Merhaba,
Muhterem eşimin desteğiyle tekerlekli sandalyeye oturmuştum ki hemşire hanım “lütfen hastayı götürmeyin” diye seslendi.
Firen falan yapmadan durduk kazasız belasız.
Yanımıza gelerek “tekerlekli sandalye ile değil yürüyerek gezmenizi söylemişti doktor bey”
Muhterem eşim bana bakıp elini uzattı ve “tamam yürüyelim o zaman” dediğinde hemşire hanım “bu katın haricine çıkmanız yasak.”
Yıllardır “yasak” olan her şeyden nefret eden ben hastanede de yasakla karşılaşınca beynimde dolaşan cinler artık isyanları oynamaya başlamıştı bile.
Yavaş yavaş oturduğum tekerlekli sandalyeden muhterem eşimin desteğiyle kalkarak koluna girdim ayaktaydım ama adım atmaya korkuyordum. Çekimser, ürkek tavrım ağrılarımın iyice artmasına neden olmuştu sanki.
Muhterem eşim her zaman ki munis tavrıyla “tamam hemşire hanım katın dışına çıkmayız merak etmeyin” diyerek oturma salonuna doğru ilerlemeye koyulduk.
Yaklaşık 15 metre ilerlememiştik büyük oğlumun liseden arkadaşı olan doktor hanımla karşı-laştık. Selam, hal hatır, sohbet faslından sonra bir isteğimizin olup olmadığını şayet olursa nöbetçi olduğunu ve aramamızı söyleyerek uzaklaştı.
Beynime kazılan “Yasak” lafı beni bitkin bırakıyordu. Muhterem eşime “kafeteryaya gidip bir poğaça yemek istiyorum” deyince hemşire hanımın lafını hatırlatırcasına “yasak denildi ve ben söz verdim ama” demesi benim feveran etmeme neden oldu.
Hayatım hastayım doğru ama mahkûm değilim ki ve doktorum her şeyi yiyebileceğimi söylemedi mi? Bana yürüme izni verildiğine göre neden bu yasak deyip muhterem eşimin koluna girerek asansöre doğru yöneldik.
Kafeteryanın bulunduğu kata inmiştik.
Masamıza gelen görevliye poğaça ve üzümlü kekin olup olmadığını sordum.
Evet, var dedi. Sevinmiştim çünkü üzümlü keki muhterem eşim, poğaçayı ise ben çok severdim.
Hoş kriz öncesi günü yaptığım üzümlü keki anlata anlata bitiremiyordu ve masamıza gelen kek içinde asla senin yaptığın kekin tadında değil dedi. Hafif bir tebessümle “hayatım benim yaptığım kekin içerisinde sevgi var sevgi tabi benim yaptığım kekin tadında olamaz” dedi-ğimde muhterem eşimin hüzünlendiğini gördüm.
“Hayrola n’oldu” dediğimde titrek elleriyle ellerimi tutarak “en son yaptığın keki yerken inşallah bu son olmaz. Ellerim iyileşir iyileşmez ilk işim sana poğaça yapmak olacak” diye düşündüğünü söylediğinde ikimizin de gözlerinden akan birer damla yaş yeni bir yaşamın müj-deleyicisi idi adeta zira 2 Ağustos 34 ncü yılımızın başlangıç günü idi.
Bu münasebetle tüm sevenlerin mutluluklarının perçinlenmesi, yuvalarında aile bireyleri ile mutlu, keyifli ve sağlıklı bir yaşam sürmeleri en büyük dileğimizdir.
Sağlık, huzur ve mutluluk gölgeniz olsun.