Bir arkadaşıma yazdığım mektup'tan alıntıdır:
22/10/2002
Efe, benim canım arkadaşım,
Bana anne olmak nasıl bir şey müsait bir zamanda bana anlat demiştin. Sana anne olunca anlarsın diyemeyeceğim. Baba olunca anlarsın da diyemeyeceğim, çünkü baba olmak nasıl bir şey onu da ben bilmiyorum.
Seninle kaç yıldır arkadaşız?
1988 serin bir sonbahar günü, üzerinde o yeşil pütükareli kabansı ceketin Kuzey Kampüste, 2.Kız Yurdunun önünde yürüyorsun. Seni ilk gördüğüm an. O an arkadaş olabileceğimize hiç ihtimal vermedim. Bana çok uzak bir görüntün vardı. Erişilmez manasında uzak. Sonra neler oldu tam hatırlamıyorum ama gene Kuzey Kampüste Elektrik-Elektronik Mühendisliği binasının ikinci katında Kimya Labaratuvarında seninle aynı tezgahta çalıştığımızı hatırlıyorum. Purazer ile tanıştığımı ve ona “ne kadar güzel dişlerin var senin” dediğimi. Güney kampüsten, Bebek’ e inerken, yokuşun, yılın her mevsiminde değişen ve her zaman mükemmel olan manzarasında yaptığımız doyumsuz sohbetleri ve elbette sayfalar dolusu mektupları unutmam mümkün mü?
15 yıl olmuş, inanması gerçekten güç. İnişleriye çıkışlarıyla, sevinçleriyle, hüzünleriyle ve en çok paylaşımıyla geçen onbeş yıl. Hatırladığım kavgamız yok. Ya senin? Sen zaten kavga edilemez bir insansın bana göre. Eskilerin tabiriyle, “Nev-i Şahsına Münhasır”, günümüz dilinde “Kendine Özgü” deyimi kimseye yakışmamıştır sana yakıştığı kadar. Kaç kişinin ıslatılıp beklemiş buğdayla beslenen arkadaşı vardır ki.
Hiçbir zaman sevgilin olmadım, hep arkadaşındım. Öyle bir niyetimiz de olmadı zaten. Ama seni her zaman sevgililerinden kıskandım. Hiç bir kızı sana yakıştıramadım. Şimdiki kız arkadaşını da, (bizim eve gelenle hala berabersen) hiç beğenmiyorum.
Aslında sana yazacak çok şeyim var ama konumuz anne olmak.
Beni gerçek anlamda tanıyan üç kişiden birisin. Bir kocam, bir eski sevgilim ve bir de sen. Oysa ne çok ve ne sık görüştüğüm kız arkadaşım var. Ama nedense hep erkek arkadaşlarım tarafından daha iyi anlaşıldığımı düşünmüşümdür.
Anne olmak aslında öyle çok tarif edilemez ve ancak anne olunca anlaşılacak bir şey değil bana göre. Anne olmak en başta insan olmakla ilintili. Galiba anne olduğumuzda, insan olduğumuzun biraz daha farkına varıyoruz. Kutsal kitaplarda tarif edilen ve ideal yani cennetlik insan olmak için yapmanız gerekenleri anne olduğunuzda yapmaya başlıyorsunuz, eğer öncesinde yapmıyorsanız. Sadece kendini değil, kendinden önce ve belki kendinden daha fazla başkasını düşünmek bunlardan biri.
Kızımla geçirdiğim zamanın bir saniyesini bile hiçbir şeye değişmem. Kızımdan sonra, hayata bakışım, hayattan beklentilerim ve geleceğe dair düşüncelerim öylesine değişti ki.
Her kadın günün birinde anne olmayı hayal eder. Ben çocuk istemiyorum diyen kadının içten içe samimi olmadığını düşünürüm. Mina hastanede yatarken, sabah telefonlarım olurdu, kızımın durumunu öğrenmek için, “Günaydın, ben Güneş bebeğin annesiyim “, cümlesi bile içime güneş doğdururdu.
Seni özledim.
22/10/2003
Uzun zaman önce başladığım mektubuma bugün devam ediyorum. Ne kadar uzun olduğunu tarif etmek gerekirse, sen o kız arkadaşından ayrılıp, bir başkasıyla çıkmaya başladın. O kızı da bize getirdin ve ben onu çok sevdim. Akıllı kız kaleyi içten fethetti: Benim senin hayatındaki önemimi anlayıp, bana kendimi ana kraliçe gibi hissettirerek yaptı bunu.
Şimdi Alp’imiz var. Benim yeğenim, senin oğlun.
Halası onu henüz göremese de çok seviyor, lütfen kulağına fisilda bunu. Sizin hayatınıza sadece mutluluk getirsin Alp. Her zaman gurur kaynağınız olsun.
Onunla yaşamı yeniden keşfedeceksiniz. Hele sen; 35 yıldır beklediğininin ne olduğunu Alp ile anlayacaksın. Üniversite yıllarımızda, ertesi sabah sınavımız varken, sabaha kadar oturup, yaşamın anlamını çözmeye çalışan bizler, her işimizi son güne bırakan bizler, askerliği, evliliği, yaşamı sürekli erteleyen bizler, çocuklarımız ile yaşamı yakalamaya çalışıyoruz şimdi.
Alp’in ömrü uzun, yaşamı verimli, bahtı açık olsun. Yaşam hep gülen yüzünü göstersin ona.
Dertleri hep dermanlı olsun. Dermanını her bulduğunda kuvvetlensin, bulduğu her dermanı diğer dertlilerle paylaşsın.
Çevresine neşe saçsın, umut saçsın, huzur saçsın.
Analı, babalı büyüsün ve torunlarını okşasın.
Hepinizi kucaklıyorum.
Yonca Güneş Erensoy