Toplam 10 sonuçtan 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
  1. #1
    Üyelik Tarihi
    01 Şubat 2004
    Bulunduğu Yer
    Kuzey elleri
    Mesaj
    29.167

    "Annemlerin Kirkor’u, Benim Kenan’ım…"

    Nayat Karaköse'nin bu yazısını okuyunca sizlerle paylaşmadan edemedim. İçtenlikle yapılmış bir içdöküş.

    [size=x-large]Annemlerin Kirkor’u, Benim Kenan’ım…[/size]

    [size=small]Kenan Pars annemler için Kirkor Cezveciyan'dı. Öldükten sonra cenazesinin nasıl kaldırılacağı medyada tartışıldı. Ölü paylaşılamadı. Çünkü her zaman sadece bir tarafa ait olmanız beklenir: "Ermeni mi, Türk mü?"[/size]

    BİA Haber Merkezi - İstanbul

    15 Mart 2008, Cumartesi

    Nayat KARAKÖSE

    Bizlerin Kenan Pars’ı, eski Bakırköylü olan annemlerin ise Kirkor Cezveciyan'ıydı o... Pars aramızdan ayrılır ayrılmaz birden camide mi cenazesi kılınacak, yoksa kilisede mi sorusu sorulmaya başlandı...

    Ölüyü paylaşamama meselesiydi bu, sonuçta o makbul bir ölüydü, hem Kirkor olan ismini Kenan olarak değiştirmiş hem de Kelime-i Şehadet getirmişti ölmeden, dolayısıyla kimilerinin gözünde camide cenaze namazı kılmak esastı.

    Çift kartvizit
    Pars zamanında ismini değiştiren Ermenilerden sadece bir tanesiydi. Cezveciyan’ı muhtemelen bir sanatçı adı olarak yakıştıramamıştı ve kendisine "Kenan Pars" ismini seçmişti. O da çift kartvizitli yüzlerce Ermeni’den birisiydi.

    Ermeniler’in bir kısmı, özellikle de erkekler çift kartvizitlidirler. Yani hem bir Ermeni isimleri vardır, hem de kendilerine sonradan edindikleri bir Türk ismi. Cemaat içinde görünür Ermenilik , kamusal alanda görünmez. Özellikle de bundan 20-30 sene önce bu görünmez Ermenilik meselesi daha da yaygındı.

    "Ermeni olmak" içinde "Ne kadar Ermeni olmak, kaç doz Ermeni olmak" sorusunu da barındırır. Kimisi dozu az tutar, temkinlilik halidir bu nitekim, kimisi de dozu normal, olması gerektiği gibi tutar, tek bir ismi tercih eder, Ermeniliğini saklamaz.

    Aşırı dozda Ermenilik yaşayanlara ise henüz rastlamadım hele hele Ermeniliğin yeniden damgalandığı, çeşitli temsil törenlerle, ufacık çocuklara milliyetçilik adına Ermeniler’den nefret etmenin dayatıldığı günümüzde aşırı dozda Ermeniliği yaşayamak daha da zor olsa gerek.

    Aynı kefeye konmak
    Pars da belki görünür Ermeni olmak ve görünmez Ermeni olmak ikilemini yaşadı ve de kendisine Kenan adını seçti. Ermenilerin Kirkor’u olmaktansa Yeşilçam’ın hızına hız kattığı günlerde Ermeniliğini sadece kimlik cüzdanında bırakmaya karar verdi. Azınlık olmanın dertlerinden birisi sadece niceliksel azlık değil, aynı zamanda niteliksel aynılıktır.

    Elif Şafak’ın "Bit Palas" adlı romanında belirttiği gibi, bir azınlık mensubu bir diğer azınlık mensubuna bakarken benzemediği halde bir tutulduğu insanı görür. Azınlık bireyleri ötekinin aynasında aynıdırlar ve bunun ağırlığını yaşarlar.

    Hep "aynı kefeye konma" ve "bir tutulma" durumu var. Yani kültürlü, cahil, iyi, kötü bir Ermeni diğernin gözünde önce Ermenidir ve diğer özellikleri çok da mühim değildir. Kirkor Cezveciyan’da belki de kendini farklı bir kefeye koymayı seçti kendisine Kenan Pars ismini alarak.

    O kendisini Ermeni’lik içine hapsetmemeyi seçti. Kirkor ismiyle kabul görmeme riskindense kendine Kenan’ı seçti, belki de dar alanlara sıkıştırılan kimliğinin sınırlarını, kendine yeni sınırlar çizerek aşmak istedi.

    Temsiliyet meselesi
    Bir diğer yönden de bakarsak; Pars yıllarca "kötü adam"ı oynadı. Ermenilerin ve diğer azınlık gruplarına mensup bireylerin çektiği dertlerden birisi de temsil meselesi. Bir Ermeni kötü bir şey yaptı mı bütün Ermeni toplumu bunun ceremesini çekebilir.

    Belki de Kirkor Cezveciyan bundan korkmuştu, malum Türkiye toplumu aktörlerin gerçek kişiliklerini filmdeki karakterleriyle özdeşleştirir abartılı bir şekilde. Belki de Kirkor Cezveciyan kötü karakterin kendisiyle özdeşleştirileceğinden korkup, "kötü Ermeni" veya "zaten bu Ermeniler kötüdür" denilmesin istedi.

    Kim bilir belki de ismini Kenan diye değiştirerek Ermenilerin kötü insanlar olarak damgalanmasına mani olmak istedi.

    Kenan Pars Ermeiler’in hafızasında da sinikleşti. Yeni nesil belki de Kenan Pars’dan, onun Ermeniliğinden ölümüyle haberdar oldu. Ermeniler için de onun adının aslında Kirkor Cezveciyan olduğu sadece bir dipnot olarak kaldı.

    Kenan Pars yaşarken dinini hiç değiştirmediğini belirtmişti. Kızı Çiğdem Pars’ın açıklaması ise "Babam Gayri Müslim idi ancak bir Müslüman gibi yaşadı. Son 2 gününü Kelime-i Şehadet getirerek ve Besmele çekerek geçirdi. O yüzden onu Müslümanlar'ın cenaze aracıyla kiliseye getireceğiz" yönünde olmuştu.

    İstanbul İl Müftü Yardımcısı Yusuf Izzettin Konuk,Kenan Pars’ın son nefesinde kelime-i şahadet getirmesiyle ilgili olarak, bir kişinin Ermeni mezarlığında defnedilmiş olması, Ermeni kurallarına göre cenaze işlemlerinin yapılmış olması halinde bile, onun arkasından gıyabi cenaze namazı kılınabileceğini söylemişti.

    Ölüyü paylaşamama meselesi vuku buldu birden. Nitekim cenaze Bakırköy Ermeni Kilisesinde gerçekleştirildi.

    Zenginlik olarak farklılık
    Din eğer inanç meselesiyse bir insan inancının rotasını ve onun yaşanış şeklini dilediği gibi seçebilir. Mesela bir insan Hıristiyan doğup, Müslümanlığa da sempati duyup, Paskalyasında yumurta tokuşturup, Ramazan ayında oruç da tutabilir, farklılığı zenginlik olarak görüp onun sentezini kendi içinde yaşatabilir.

    Ben, mermer yerine mozaiğin tarafında olan bir Ermeni olarak, bir arada yaşamı, Kenan Pars'ın (annemlerin Kirkor Cezveciyan) son nefesinde Besmele çekmesini yadırgamayacağım gibi kiliseye Müslümanlar’ın cenaze aracıyla gelmesini de yadırgamazdım.

    Nitekim bir gazetenin attığı manşet "Kenan Pars gibi yaşadı Kirkor Cezveciyan gibi gömüldü" oldu. Kimse bilemez belki de usta oyuncu için "Kenan" yaşadığı hayat, Kirkor ise süresinin geçmesini beklediği bir ömürdü sadece.

    Fakat bir ihtimal Kenan Pars içinde hem Kirkor’u hem de Kenan’ı da yaşatmış da olabilir, belki farklılıkları içinde yaşatmayı bilmişti.

    Günümüzde artık hep bir tarafta yer almamız, her daim bir seçim yapmamız dayatılıyor. Karşımıza hep belirli seçenekler sunuluyor, ya siyah ya beyaz gibi, gri hep göz ardı ediliyor.

    Kenan Pars belki de griyi kendi içinde yaşatabilmişti olabildiğince. Şu soruyu sorabiliriz kendimize; Kenan veya Kirkor hem Hat sanatı ile "Allah", "Muhammed" yazıp, hem Kelime-i Şahadet getirip, hem de paskalyada yumurta boyamış olamaz mıydı? Neden olmasın? (NK/GG)

    http://www.bianet.org/bianet/kategori/biamag/105593/annemlerin-kirkoru-benim-kenanim%E2%80%A6

  2. #2

    Re: "Annemlerin Kirkor’u, Benim Kenan’ım…"

    RüyA yazdı:
    Din eğer inanç meselesiyse bir insan inancının rotasını ve onun yaşanış şeklini dilediği gibi seçebilir. Mesela bir insan Hıristiyan doğup, Müslümanlığa da sempati duyup, Paskalyasında yumurta tokuşturup, Ramazan ayında oruç da tutabilir, farklılığı zenginlik olarak görüp onun sentezini kendi içinde yaşatabilir.

    Yazı için teşekkürler Kübra.

  3. #3
    Üyelik Tarihi
    10 Şubat 2006
    Bulunduğu Yer
    ŞELALELER DİYARI / KEÇİÖREN
    Mesaj
    3.848

    Re: "Annemlerin Kirkor’u, Benim Kenan’ım…"





    [size=large]Toprağı Bol olsun.........[/size]

  4. Re: "Annemlerin Kirkor’u, Benim Kenan’ım…"

    Nur içinde yatsın, sevenlerine başsağlığı dilerim

  5. #5

    Re: "Annemlerin Kirkor’u, Benim Kenan’ım…"

    Teşekkürler kübra..

  6. #6

    Re: \"Annemlerin Kirkor’u, Benim Kenan’ım…\"

    Günümüzde artık hep bir tarafta yer almamız, her daim bir seçim yapmamız dayatılıyor. Karşımıza hep belirli seçenekler sunuluyor, ya siyah ya beyaz gibi, gri hep göz ardı ediliyor.
    Benimde şimdilerde kafama takılan "gri" olmuştu, bu rengi yakın bulmuştum kendime.
    "Gerçeğin rengi gridir. ANDRE GİDE"

    Bu cümle var epeyidir beynimde, burda da bir iki kez sordum ama yanıt alamadım, sizcede öylemidir diye.

    Bende Gri'yim, benim gerçeklerimde Gri.

    Sözü Kenan Pars'a bağlıyayım, doğrusunu Allah bilir, ötesi ile ilgili bir yorum kimse yapamaz.
    Benim temennim Allah Rahmet Eylesin'dir.

    Annem her zaman anlatır, gençkızlığında, İst. Üniversitesinin oralarda bir Terzi Kursuna gidermiş, Hocasıda Ermeni bir Matmazel miş, resimleri var, saklarız hala, bir sürü genç kız, Ermeni, Türk karışık.
    Matmazel o kadar anlayışılı idi ki diyor annem, Ramazan da asla yanımızda bir şey yemezdi ve annemin namaz kıldığını arkadaşlarının onu rahatsız ettiğini görüncede, kendi odasını açmış ona ve bir seccade vermiş, artık burda kıl diye. Diğer Ermeni arkadaşlarımda, özellikle bu konularda , Türk arkadaşlarımdan daha hassas ve anlayışılı yaklaşırlardı diye anlatıyor genç kızlığındaki 60\'lı yıllardaki görüntüyü.

    Eski İstanbul lu ve Beyoğlu lu olduğumuz için Rumlarla, Ermenilerle ve Yahudilerle hep bir muhabbetimiz, alışverişimiz ve komşuluğumuz olmuştur ve hiçbir nahoş anı yaşamamışızdır, karşılıklı olarak.

    Bunu yazarken aklıma başka bir anı geldi. Annemle alışveriş için Üsküdar'a ineceğiz. Karşıdan karşıya geçiyoruz, tretuara son bir adım kala sanırım, annemden bir çığlık geliyor, yere düşüyor, araba çarpmış ayağına. Etraftan koşanlar yardım ediyor, araba durmamış gitmiş, plakasını aldık, polise bildiriyoruz diyorlar, biz taksiye atlıyor hastaneye gidiyoruz.
    Annem iyi ayağı darbe almış ama korkulacak bişi yok, peşimizden, çarpan araçtaki kişiler geliyor, polisle beraber. genç bir çift, çok üzgün ve telaşlılar, çarptıktan sonra farketmediklerini o sırada bir şey tartıiştıklarını anlatıyorlar, zaten annemde de sorun yok dert etmiyoruz.

    Çiftin sonradan Ermeni olduklarını ve (O dönem Asala olaylarının tavan yaptğı çok sancılı dönemlerdi) polis tarafından biraz hırpalandığını duyuyoruz, şikayetçi değiliz diyoruz, çok mutlu oluyorlar.
    Ama ordaki ifadeleri hala gözümün önündedir. Tedirgin ve korkmuş bir ifade idi.
    Azınlık olmanın, kanlı olaylardaki bir tarafın ismini taşımanın bir şekilde fatura edilebilirmi diye telaşı ve endişesi vardı, gözlerinde.

    Ebru







  7. #7
    Üyelik Tarihi
    10 Aralık 2006
    Bulunduğu Yer
    İstanbul/Türkiye
    Mesaj
    2.145

    Re: \"Annemlerin Kirkor’u, Benim Kenan’ım…\"

    Allah mekanını cennet etsin,Yazın içinde sağol kübracığım

  8. #8
    Üyelik Tarihi
    21 Haziran 2005
    Bulunduğu Yer
    home sweet home:-D
    Mesaj
    23.502

    Re: \"Annemlerin Kirkor’u, Benim Kenan’ım…\"

    Kenan Pars'ın,bundan 2-3 sene öncesine kadar Ermeni olduğunu bilmiyordum..Bir belgeselde izlemiştim hayat hikayesini..Türk sinemasında iyi bir karakter oyuncusuydu..Şöyle bakıyorum da; Kenan Pars'da dahil Türk sinamasında karakter oyuncularının hepsi aynı kaderi paylaşıyor..Allah rahmet elesin,mekanı cennet olsun..

  9. Re: "Annemlerin Kirkor’u, Benim Kenan’ım…"

    RüyA yazdı:
    Din eğer inanç meselesiyse bir insan inancının rotasını ve onun yaşanış şeklini dilediği gibi seçebilir. Mesela bir insan Hıristiyan doğup, Müslümanlığa da sempati duyup, Paskalyasında yumurta tokuşturup, Ramazan ayında oruç da tutabilir, farklılığı zenginlik olarak görüp onun sentezini kendi içinde yaşatabilir.

    Kenan veya Kirkor hem Hat sanatı ile "Allah", "Muhammed" yazıp, hem Kelime-i Şahadet getirip, hem de paskalyada yumurta boyamış olamaz mıydı? Neden olmasın? (NK/GG)

    Budur.

    Başka söze gerek var mı?

  10. #10

    Re: "Annemlerin Kirkor’u, Benim Kenan’ım…"

    Teşekkürler paylaşımınız için.
    RüyA yazdı:
    Nayat Karaköse'nin bu yazısını okuyunca sizlerle paylaşmadan edemedim. İçtenlikle yapılmış bir içdöküş.

    [size=x-large]Annemlerin Kirkor’u, Benim Kenan’ım…[/size]

    [size=small]Kenan Pars annemler için Kirkor Cezveciyan'dı. Öldükten sonra cenazesinin nasıl kaldırılacağı medyada tartışıldı. Ölü paylaşılamadı. Çünkü her zaman sadece bir tarafa ait olmanız beklenir: "Ermeni mi, Türk mü?"[/size]

    BİA Haber Merkezi - İstanbul

    15 Mart 2008, Cumartesi

    Nayat KARAKÖSE

    Bizlerin Kenan Pars’ı, eski Bakırköylü olan annemlerin ise Kirkor Cezveciyan'ıydı o... Pars aramızdan ayrılır ayrılmaz birden camide mi cenazesi kılınacak, yoksa kilisede mi sorusu sorulmaya başlandı...

    Ölüyü paylaşamama meselesiydi bu, sonuçta o makbul bir ölüydü, hem Kirkor olan ismini Kenan olarak değiştirmiş hem de Kelime-i Şehadet getirmişti ölmeden, dolayısıyla kimilerinin gözünde camide cenaze namazı kılmak esastı.

    Çift kartvizit
    Pars zamanında ismini değiştiren Ermenilerden sadece bir tanesiydi. Cezveciyan’ı muhtemelen bir sanatçı adı olarak yakıştıramamıştı ve kendisine "Kenan Pars" ismini seçmişti. O da çift kartvizitli yüzlerce Ermeni’den birisiydi.

    Ermeniler’in bir kısmı, özellikle de erkekler çift kartvizitlidirler. Yani hem bir Ermeni isimleri vardır, hem de kendilerine sonradan edindikleri bir Türk ismi. Cemaat içinde görünür Ermenilik , kamusal alanda görünmez. Özellikle de bundan 20-30 sene önce bu görünmez Ermenilik meselesi daha da yaygındı.

    "Ermeni olmak" içinde "Ne kadar Ermeni olmak, kaç doz Ermeni olmak" sorusunu da barındırır. Kimisi dozu az tutar, temkinlilik halidir bu nitekim, kimisi de dozu normal, olması gerektiği gibi tutar, tek bir ismi tercih eder, Ermeniliğini saklamaz.

    Aşırı dozda Ermenilik yaşayanlara ise henüz rastlamadım hele hele Ermeniliğin yeniden damgalandığı, çeşitli temsil törenlerle, ufacık çocuklara milliyetçilik adına Ermeniler’den nefret etmenin dayatıldığı günümüzde aşırı dozda Ermeniliği yaşayamak daha da zor olsa gerek.

    Aynı kefeye konmak
    Pars da belki görünür Ermeni olmak ve görünmez Ermeni olmak ikilemini yaşadı ve de kendisine Kenan adını seçti. Ermenilerin Kirkor’u olmaktansa Yeşilçam’ın hızına hız kattığı günlerde Ermeniliğini sadece kimlik cüzdanında bırakmaya karar verdi. Azınlık olmanın dertlerinden birisi sadece niceliksel azlık değil, aynı zamanda niteliksel aynılıktır.

    Elif Şafak’ın "Bit Palas" adlı romanında belirttiği gibi, bir azınlık mensubu bir diğer azınlık mensubuna bakarken benzemediği halde bir tutulduğu insanı görür. Azınlık bireyleri ötekinin aynasında aynıdırlar ve bunun ağırlığını yaşarlar.

    Hep "aynı kefeye konma" ve "bir tutulma" durumu var. Yani kültürlü, cahil, iyi, kötü bir Ermeni diğernin gözünde önce Ermenidir ve diğer özellikleri çok da mühim değildir. Kirkor Cezveciyan’da belki de kendini farklı bir kefeye koymayı seçti kendisine Kenan Pars ismini alarak.

    O kendisini Ermeni’lik içine hapsetmemeyi seçti. Kirkor ismiyle kabul görmeme riskindense kendine Kenan’ı seçti, belki de dar alanlara sıkıştırılan kimliğinin sınırlarını, kendine yeni sınırlar çizerek aşmak istedi.

    Temsiliyet meselesi
    Bir diğer yönden de bakarsak; Pars yıllarca "kötü adam"ı oynadı. Ermenilerin ve diğer azınlık gruplarına mensup bireylerin çektiği dertlerden birisi de temsil meselesi. Bir Ermeni kötü bir şey yaptı mı bütün Ermeni toplumu bunun ceremesini çekebilir.

    Belki de Kirkor Cezveciyan bundan korkmuştu, malum Türkiye toplumu aktörlerin gerçek kişiliklerini filmdeki karakterleriyle özdeşleştirir abartılı bir şekilde. Belki de Kirkor Cezveciyan kötü karakterin kendisiyle özdeşleştirileceğinden korkup, "kötü Ermeni" veya "zaten bu Ermeniler kötüdür" denilmesin istedi.

    Kim bilir belki de ismini Kenan diye değiştirerek Ermenilerin kötü insanlar olarak damgalanmasına mani olmak istedi.

    Kenan Pars Ermeiler’in hafızasında da sinikleşti. Yeni nesil belki de Kenan Pars’dan, onun Ermeniliğinden ölümüyle haberdar oldu. Ermeniler için de onun adının aslında Kirkor Cezveciyan olduğu sadece bir dipnot olarak kaldı.

    Kenan Pars yaşarken dinini hiç değiştirmediğini belirtmişti. Kızı Çiğdem Pars’ın açıklaması ise "Babam Gayri Müslim idi ancak bir Müslüman gibi yaşadı. Son 2 gününü Kelime-i Şehadet getirerek ve Besmele çekerek geçirdi. O yüzden onu Müslümanlar'ın cenaze aracıyla kiliseye getireceğiz" yönünde olmuştu.

    İstanbul İl Müftü Yardımcısı Yusuf Izzettin Konuk,Kenan Pars’ın son nefesinde kelime-i şahadet getirmesiyle ilgili olarak, bir kişinin Ermeni mezarlığında defnedilmiş olması, Ermeni kurallarına göre cenaze işlemlerinin yapılmış olması halinde bile, onun arkasından gıyabi cenaze namazı kılınabileceğini söylemişti.

    Ölüyü paylaşamama meselesi vuku buldu birden. Nitekim cenaze Bakırköy Ermeni Kilisesinde gerçekleştirildi.

    Zenginlik olarak farklılık
    Din eğer inanç meselesiyse bir insan inancının rotasını ve onun yaşanış şeklini dilediği gibi seçebilir. Mesela bir insan Hıristiyan doğup, Müslümanlığa da sempati duyup, Paskalyasında yumurta tokuşturup, Ramazan ayında oruç da tutabilir, farklılığı zenginlik olarak görüp onun sentezini kendi içinde yaşatabilir.

    Ben, mermer yerine mozaiğin tarafında olan bir Ermeni olarak, bir arada yaşamı, Kenan Pars'ın (annemlerin Kirkor Cezveciyan) son nefesinde Besmele çekmesini yadırgamayacağım gibi kiliseye Müslümanlar’ın cenaze aracıyla gelmesini de yadırgamazdım.

    Nitekim bir gazetenin attığı manşet "Kenan Pars gibi yaşadı Kirkor Cezveciyan gibi gömüldü" oldu. Kimse bilemez belki de usta oyuncu için "Kenan" yaşadığı hayat, Kirkor ise süresinin geçmesini beklediği bir ömürdü sadece.

    Fakat bir ihtimal Kenan Pars içinde hem Kirkor’u hem de Kenan’ı da yaşatmış da olabilir, belki farklılıkları içinde yaşatmayı bilmişti.

    Günümüzde artık hep bir tarafta yer almamız, her daim bir seçim yapmamız dayatılıyor. Karşımıza hep belirli seçenekler sunuluyor, ya siyah ya beyaz gibi, gri hep göz ardı ediliyor.

    Kenan Pars belki de griyi kendi içinde yaşatabilmişti olabildiğince. Şu soruyu sorabiliriz kendimize; Kenan veya Kirkor hem Hat sanatı ile "Allah", "Muhammed" yazıp, hem Kelime-i Şahadet getirip, hem de paskalyada yumurta boyamış olamaz mıydı? Neden olmasın? (NK/GG)

    http://www.bianet.org/bianet/kategori/biamag/105593/annemlerin-kirkoru-benim-kenanim%E2%80%A6

Benzer Konular

  1. Cevap: 3
    Son Mesaj: 13 Ekim 2006, 21:43
  2. Cevap: 113
    Son Mesaj: 19 Nisan 2006, 21:04
  3. Hollanda’da ‘vaka’ Türkiye’de ‘insan’
    Konuyu Açan: Jemima, Forum: Genel Forum.
    Cevap: 2
    Son Mesaj: 12 Eylül 2005, 22:24
  4. Cevap: 4
    Son Mesaj: 05 Ekim 2004, 08:51

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Dosya Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
 
 

Bu site Lidya.Net tarafından hazırlanmış ve yayınlanmaktadır © 1998-2012. Bu sitede yayınlanan yazılar, kaynak ve yazarı belirtilmek kaydıyla kullanılabilir.
İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren AnneCocuk.com adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K' nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan ve yazdıkları yazılardan kendileri sorumludur.
AnneCocuk.com ile ilgili yapılacak tüm hukuksal şikayetler iletişim linkinden iletişime geçildikten sonra en geç 2 (iki) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve size geri dönüş yapılacaktır.