uçuyorlardı - gerçekten UÇUYORLARDI - ve aynı zamanda polis arabası arka tekerlekleri üzerinde havaya kalktı.
Fisher’ın dizlerinin bağı çözüldü, sert bir şekilde yere oturdu; Anderson da Fisher’ın bacaklarına takılıp onun üstüne düştü, - PAT! - BAM! - ÇATIRT - süpürgedeki adamların bir tarafı havaya kalkmış olan arabaya çarptıklarını ve -görünüşe göre baygın olarak- yere düştüklerini duydular. Kırık süpürge parçaları da etraflarında takırdadı.
Motorsiklet tekrar canlandı. Ağzı açık kalmış bir şekilde Fisher, iki delikanlıya tekrar dönüp bakmak için gücünü topladı.
“Çok teşekkürler!” diye bağırdı Sirius motorun hırıltısını bastırarak. “Size borçluyuz!”
“Evet, çok memnun olduk!” dedi James. “Ve unutmayın: Elvendork! Üniseks bir isim!”
Yeri yerinden oynatan bir çarpma sesiyle Fisher ve Anderson korkuyla kollarını birbirlerine doladılar; arabaları tekrar yere düşmüştü. Kalkma sırası şimdi motorsikletteydi. Polislerin inanamayan gözleri önünde, motor havalandı: James ve Sirius amotorun stop lambaları arkalarından kaybolmakta olan bir yakut gibi göz kırparken, gecenin karanlığında gözden uzaklaştılar.