4. Sayfa - Toplam 29 Sayfa var BirinciBirinci ... 2345614 ... SonuncuSonuncu
Toplam 281 sonuçtan 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.
  1. #31

    Re: düşündüren öyküler-yazılar-sözler

    çocuğun gözleri

    Eğer bir gün yolunuzu kaybederseniz bir çocuğun gözlerinin içine bakın ... çünkü bir çocuğun bir yetişkine her zaman öğreteceği 3 şey vardır:

    1.nedensiz yere mutlu olmak

    2.her zaman mutlu olabilecek bir uğraş bulmak

    3.elde etmek istediği şey için var gücüyle dayatmak

    Ercan Kaşıkçı-annemin saatli maarif takvimi
    23 aralık 2007 sayfası

  2. #32

    Re: düşündüren öyküler-yazılar-sözler

    En uzak mesafe neresidir?

    En uzak mesafe iki kafa arasındadır...
    En uzak mesafe ne Afrika’dir,
    ne Çin,
    ne Hindistan,
    ne seyyareler
    ne de yildizlar geceleri isildayan...
    En uzak mesafe iki kafa arasindaki mesafedir birbirini
    anlamayan...

  3. #33

    Re: düşündüren öyküler-yazılar-sözler

    Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki
    çocuğunu kapının önünde beklerken buldu.
    Çocuk babasına, "Baba bir saatte ne kadar para
    kazanıyorsun" diye sordu... Zaten yorgun gelen
    adam, "Bu senin işin değil" diye cevap verdi.
    Bunun üzerine çocuk "Babacım lütfen, bilmek
    istiyorum" diye üsteledi. Adam "İllâ da bilmek
    istiyorsan 20 milyon" diye cevap verdi. Bunun
    üzerine çocuk "Peki bana 10 milyon borç
    verir misin" diye sordu. Adam iyice sinirlenip,
    "Benim senin saçma oyuncaklarına veya
    benzeri şeylerine ayıracak param yok. Hadi,
    derhal odana git ve kapını kapat" dedi.
    Çocuk sessizce odasına çıkıp kapıyı kapattı.
    Adam sinirli sinirli "Bu çocuk nasıl böyle şeylere
    cesaret eder." diye düşündü. Aradan bir saat
    geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşti ve
    çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını
    düşündü, "Belki de gerçekten lazımdı"...
    Yukarı çocuğunun odasına çıktı ve kapıyı açtı...
    Yatağında olan çocuğa, "Uyuyor musun" diye
    sordu. Çocuk "Hayır" diye cevap verdi...
    "Al bakalım, istediğin 10 milyon. Sana
    az önce sert davrandığım için üzgünüm.
    Ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim" dedi...
    Çocuk sevinçle haykırdı, "Teşekkürler
    babacığım"... Hemen yastığının altından
    diğer buruşuk paraları çıkardı. Adamın
    suratına baktı ve yavaşça paraları saydı.
    Bunu gören adam iyice sinirlenerek, "Paran
    olduğu halde neden benden para istiyorsun?...
    Benim, senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak
    vaktim yok" diye kızdı... Çocuk "Param vardı
    ama yeterince yoktu " dedi ve yüzünde
    mahcup bir gülücükle paraları
    babasına uzattı; "İşte 20 milyon...
    Şimdi bir saatini alabilir miyim babacım?...

  4. #34

    Re: düşündüren öyküler-yazılar-sözler


    Yalan
    Tohumdur.
    Bire kirk verir.
    Verdigi kirkin her biri
    bir tohumdur ki
    o da bire kirk verir.
    ***

    Bilgi de tohumdur.
    Bire yuz verir.
    Verdigi yuzun her biri
    Bir tohumdur ki;
    sana bilgelik, torunlarina da ilham verir.
    ***

    Zeka
    Sudur.
    Tohumlari yesertir.
    Yalani da bilgiyi de.
    ***

    Yetenek
    Topraktir.
    Ne ekersen onu biçersin.
    Ekmezsen uzerinde ayrik otlari biter.
    ***

    Emek
    Gunestir.
    Tohuma da, suya da,topraga da hayat verir..
    ***

    Kader
    Cadirindaki kilim gibidir.
    ipligini Ulu Manitu verir
    Sen dokursun.
    Deseni sendendir,
    renkleri Tanri'dan.
    ***

    Sans
    Dogal gubredir.
    Boktan bir seydir yani.
    Ne zaman nereye dusecegi belli olmaz.
    Kilimine duserse kirletir. Desenini degistirir.
    Her seyi bombok eder.
    Oysa topragina duserse besler.
    Bu kitabe okuyana ilham,
    yazana derman,
    dagitana sans getirir.


    ...bir Kizilderili kitabesinden alinmistir ..


  5. #35
    Üyelik Tarihi
    08 Ekim 2003
    Bulunduğu Yer
    Bulunamadı. Hala aranıyor :))
    Mesaj
    15.971

    Re: düşündüren öyküler-yazılar-sözler

    [size=medium]
    Dost musun? Öyleyse canın canımdır...Gerçek Dostlara..
    Dost musun? Öyleyse canın canımdır...Aynan olmalıyım...
    Yüzüne söyleyebilmeliyim her seyi...Hem sakınmadan, mertce...
    Hani bilirsin, esirgemem lâfımı,Ne sekil gelirse, öylece...
    Hazırım tüm ictenligimle konusmaya, ama,Seni de dupduru isterim karsımda...
    Dostsan
    Gözlerimin içine baka baka yaka silk benden!Arkamdan sikayetlenme!
    Yigit ol! Gerekirse yigitçe azarla, cekinme!
    Lâf degil, icraat beklerim senden!Öyle bak ki, hislerini görebileyim.. .
    Öyle hisset ki, güvenle bakabileyim. ..Sevmem, ölenin ardından agıt yakmayı!
    Dil dönerken söylenmeli her sey...Kulak duyarken anlatılmalı...
    Göz bakarken bakmalıyım sana...
    Can sag iken sarılmalı...Keskelere meydan vermemeli hayatım,
    Pismanlıklarla yogrulmamalı. ...
    Hayır!
    Dirime selâm vermeyen,Ölüme de fazla yaklasmasın!
    Dostsan, ölmemi bekleme!Haklı ysam, yasarken savun beni!
    Yasarken yanımda ol!
    İnanmıssan bana, kimse cevirmesin seni yolundan!
    Ve inanmamıssan, sakın rol yapma!Her söyledigimi onaylaman sart degil...
    Her yaptıgımı begenmen de gerekmez...
    Dostsan, rahatca elestir, fikrini rahatca söyle, sıkılma!
    Yadırgayabilirsin beni
    Ve ben de seni tuhaf bulursam sasırma...Kandı rmanı aslâ kabul edemem!
    Her dedigini, her yaptıgını hoş görürüm, ama,Beni, bana sormadan yargılama!
    Her yedigimiz aynı olmaz belki,Her dakikamız birlikte gecmez...
    Her güldügünde gülmeyi garanti edemesem de,Agladığında seninle birlikte oturup aglarım...
    Belki her cagırdıgında gelemem fakat,Derdine ortak ararsan, kosarım...
    Ben de herkes gibi insanım elbet,Ne göklere cıkar beni, ne de yerin dibine sok!
    Senin isin bu degil!
    Benim zaten bir yerim var herkes gibi yer ile gök arasında...
    Dostsan
    Kücümsemeden, küfretmeden,Sevgiyle , saygıyla ve huzurla gel sokagıma...
    Dinlenmek istediginde, hic düsünme, sana özel bir limanım,
    ama...
    Yoruldugum zamanlarda,
    Diledigimce sıgınabilmeliyim koylarına...Seni bir cocuk kadar saf sevebilirim
    Ve bir deli kadar art niyetsiz...Ugruna seve seve hesabı sasırırım...
    Görmezden gelebilirim yanlıslarını...
    Baskaları enayilik sayabilir,Baskaları akılsızlıgıma yorabilir,
    Bunları dert bile etmem, ama,Sen, aslında aptal olmadıgımı,Her an, tekrar tekrar hatırla!
    Ve sakın beni aptal yerine koymaya kalkısma!Seviyorsan, cimrilik etme, söyle!
    Muhabbeti varken, yokmus gibi yapanla,Hic sevmedigi halde, yılısıp durana sinir olurum!
    Neyse, o olmalı insan...Kendisi olmaktan korkmamalı!
    Kendisi olmaktan kacmamalı!Bil ki, sensin diye seni bırakmam, ama,
    Ben oldugum icin bırakırsan beni,Yas da tutmam arkandan!
    Bedel mi?
    Ödemeyeceksen cıkma yola
    İcten pazarlık edersen, ancak kendine edersin...Kendince küser barısır, kendi kendini yersin!
    Dostsan, mevsimince yag...Kıssan kar ol, güzsen yagmur...
    Soguguna, sıcagına, esip savurmana itiraz etmem,Senden, ille de bahar olmanı beklemem, ama,
    Dayanmalısın en siddetli fırtınalarıma.. .Belki de cok geldi bunca talep...
    Bana karsı hiçbir mecburiyetin yok, korkma...
    Sana fazla geldigim ilk anda,Arkana hiç bakmadan, dönüp gidebilirsin. ..
    Gecip gidebilirsin, borcluluk hissetmeden. ..Mutlaka bir acıklama da beklemem senden, ama,
    Gitmeye davranırsam bir gün,Sen de karsımda set olma!
    Dost musun?
    Öyleyse, canın canımdır,Yoluna bas koymaya hazırım ya,
    Basını da yollarımda isterim, unutma!!!!!! !

    [/size]

  6. #36

    Re: düşündüren öyküler-yazılar-sözler

    çok güzel..

  7. #37

    Re: düşündüren öyküler-yazılar-sözler

    Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü
    filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka
    hiçbirşeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe
    geçmek mümkün değildir... Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: "Ben
    bir serserinin önünden kenara çekilmem" der. Diyojen, kenara çekilerek
    gayet sakin şu karşılığı verir:
    - Ben çekilirim!!

  8. #38

    Re: düşündüren öyküler-yazılar-sözler

    YAŞAMA NASIL BAKARSANIZ , O DA SİZE ÖYLE BAKAR..

    Michael herkesin imrendiği bir insandı. Her zaman neşeliydi ve çevresine hep olumlu şeyler söylerdi. Birisi ona nasıl olduğunu sorduğunda, "Daha iyi olamazdım" diye yanıtlardı. Doğal bir motivatördü. Eğer çalışanlardan birisi iş yerinde kötü bir gün geçirmişse, Michael, ona, durumun olumlu taraflarına bakmasını söylerdi. Michael'in bu tarzı beni çok meraklandırdı ve bir gün Michael'in yanına gidip "Anlamıyorum!" dedim. "Her zaman nasıl bu kadar pozitif biri olabiliyorsun? Bunu nasıl yapıyorsun?"

    Michael sorumu şöyle yanıtladı:

    "Her sabah kalktığımda kendime diyorum ki, 'Bugün iki seçeneğin var: Ya iyi bir ruh durumunda olabilirsin ya da kötü bir ruh durumunda, seçimini yap.' Ben de iyi bir ruh durumunda olmayı yeğliyorum. Kötü bir şey olduğunda, ya kendimi kurban olarak görebilirim ya da bu durumdan bir şey öğrenebilirim. Ben de bir şey öğrenmeyi yeğliyorum. Ne zaman birisi bana derdini anlatsa, onu yalnızca dinleyebilir ya da yaşamın olumlu taraflarını gösterebilirim. Ben de ikincisini yeğliyorum."

    İtiraz ederek, "Hayır bu kadar da basit değil" dedim.

    "Evet bu kadar basit" diye yanıtladı ve devam etti:

    "Yaşam seçeneklerden oluşur. Gereksiz ayrıntıları bir kenara bıraktığında her durumun bir seçenek olduğunu görürsün. Olaylara nasıl tepki vereceğini sen seçersin. İnsanların senin ruh durumunu nasıl etkileyeceğini kendin seçersin. Nasıl bir ruh durumu içinde olacağını kendin seçersin. Yaşamını nasıl yaşayacağın da senin seçimine bağlıdır."

    Michael'in söyledikleri üzerinde uzun uzun düşündüm. Bir süre sonra çalıştığım yerden ayrıldım ve onunla ilişkim kesildi, fakat yaşam hakkında bir seçim yapacağım sırada sık sık onu ve yaşama bakış biçimini düşündüm.

    Birkaç yıl sonra, Michael'in ciddi bir iş kazası geçirdiğini duydum. Onsekiz saatlik bir ameliyat ve yoğun bakımdan sonra, Michael sırtına yerleştirilmiş demir çubuklarla hastaneden taburcu edilmişti. Kazadan 6 ay sonra Michael'i gördüm. Kendini nasıl duyumsadığını sorduğumda beni, "Daha iyi olamazdım, yara izlerimi görmek ister miydin?" diyerek şakayla karışık bir biçimde yanıtladı. Önerisini reddettim, ama kaza sırasında beyninden neler geçtiğini kendisine sordum.

    Michael, "İlk aklıma gelen şey yeni doğacak kızımın sağlığı oldu" dedi. "Yerde yatarken iki seçeneğim olduğunu düşündüm. Ya yaşayacaktım ya da ölecek. Ben yaşamayı yeğledim.

    "Korkmadın mı? Bilincini kaybetmedin mi?" diye sordum.

    "İlkyardım görevlileri bana sürekli düzeleceğimi söylediler" dedi. "Fakat hastaneye getirildiğimde, doktorların hemşirelerin yüzlerindeki ifadeyi görünce gerçekten korktum. Gözleri adeta benim öldüğümü haykırıyordu. O anda bir şeyler yapmam gerektiğini anladım."

    "Ne yaptın?"

    "İri cüsseli bir bayan hemşire bana sürekli sorular soruyordu. Benim herhangi bir şeye karşı alerjim olup olmadığını sordu. 'Evet, yerçekimine karşı alerjim var' diye bağırdım. Gülüşmeleri üzerine onlara dedim ki, 'Ben yaşamayı seçiyorum. Beni ölü biri gibi değil canlı biri gibi ameliyat edin!"

    Michael hem doktorlarının yeteneği, hem de inanılmaz tavrı sayesinde yaşamayı başardı. Her gün yaşamı dolu dolu yaşamak için seçme hakkımız olduğunu ondan öğrendim. Yaşama olan tavır ve bakış açımız herşeydir. Bu nedenle yarın için üzülmeyin, bırakın yarın kendisi için üzülsün. Her geçen günün kendine yetecek kadar derdi vardır. Kaldı ki, bugün, dün kaygılandığınız yarındır...

  9. #39

    Re: düşündüren öyküler-yazılar-sözler

    Güneşli bir gündü. Kadın parkta yanında oturan adama “Bakın, salıncakta sallanan şu kırmızı kazaklı çocuk benim oğlum” dedi.

    Adam gülümseyerek “Güzel bir oğlunuz var” dedi. “Diğer salıncaktaki mavi kazaklı çocukda benim oğlum”

    Sonra saatine baktı ve “Heyyy, Todd, sanırım artık gitme zamanı” diye seslendi oğluna.

    Çocuk salıncakta yükselirken “Beş dakika daha baba, lütfen yalnızca beş dakika daha” diye karşılık verdi babasına.

    Adam başını “peki” anlamında sallayınca çocuk neşeyle sallanmaya devam etti.

    Dakikalar sonra adam ayağa kalkarak tekrar seslendi oğluna “Todd, artık gidelim mi, ne dersin?”

    Çocuk yine gitmeye isteksiz “Ne olur baba, beş dakika daha, lütfen, beş dakika daha” diye bağırdı babasına.

    Adam” Tamam” deyince çocuk kahkahalar atarak sallanmaya devam etti.

    Sonunda kadın dayanamadı ve sesinde gizli bir hayranlıkla “Ne kadar sabırlı bir babasınız” dedi .

    Adam gülümsedi kadına. “Sabır değil yaptığım bayan” dedi. “Büyük oğlum Tommy’yi geçen yıl burada sarhoş bir sürücünün çarpması sonucu kaybettim. Buraya yakın yolda bisiklet sürüyordu. Tommy’e hiç yeterince zaman ayırmamıstım. Oysa şimdi onunla beş dakika daha fazla birlikte olabilmek için herşeyi yapardım. Todd’la ayni hatayı yapmayacağıma söz verdim kendi kendime..

    O her “Beş dakika daha baba” dediği zaman , oyun oynamak için beş dakika daha kazandığını düşünüyor, oysa işin gerçeği ne biliyor musunuz? Ben onu oyun oynarken beş dakika daha fazla izleyebiliyorum, asıl kazanan benim”

  10. #40

    Re: düşündüren öyküler-yazılar-sözler

    Yaşamak İçin Azalmak
    "Hatırlamayı isteriz ve bu vazifemizdir.
    Fakat unutmak da bir ihtiyaçtır."
    “Hiroshima Mon Amour”
    Bize hep yaşamak için bir şeylere sahip olmak gerektiği öğretildi. Bir ev almak gerekiyordu. Bir araba. Giysiler. Ayakkabılar. Kitaplar, dergiler. Eşyalar. Bellekte biriken bilgiler. Yaşanan ilişkiler. Üst üste yığılan anılar. Ve biraz düşününce aklınıza gelecek daha bir sürü şey. Bunların çoğu, ihtiyacımız olmadığı halde yalnızca sahip olmanın bize mutluluk getireceğini düşündüğümüz şeylerdi.

    Çoğumuz çocuklarımıza da bilinçsiz olarak aynı düşünceyi aşıladık. Aslında ihtiyaçları olmadığı halde yeni bir giysi daha aldık: Bir şeye sahip olmak için istemeleri yetiyordu. Odaları oyuncakla dolu olduğu halde, oyuncakçının birinde görüp hoşlandıkları yeni bir oyuncağı almakta zarar görmedik. Bilgisayar oyunlarını, bırakın ihtiyaçlarını düşünmeyi, zararlarını bile düşünmeden istiflemelerine ses çıkarmadık.

    Aynı şey bilgi biriktirme konusunda da geçerliydi. Bilmek, bize göre bilginin özüne inmekten çok, niceliğine kapılarak daha çok bilgi biriktirmekti. İstifçiliğin farklı bir biçimiydi. Daha çok bilgi topladıkça, belleğimizi tıka basa doldurdukça ağırlaştık, hantallaştık.
    Azalmak Gerek
    Geçen hafta sonlarından birinde bir fırsatını bulup çalışma odamı topladım. Çok uzun zamandır biriktirdiğim kağıtları, gazete kesiklerini ve broşürleri doldurduğum çekmeceleri ve dosyaları elden geçirdim. Zaman içinde fark etmeden ne kadar da çok şey biriktirmişim. Ne kadar çok şeyi bir gün ihtiyacım olur diye saklamışım. Bunlardan ayrılmak sandığım kadar zor olmadı. Pek çok şeyi acımasızca yırtıp attım. Başkalarının işine yarayabilecek olanları ertesi gün elden çıkarmak üzere kutuladım.

    Sonra giysi dolabıma göz gezdirdim. Atıl halde yıllardır giyilmeyi bekleyen kumaş parçaları... Bir gün giyerim diye bunca şeye tutunmak anlamsızdı. Aslında bazı giysileri bir gün yeniden giyeceğime inandığımdan değil, geçmişte onları giydiğimde birlikte olduğum kişileri, yaşadığım acı tatlı olayları, o sırada bulunduğum yerleri bana anımsattıkları için atamadığımı fark ettim. Bu iş de çok zor olmadı. Yatağın üstü giysilerle kaplandı. Gerekli yere göndermek üzere güzelce temizledim, ütüleyip torbalara yerleştirdim.

    Sonra fotoğraf kutularını açtım. Çocukluğun fotoğraflarına kıymak kolay değildi. Onların yeri başkaydı. Ama yıllar öncesinde kalan eski sevgililerin fotoğraflarının neden hala o kutularda beklediğini anlayamadım.

    Eski dostlar, eski düşmanlar, akrabalar, okul arkadaşları, öğretmenler, bir kez gidilip bir daha gidilmeyen yerler, fotoğrafı çekilen insanların arkasında bir yerlerde kim bilir niçin durup bir yabancının objektifine gözlerini diken, hiç tanımadığım ama her nedense fotoğraflarıma girip yıllardır evimdeki bir kutuda kapalı kalmış insan suretleri.

    Aşık olunup sonra unutan ya da unutulanları, yaşamın bir yerinde nedense yolların birdenbire farklı yönlere gidivermesiyle kopup giden, gözden yiten arkadaşları, bazılarıyla birlikte büyüdüğüm ve hep yanı başımda olan can yoldaşlarımı, aramızdan ayrılanları, hala bizimle olanları, eski okulları, iş yerlerini, başka ülkeleri gördüm yeniden.

    Veda Etmek Kolay Değil
    Bu ayrılık kolay olmadı. İlk başta, bazı fotoğrafları ellerim titreyerek aradan çekip kenara ayırdım. Bazılarıyla vedalaşırken içim kan ağladı. Hepsini elden geçirip, pek çok fotoğrafı evimden ve yaşamımdan çıkarmayı başarınca hafiflediğimi hissettim.

    Şimdi geriye tek bir şey kaldı: Zihnimin ve yüreğimin dolaplarını açıp temizlemek. Kalbimdeki kırıkları, kırgınlıkları, öfke kırıntılarını temizlemem gerek. Çünkü arınmam gerek. Sonra zihnimi hafifletmem gerek. Çünkü azalmam gerek. İlişkilerimi gözden geçirmem gerek. Bırakmayı bilmem gerek. Çünkü yaşamam gerek.

    Bütün bunların en zor kısmı neyin önemli ve neyin önemsiz, neyin saklamaya değer ve neyin artık içinde hiçbir şey barındırmayan boş bir kabuk olduğunu ayırt etmek. Hiç kuşkusuz, evin, zihnin ve yüreğin ve en değerli köşelerinde sonsuza dek saklanmaya değer pek çok şey de var...

Benzer Konular

  1. düşündüren iddia
    Konuyu Açan: Alma-Alma, Forum: Genel Forum.
    Cevap: 8
    Son Mesaj: 23 Haziran 2010, 10:58
  2. bir öğretmenin düşündüren mektubu...
    Konuyu Açan: nalan-alperen, Forum: Genel Forum.
    Cevap: 20
    Son Mesaj: 18 Eylül 2007, 13:02
  3. BUNLAR DA DÜŞÜNDÜREN GÖRÜNTÜLER
    Konuyu Açan: Alma-Alma, Forum: Genel Forum.
    Cevap: 16
    Son Mesaj: 06 Eylül 2006, 09:07
  4. ben geldimmmmmmm.....düşündüren çizgilerleee....
    Konuyu Açan: sudeda, Forum: Geyik.
    Cevap: 21
    Son Mesaj: 11 Ağustos 2006, 08:47
  5. DÜŞÜNDÜREN ŞİİR
    Konuyu Açan: Bizanslı, Forum: Genel Forum.
    Cevap: 6
    Son Mesaj: 02 Ocak 2004, 15:41

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Dosya Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
 
 

Bu site Lidya.Net tarafından hazırlanmış ve yayınlanmaktadır © 1998-2012. Bu sitede yayınlanan yazılar, kaynak ve yazarı belirtilmek kaydıyla kullanılabilir.
İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren AnneCocuk.com adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K' nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan ve yazdıkları yazılardan kendileri sorumludur.
AnneCocuk.com ile ilgili yapılacak tüm hukuksal şikayetler iletişim linkinden iletişime geçildikten sonra en geç 2 (iki) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve size geri dönüş yapılacaktır.