KAZANA DÜŞESİM VAR,TUTMAYIN BENİ

Hani Asteriks çizgi romanında "Hopdediks","Oburiks" (en muhteşem çevirisi budur aslında) diye çevrilen ve asıl adı "Obeliks" olan müthiş şeker, şişko karakterin çocukluğunda iksir kazanına düştüğü gibi...

Atın beni aşure kazanlarına...çıkan n'olsun!



En sevdiğim tatlıdır.

Yüzümü gözümü aşure şıralarına bulayarak 14 yaşlarımda yapmaya uğraştığım ve de becerdiğim ilk geleneksel tatlıdır.

Ayrıca hikayesi de en sevdiğim efsanelerden biridir . Kısacık anlatayım sizlere de ya da hatırlatayım hikayeyi,sonra Aşureye düşelim hep beraber.Malum aylardan Muharrem,yani Aşure ayı.



Aşure ile Hz.Nuh'un Bir Başka Türden MİNE'CE Hikayesi



Zamanlardan bir zaman...

Peygamberlerden bir peygamber...

Adı Nuh.

Soyadı Nebi

Aslında kendi halinde sıradan bir çiftçi

Bol çocuklu bir münzevi

Ama etrafında gördüklerinden değil ümitli

Yakarır dururmuş tanrıya,etrafımdaki kötülüklerden koru beni

Ve lütfen ailemi...



Gecelerden bir gece,

vahiy inmiş Nuh'a tanrıdan:

Demiş ki tanrı...



"Bir ders vermek gerekir insanoğluna,

Bak işte yine unuttular beni

Kötülük aldı başını gitti,

hatta "66.Sone"yi okuyasım var bugünlerde

kullarımdan Shakespeare'in yüzyıllarca sonra yazacağı o müthiş şiiri.

"

66.Sone



Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,

Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.

Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,

Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,

Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,

O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,

Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,

ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,

Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,

Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,

Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,

Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e

Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,

Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.



(William SHAKESPEARE çeviri : Can YüCEL) "



İşte yalnız kalmayasın diye...

Hadi topla bakalım tası tarağı ,

Aileni ve her cinsten eş hayvanları.

Bir gemi yapacaksın Nuh,

işte sana boyu bucağı



Ve hayvanlarla sevdiklerini

Bir gemiye koyup,bekle işaretimi

Ve gelecek bir gün tufanlar,yağmurlar,

Ve esecek rüzgar deli deli

Kasıp kavuracak her yeri



Yer ve gök birleşecek.

Tüm kötülükler temizlenecek

Affediciyimdir aslında ,uyardım dinlemediler.

Ama bazen bir çırpıda bitirerek herşeyi,

en baştan başlamak gerekir.

Kalbinde saf olmayan özünde doğru olmayan kalmasın dünyada.

Ben onlara bir cennet yarattım,

onlar ise kendi cehennemlerini.

İşte bu yüzden koy gemiye sevdiklerini..

Ve bekle beni...



Toplamış etrafına her cinsten eş hayvanları Nuh.

Kim ne dediyse dinlememiş.

Karısı ve çocuklarıyla arşın kulaç ölçerek bitirmiş
tanrının gemisini.

Hayvanlar yerleşmiş gemiye sıra sıra dizi dizi.

Yiyecek içecek bol yüklenmiş herkese yetsin

Ve kimse yemesin diye birbirini



Sonra günlerden bir gün...

zamanlardan bir zaman...

Tanrı vermiş işaretini



Gök deniz birbirine karışmış,

günahkar kulların ruhları havaya karışmış.

Gemi selde yüzmeye başlamış.

Gün gitmiş iz bitmiş.

Yiyecekler tükenmiş.

Güneş açmış sonra ama ambar tamtakırmış.

Bir güvercin gönderilmiş sulara,eli boş dönmüş.

Ambarda ne kaldıysa Nuhun karısı birbirine katmış,bir aş pişirmiş.

Tadı damaklarında kalmış bu aşın.

Açlıktan mıdır nedir bilinmez,

Pek lezzetli sihirli bir karışımmış.

O gün Nuh karayı bulmuş,insanoğlu sulardan kurtulmuş.

Gemi ve Nuh karaya çıkmış,bu hikayenin sonu bize kadar ulaşmış

Kulaktan kulağa dolaşmış...dolaşmış...aşurenin tadı damaklarda kalmış.



İşte o gün bugündür...Muharrem ayında aşure pişirilmiş ocaklarda.

Bir kase ev sahibine diğer kaseler aynı geminin yolcularına dağıtılır olmuş.

Süslendikçe süslenmiş aşure

Taslar gelinlik kızlara dönmüş.

Günün birinde de Mine'ce bir yazıya konu olmuş.







İşte böyle hepimizin bildiği Aşure hikayesi..ama aslında hepimizin ayrı Aşure hikayeleri var.



Benimki babaanneden kalma bir hikaye.

Babaannemin bembeyaz beline kadar saçlarını sakladığı maşlahla birlikte kalmış aklımda nedense.

Şimdilerde aşure pişirirken ben de beyaz bir tülbent takıyorum...takıntı işte!

Sonrasında da İstanbul'da evde bilen yok, bari ben öğrenip de pişireyim

hem doya doya yiyeyim hem de komşulara dağıtayım hikayesine dönüşüyor.

İlk aşurem 14 yaşımda.

Nohutu ayrı kaynat,fasülyeyi ayrı kaynat,

Buğdayları fazla suda bekletme

en son incirleri koy kararmasın

Arada tadarak şekerini ekle..

ütünü nar damlalarıyla süle...

aman tarçınını az koy tadını ekşitme...

pişirirken de babaannen gibi dua et ve sabırla bekle..



zamanlardan bir zaman...aylardan Muharrem.

Aşure ayı gelmiş

Kazanları kaynatmanın zamanıdır.

Belki bu yaşta ben değil ama yerime kazana kızımın düşme sırasıdır.





Bizim Rumeli illerinde evinde kızı olanın aşure pişirmesi gelenektir.

yani...Aşureyi seviyorsanız,eşe dosta ikram edeyim hep birlikte

ağzımız tatlansın dostluklar artsın diyorsanız

bir de evde kız çocuğunuz varsa...



Korkmadan deneyiniz.

çünkü aşkta ve yemekte korkmadan denemek gerekir.



Sevgilerimle



Muharem ayınız kutlu olsun.