Toplam 6 sonuçtan 1 ile 6 arasındakiler gösteriliyor.
  1. #1

    Hürriyette okuyacak bir kısmımız ama biliyorsunuz okuma oranı düşük bir ülkeyiz, buyrun Emin Çölaşan


    Sosyetenin tercihi fukaranın tercihi!


    DÜNKÜ Milliyet’te Güneri Cıvaoğlu’nun en tepeden verilen çarpıcı bir yazısı vardı. İstanbul sosyetesinin kaymak tabakasından ünlü zengin Bayan Ender Mermerci, bir arkadaşı için özel davet düzenlemiş. Gecenin ayrıntılarını Bugün Gazetesi’nden özetleyelim:

    "Sosyete Suada’da takılar için buluştu. Ender Mermerci ve Chopard mücevher firması görkemli bir davet verdi. Dünya ve İstanbul sosyetesi bir araya geldi. Davette 100 milyon dolarlık takılar mankenlerle tanıtıldı. Birbirinden şık 600 seçkin davetlinin katıldığı gecede konuklar Suada’da sabahın ilk ışıklarına kadar eğlendi."

    Sosyete gecesinde ikram edilen yemeklerde bir tek kuş sütü eksikmiş. İçkiler su gibi akmış. Sosyetemiz, para babaları, kaymak tabaka hem eğlenmiş, hem de mücevher almış. Şimdi yeniden dönelim Güneri Cıvaoğlu’nun o görkemli geceyi anlatan yazısına:

    "İstanbul’un iş, medya ve sanat dünyasından cemiyet (sosyete) sayfalarının ünlüleri bu davetteydi. Ender Mermerci’nin Yunanistan’dan gelen bir arkadaşı için düzenlenmişti gece. Ben gecenin siyaset boyutunu yazayım. Masalardaki ağırlıklı konu genel seçimdi.

    Büyük holdinglerden birinin genç patronu konuyla ilgili geniş bir yelpaze çizerek 500’e yakın davetliyi gösterdi. ’Bunların yüzde 80’i pazar günü AKP’ye oy verecek’ dedi.

    Bir başka büyük patronun söylemi de aynıydı. Ancak öngördüğü oran daha düşüktü: ’Buradaki davetlilerin yüzde 50’si AKP’ye oy verecek.’

    Konuştuğum işadamlarının hiçbiri, o geceki konukların AKP’ye verecekleri oy oranında yüzde 50’nin altına düşmedi."

    Sevgili okuyucularım, bu tablo çok normaldir. İstanbul sosyetesinin gözbebeği olan, davetten davete koşan, yalılarda villalarda oturan paralı, refah içerisinde yaşayan kesim elbette böyle düşünecek ve oylarını AKP’ye verecektir. Onların çoğu açısından başka seçenek yoktur...

    Çünkü AKP düzeni onlara çalışmış, onları ihya etmiştir.

    * * *

    Ya fakir fukara?.. Ya kırsal kesimde, beldelerde ve büyük kentlerin varoşlarında yaşayan milyonlarca yoksul, aç, sefil, işsiz insanlar? Ya da işçi, memur, emekli, dul, esnaf, sanatkár, çiftçi, öğrenci, ev hanımı?..

    Onların arasında da elbette AKP’ye oy verecekler olacak! 25 YTL tutarında alışveriş çekine, evine seçim öncesinde gönderilen 300 kilo kömüre, beleş gıda yardımı paketlerine tav olanların bir bölümü oylarını AKP’ye verecek!

    Aşiretin, tarikatın, cemaatin sömürülen fakir fukara insanlarından bazıları da emir komuta zincirinde, aşiret reisinden, tarikat ve cemaat liderinden verilen işaret doğrultusunda aynen kaymak tabaka gibi, AKP’ye yönelecek.

    Şimdi şu çelişkiye bakar mısınız! İstanbul sosyetesi, İstanbul’un (ve elbette Türkiye’nin) zenginleri, para babaları, hiçbir sorunu olmayan kaymak tabakanın oyları, bu dönem zengin edilenler dahil AKP’ye!..

    Ve varoşlarda yaşayan, ayın sonunu getiremeyen yoksul, aç, işsiz, sadaka paketleriyle afyonlanan insanlarımızın bir bölümünün oyları da AKP’ye!

    Böyle bir çelişki, böyle bir bilinçsizlik başka hiçbir ülkede olamaz.

    MEKTUP 1: KAPTAN YAZIYOR

    "Uzakyol kaptanıyım. Aynı zamanda gemi alan, satan, kiralayan, işleten bir özel kurumda işletme müdürüyüm. Velhasıl bu piyasayı çok iyi biliriz. Tayyip Bey’in oğlunun aldığı gemicik (!) 2.5 milyon dolar imiş. Kendisi peşin 500 bin doları olan herkesin banka kredisiyle, taksitle gemi alabileceğini iddia ediyor. Ancak hiç kimse şunu sormuyor: Kredi veren banka 2.5 milyon dolardan fazla gayrimenkul ipoteği ister. Sorun kendisine bakalım, eğer varsa bu kredi karşılığında hangi bankaya hangi gayrimenkullerini ipotek etmişler? Veya bir devlet bankası bunlara kıyak mı geçmiş? Ortada gayrimenkul ipoteği var mı, yok mu? Yoksa peşin parayla mı almışlar?"

    MEKTUP 2: EMEKLİ BÜROKRAT YAZIYOR

    "Bay Unakıtan konuştu: ’Özelleştirmede sata sata bitiremiyoruz. Bu kadar komünist bir ülkeymişiz. Komünizmin ağdalısı olmuşuz. Her şey devlete ait. Özel teşebbüsün elinde bir tek berber dükkánları kalmış. Satmaya devam edeceğiz.’

    Bizler o devletin ürettiği şekeri yedik, Sümerbank kumaşını giydik, devletin çimentosuyla okullar yaptırdık. Devlet parasıyla okuduk, adam olduk, çalıştık, hizmet verdik ve şimdi köşemize çekildik. İnsan bu mirası babalar gibi satarken, bari geçmişe biraz saygılı olur. ’Allah razı olsun, en zor şartlarda bunları yapıp bize bırakmışlar, biz de şimdi satıyoruz’ der. Hiç değilse gelecek kuşaklara onurlu bir Türkiye bırakmayı aklından geçirir."


    Emin Çölaşan
    20/07/2007
    Hürriyet

  2. #2

    Re: Hürriyette okuyacak bir kısmımız ama biliyorsunuz okuma oranı düşük bir ülkeyiz, buyrun Emin Çölaşan

    Ellerine sağlık Denizim... İbretlik bir yazı daha..

  3. #3

    Re: Hürriyette okuyacak bir kısmımız ama biliyorsunuz okuma oranı düşük bir ülkeyiz, buyrun Emin Çölaşan

    aah ah,durum hiç içaçıcı görünmüyor.

  4. #4

    Re: Yine Emin Çölaşan'dan...

    TAYYİP Erdoğan miting meydanlarında elindeki bir belgeyi ahaliye
    gösteriyor:


    "Muhterem vatandaşım, CHP demek kıtlık demektir, yokluk ve karne devri
    demektir. Bunlar ekmeği bile karneye bağladılar. Vatandaşı aç
    bıraktılar..."


    Allah Allah, demek ki CHP ekmeği bile karneye bağlamış. Herhalde yeni
    bir şeydir. Acaba ne zaman olmuş? Başbakan bunları söylediğine göre
    elbette bir bildiği vardır! Sonra elindeki belgeyi mikrofondan
    açıklayıp herkesi meraktan kurtarıyor:


    "Bakınız, 1944 yılında bir vatandaşımızın nüfus cüzdanı. İşte
    damgalar, mühürler. Ekmeği karneye bağladıklarının ispatı."


    Bir başbakan bu kadar "bilgisiz" olabilir mi? Sözünü ettiği 1944
    yılında İkinci Dünya Savaşı olanca hızıyla devam ediyordu. Türkiye
    dört bir yanından savaşla kuşatılmış durumdaydı. En zor günleri
    yaşıyorduk. Sadece ekmek değil, her şey karneye bağlıydı.


    Dahası, bütün Avrupa'da durum böyleydi. İngiltere, Fransa, Rusya,
    Almanya, Bulgaristan, Yunanistan, İtalya.. Her yerde savaş nedeniyle
    yokluk ve kıtlık vardı. Bütün gıda maddeleri, özellikle ekmek karneyle
    veriliyordu. Yani karaborsayı önlemek için herkese kısıtlı bir miktar.


    Tayyip Bey tarih bilmiyor. Türkiye'nin yakın geçmişini ise hiç
    bilmiyor. Okumamış, öğrenmemiş. Eğer bilseydi bu komik, anlamsız
    lafları söylemez, CHP'yi vurmak için 1944 yılından, 63 yıl öncesinden
    örnek vermeye kalkışmazdı. Hayret, karşımızda savaş döneminden bile
    medet uman biri var!


    * * *


    Fakat para işlerini, satış yapmayı çok iyi biliyor. Kolundaki on
    binlerce dolar değerindeki saati Baykal'a miting kürsülerinden satmaya
    çalışıyor:


    "Ver 15 bin dolar sana satayım. Yok yok, 10 bin dolara da fit oldum.
    Ver parayı, al saati."


    Bu sözler, bu ifadeler, bu yapmacık tavırlar bir başbakana yakışıyor
    mu?


    Yakın zamana kadar yandaş işadamlarından burslu okuyan oğlu, şimdi
    birkaç milyon dolar bastırıp gemi satın aldı.


    Erdoğan oğlunu savunmak için çıktığı ekranlarda bunun gemi değil,
    "gemicik" olduğunu söyledi! Böylece Türkçemize yeni bir sözcük daha
    kazandırmış oldu: Gemicik!


    Öyle ya, gemi var gemicik var. Başkası alırsa gemi, beyefendinin oğlu
    alırsa gemicik! Başkalarında olursa para, bunlarda olursa paracık!
    Başkaları alırsa villa, bunlar Türkiye'nin dört bir yanında alınca
    villacık! Başkaları yapınca yolsuzluk, bunların adamları yapınca
    yolsuzlukcuk!


    Yerseniz!


    * * *


    Bunlara destek veren gazeteler her gün yaklaşık 1 milyon 500 bin adet
    satılıyor. Ama nasıl? En az bir milyon gazete evlere, işyerlerine,
    devlet dairelerine bedava dağıtılıyor. Bu olayda trilyonlar dönüyor.


    Nereden geliyor bu değirmenin suyu? AKP iktidarı, yandaş basının
    üzerine bu konuda niçin gitmedi ve gitmiyor?


    * * *


    CHP ve MHP gümbür gümbür geliyor. Her iki partinin de açık, net
    beyanları var:


    "Dokunulmazlıkları kaldıracağız. AKP döneminin hesabını soracağız."


    Devlet Bahçeli daha da ileri gitti ve "Sormazsam namerdim" dedi.


    Seçim sonrasında ister iktidarda olsunlar, ister muhalefette, bu
    hesabın sorulması şart oldu. Eğer sormazlarsa, iki elimiz bu kez
    onların yakasında olacaktır. O takdirde biz onlardan hesap sorarız...


    Çünkü 22 Temmuz sonrasının en güncel konusu, bu iktidarın gerek devlet
    dairelerinde ve gerekse belediyeler ve belediye şirketlerinde yaptığı
    yolsuzluk ve usulsüzlükler, devletin-milletin parasının, malının
    mülkünün eşe dosta, yandaşlara, yabancılara peşkeş çekilmesi olacak.


    Başbakan da bu gerçeği gördü ve korkuyor. Dün Isparta'da "Tek başımıza
    iktidar olamazsak siyasetten çekileceğim" diye boşuna konuşmadı.


    E.Çölaşan



  5. #5

    Re: Yine Emin Çölaşan'dan...

    ...

  6. #6
    Üyelik Tarihi
    05 Haziran 2002
    Bulunduğu Yer
    yıldırım/bursa
    Mesaj
    25.404

    Re: Yine Emin Çölaşan'dan...

    ,

Benzer Konular

  1. Konu: Afrika ,Yardımlar, Emin Çölaşan'ın yazısı...
    Konuyu Açan: karelin_, Forum: Genel Forum.
    Cevap: 10
    Son Mesaj: 15 Ağustos 2011, 14:44
  2. Kalsiyum oranı düşük su ???
    Konuyu Açan: doğukanınannesi, Forum: Genel Forum.
    Cevap: 12
    Son Mesaj: 25 Nisan 2003, 22:00

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Dosya Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
 
 

Bu site Lidya.Net tarafından hazırlanmış ve yayınlanmaktadır © 1998-2012. Bu sitede yayınlanan yazılar, kaynak ve yazarı belirtilmek kaydıyla kullanılabilir.
İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren AnneCocuk.com adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K' nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan ve yazdıkları yazılardan kendileri sorumludur.
AnneCocuk.com ile ilgili yapılacak tüm hukuksal şikayetler iletişim linkinden iletişime geçildikten sonra en geç 2 (iki) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve size geri dönüş yapılacaktır.