Eleman aranıyor! 24 saat karşılıksız hizmet verebilecek, emekliye ayrılma, tatile çıkma, karşılık olarak ücret alma şansı olmadığı halde yoğun olarak verici konumda olması gereken birini arıyoruz. Hangi meslek alanı için mi? Annelik için.

Anne-çocuk iletişimi ana rahmindeyken başlar

İletişim, hamilelik süreciyle başlar. Bu iletişim öylesine derin, öylesine etkilidir ki çocuğun tüm hayatına yansır. İlk aylardan itibaren, çocuk annenin tüm hislerini ve davranışlarını bilircesine bundan etkilenir. Şöyle ki; annenin yaşadığı duygu değişimleri vücudundaki kana tesir eder. Bu da doğrudan çocuğu etki altına almak demektir. Hatta bu sebeple annelerin gerginlik yaşamaları, bebeklerinin sinir sistemini deforme edeceğinden kesinlikle sakıncalıdır. Bunun dışında bebek anneden gelen sıcaklığı hisseder. Bundan dolayı bebekle konuşmak, annenin kendi karnını okşaması vs… çocuk tarafından hissedilir ve duyulur. Ve bu iletişimin olumlu etkileri hem anne tarafından hem de çocuk tarafından doğumdan sonra mutlaka görülür. Bu sebeple sevgili anne adayları, lütfen hamilelik sürecinde çocuğunuzla konuşmayı ve duygularınızda dengeyi sağlamayı unutmayın.

İlk duygusal bağ

İlk dakikalar... Hangi ilk dakikalar mı? Bebeğin dünyaya adım attığı ilk dakikalar. İlk dakikalarda kurulacak duygusal bağın çok özel olduğu ve yaşamın ileriki yıllarında aynı güçte bir bağın kurulamayacağı söylenebilir. Bu sebeple sancılı geçen o doğum sürecinin hemen akabinde, zaman geçirmeden çocuğun anne kucağına verilmesi, anne ile çocuğun ten temasının sağlanması ve hatta ilk emzirmenin bu ilk dakikalarda yapılması çok önemlidir.

Sabır olmadan asla!

Anneliğin yegane vasfı olmalıdır sabır. Çocuğun doğumunun ardından yeni bir süreç başlar. Anne artık tüm zamanlarda sabır denen vasfı taşımak durumundadır. Neye karşı sabır? Çocukla ilgili yaşanan tüm üzüntü durumlarına, çocuğun hatalı davranış ve yaklaşımlarına, beklenmedik olaylara vs... Özellikle çocuklarının 3-5 yaş dönemleri ve ergenlik dönemleri annenin sabrını zorlayan dönemlerdir. Gerek bu dönemlerde ve gerekse yukarıda saydığım durumlar karşısında, anne rastgele davranmamalı ve sabrını muhafaza etmelidir. Aksi takdirde önüne geçilmesi çok zor farklı sorunlar oluşabilir.

Annelerde öfke ve sinir yoktur

Hiçbir annenin agresif, öfkeli vs.. olmaya hakkı yoktur. Birey olarak bizler zaman zaman sinirlenebiliriz, daha da ötesi sinir boşalımlarını yaşama ihtiyacı hissedebiliriz. Ancak birey olarak bu hakka sahipken, çocuğumuzun karşısındayken annelik rolümüz başlar ve biz bu sorunlarımızın boşalımını çocuk üzerinde yaşayamayız. “Ama ne yapayım benim yapım bu, ben çabuk sinirlenirim veya sinirlenince döverim veya ben sevgimi göstermeyi veya bana sevgi gösterilmesini sevmem” deyip işin içinden çıkamayız. Bir birey sinirli olabilir, agresif olabilir. Ancak bu durumda yapması gereken, bu sorunların çözümünü bulmaya çalışmaktır. Aksi takdirde ben böyleyim deyip geçiştirirse çocukları ile ilgili yaşadığı sorunlar hiç bitmeyecektir.
(internetten)





:-x :-x :-x