Akşam yorgun argın eve varış.. Bir bardak votkalı portakal suyu... Ayaklarımı uzattım. Zaten hastayım. İlk yudum boğazımdan zor geçti. Artık ağzımın tadı nasıl bozuksa, ikinci yudumu alamadım bi türlü...
Bardak yanımda duruyordu, ben de dergi okuyordum, kafamı çevirdiğimde benim eşşeğin lıp lıp bardaktan içtiğini gördüm. (Eşşeği bilmeyenler simgedeki resmime baksın. Kahverengi olandan bahsediyorum)
Ellemedim. Bi kaç yudumdan sonra bıraktı. Gezip dolaşıp geliyor, bir iki yudum alıyor. Bardağı su kabına boşalttım bende.
Gezip dolaşıp geliyor, 1-2 yudum alıyor. Bu esnada siparişlerim geldi lahmacuncudan.. Tabi bu etrafımda pervane..
Bi ara yengeç gibi yan yan bir adım attı, tökezlendi kafası su kabına gömüldü. Dayanamadım bastım kahkahayı ama bi yandan da telşalandım, ayağına bişey mi oldu diye.. Ona da bi parça yemek vereyim diye iki ayağının üstgüne dikildi, sonra arkaya küt diye yuvarlandı. Doğruldu, arka ayağıyla kulağının arkasını kaşımaya kalktı, bir hırt, iki hırt, üçüncüde tumba devrildi.
Anlayacağınız benim eşşek sarhoş oldu. Ön ayaklarla yan yan yürüyor, arka ayaklar ve popo yerde sürünerek geliyor. Duvarlara kapılara çarpa çarpa geziyo peşimden..
Alkol çok az olduğundan endişelenmedim. Gece boyu yalpalaya yalpalaya, sağa sola çarpa çarpa gülmekten öldürdü beni. Yatağa girdim, hemen koluma başını koyarak her zamanki yerini aldı ve o el kadar hayvan acaip bi gürültüyle horlayarak hemen uykuya daldı.