1. Sayfa - Toplam 3 Sayfa var 123 SonuncuSonuncu
Toplam 24 sonuçtan 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
  1. #1

    Roportaj: Çocuk, bozuk bir telefon değil ki tamir edip geri vereyim! BEYIN ACICI BIR YAZI

    COCUK PSIKOLOGU SENIZ PAMUK ILE AYSE ARMANIN YAPTIGI BEYIN ACICI BILGILERIN OLDUGU COK GUZEL BIR ROPORTAJ KESIN OKUYUN!

    ----------------------------------------------
    Çocuğunuz varsa ve kafanızda bir sürü sorunuz... Bu ismi bir yere not edin:

    Şeniz Pamuk.

    Alya ile ilgili herhangi bir şey şimdilik yok, ama ileride belli mi, belki
    olur, zırt diye 'Alo Şeniz Pamuk?' yapacağım. Tabii onu öyle küt diye
    bulamayacağım. Çünkü iki ay önce kurduğu Beyaz Danışmanlık'ta bir seanstan
    çıkıyor, diğerine giriyor. Kolay ulaşabilene aşk olsun. O bir çocuk ve genç
    psikoloğu.

    Her aileye lazım yani. Kan mı çekti nedir, görür görmez sevdim, onun da
    annesi Alman, hikayeleri de bizimkilerinkine benziyor. Onun da babası
    Almanya'da üniversitede okurken annesiyle tanışıyor ve o romantik aşk
    hikayesi 1961'de evlilikle sonuçlanıyor. Annesi aynen benim Mami gibi
    Türkleşmiş bir Alman, haliyle Şeniz, gelenek ve görenek açısından tam bir
    Türk, ama iş disipline, görev bilincine ve sorumluluğa gelince karşınızda
    bir Alman duruyor. Dakika bir, gol bir. Hemen fark ediyorsunuz. İyi bir
    dinleyici, ilgili ve her şeye hemen çözüm bulmaya çalışan biri. Kişiliği
    mesleğine cuk oturmuş yani. Oldukça da tecrübeli, 22 yıldır bu alanda
    çalışıyor. Merak ettiğim her şeyi sordum, buyrun buradan okuyun...

    Psikoloji eğitimi almanızın özel bir sebebi var mı?

    - Olmaz mı? Merak. Sonsuza kadar 'Neden, neden, neden?' diye sorular sorup,
    insanı çıldırtabilirim! Mesleğim diye söylemiyorum ama hakikaten de ilginç
    değil mi insan davranışının nasıl, neye göre şekillendiği? Psikolojiyi son
    derece bilinçli seçtim yani. Yetmedi, gittim üzerine klinik psikoloji yüksek
    lisansı yaptım, doktoramı da tamamlamak üzereyim, bitti, bitecek.



    Peki çocuk ve ergen psikolojisinde uzmanlaşmanızın nedeni?

    - Çocukları seviyorum. Ve onlarla iyi anlaşıyorum. Ayrıca bugün sorun olarak
    nitelendirdiğimiz birçok şeyin kaynağı çocuklukta gizli.

    Siz tam olarak ne yapıyorsunuz?

    - Ailelere danışmanlık yapıyorum. Esas olarak iki alanda çalışıyorum:
    Birincisi gelişimsel bozukluklar: Öğrenme zorlukları, zeka gerilikleri,
    dikkat eksikliği, hiperaktivite. Diğeri ise uyum ve davranış bozuklukları.
    Yani hırçınlıktan altını ıslatmaya, tırnak yemekten arkadaşlarla
    geçimsizliğe kadar yayılan çeşitli sorunlar.

    Belli bir yaş grubu var mı?

    - Var, 0- 18. Anne ve babalar konduramıyor, genellikle bize ilkokul ya da
    ortaokuldaki öğretmenler yönlendiriyor.

    En çok hangi nedenle başvuruyorlar?

    - Davranış problemleri mesela. Sürekli konuşmak, dersin düzenini bozmak,
    gerekli gereksiz espri yapmak. Ya da sorumluluk eksikliği; ödevini yapmıyor,
    defterini kaybediyor, arkadaşlarını dövüyor, onları taciz ediyor. Kısacası
    'normal'in bir şekilde dışında kalan çocuklar bize yönlendiriliyor. Çeşitli
    kaynaklardan bilgi alarak, aile ve okulla konuşarak, bir takım testler
    yaparak, çocuğu gözlemleyerek, kafasında neler oluştuğunu anlamaya çalışıp,
    çözüm bulmaya uğraşıyoruz. Bunun için başvurduğumuz bir sürü terapi çeşidi
    var: Aile terapisi, bilişsel davranışçı terapi, oyun terapisi, sanat
    terapisi...

    Annenin babanın tavrı ne oluyor?

    - Genellikle 'Ne var ki bunda, bu yaştaki çocuk bunu yapar' diye
    düşünüyorlar. Ama çocuk 4 yaşına gelmiş hálá konuşmuyor mesela, iletişim
    kurma çabası da yok. Anne baba ise 'Dayısı da bunun 6 yaşında konuşmuştu!'
    diyebiliyor. Ya da çocuk, sürekli müdürün odasına gönderiliyor,
    arkadaşlarının eşyalarına zarar veriyor. Aile, 'Biraz hareketli bir erkek
    çocuğu, çok normal' diyebiliyor. Ama çok istekli gelenler de var.

    Ya çocuklar, onlar nasıl bir ruh halinde geliyor?

    - Çok çeşitli ruh hallerinde! Bazıları İstanbul'daki bütün danışmanlık
    merkezlerine sürüklenmiş oluyorlar, sen de o duraklardan birisin, aile: 'Bir
    de oraya gidip bakalım' demiş, haliyle çocuk bezmiş. Ailelere gelince, bazı
    aileler daha ortada hiçbir şey yokken 'Aman ileride problem çıkmasın!' diye
    getiriyorlar. Bazı aileler ise okulun zorlamasıyla. Ama büyük çoğunluk
    sorunu çözme niyetiyle geliyor.

    NANKÖR ÇOCUK İHANET ETTİN

    Anne babalar suçluluk duyuyor mu?

    - 'Biz nerede yanlış yaptık da bu çocuk bu kadar agresif' gibi hisseden var.
    Ama genel olarak: 'Biz elimizden gelen her şeyi yaptık, bu çocuk niye böyle
    oldu?' diye düşünüyorlar. Yani 'Nankör çocuk bize niye ihanet ettin!'
    gibisinden. Bir de tabii birbirini suçlayan anne baba var. 'Ben çok iyi
    götürüyordum sen şöyle şöyle davrandığın için bu çocuk böyle oldu.'

    Terapiye anneyi babayı da almak gerekiyor mu?

    - İlk görüşmede bütün aile bireylerini alıyoruz. Konuyu hep birlikte
    konuşuyoruz. Orada birbirleriyle ilişkilerini de bire bir görüyoruz. Tabii
    ki çocuğu değerlendirirken anne ve babasıyla birlikte çalışıyorum. Çocuk,
    bozuk bir telefon değil ki, tamir edip geri vereyim. Çocukla çalışmak ciddi
    bir ekip işi.

    Annelerin babaların da işi zor.

    - Çok haklısınız. Çocuklara sevgi ve şefkat vermemiz gerekiyor. Ama bununla
    paralel gitmesi gereken şey kontrol ve disiplin. Bu ikisinin de dengelenmesi
    gerekiyor. Oysa ailelerin daha çok yaptığı eğlence boyutunu desteklemek.

    Bunun ne gibi bir olumsuz tarafı var ki?

    - Son dönemde birçok çocuğa hiperaktif teşhisi konuyor. Aslında bu çocuklar,
    zamanında yeterince sınırları konmamış çocuklar. Ben günümüz toplumunun
    modern ve demokratik olmaya çalışan anne ve babalarının, bu soruna istemeden
    katkıda bulunduklarını düşünüyorum.

    Nasıl yani?

    - Her şeye izin veriyorlar. Ve hiç bir şeyin devamlılığını sağlamıyorlar.
    Çocuk diyelim ki resim yapıyor, 'Hadi yavrum bırak boya kalemlerini
    Akmerkez'e gidiyoruz' diyorlar. Sonra sinemaya, sonra hamburgerciye. Sürekli
    oradan oraya. Ondan sonra 'Bütün pazar gezdirdim seni, hálá mutsuzsun!'
    diyorlar. Evet mutsuz çünkü yoruldu, çünkü hiçbir şeye konsantre olamadı,
    her şey önüne yığıldı ve ambole oldu.

    Televizyon ve bilgisayar?

    - O da ayrı bir felaket. O kadar hızlı değişen uyaranları var ki. Çocuk
    haliyle hiçbir şeye uzun süre odaklanamıyor.

    'Günde şu kadar izlesinler daha fazla değil' diye verebileceğiniz bir süre
    var mı?

    - Genelde söylenen günde yarım saat. Ama apartman çocukları için bunu çok
    gerçekçi bulmuyorum. Süre biraz daha uzatılabilir. Mesele şu: Anneler
    kendilerine zaman ayırmak istiyorlar, çünkü onlar da çalışıyor ve haklılar,
    babalar için de aynı şey söz konusu. O zaman ne oluyor? Çocukla ilişki çok
    acele, çok yüzeysel çözümlerle halledilmeye çalışılıyor. Çocuk tatminsiz,
    anne baba tatminsiz. Çocuk hep maddi ve anlık zevk veren şeylerle
    geçiştiriliyor. Bir süre sonra da hiçbir şeye odaklanamayan, sürekli hareket
    halinde, doğru dürüst iletişim kuramadığın bir çocuğa dönüşüyor. O yüzden de
    sürekli daha çok hiperaktivite teşhisi konuyor. Aynı artış, iletişim
    bozuklukları için de geçerli. Çocuk evet konuşuyor, zekası da yerinde, okula
    da gidiyor, ama konuşurken senin yüzüne bakmıyor. Çünkü böyle bir şeyi
    öğrenmemiş. Sana cevap veriyor ama duvara bakarak cevap veriyor. Ya da belli
    takıntıları var, seninle iletişim kurarken sadece National Geographic'de
    seyrettiği bir kurbağa türünü anlatıyor. O konu senin ilgini çekiyor mu, o
    an sıkıldın mı, bunların hiç farkında değil. Empati kurma yeteneği
    gelişmemiş çocuklar.

    Bütün bunların sebebi, anne babaların aynı zamanda kendi hayatlarını yaşamak
    istemeleri mi?

    - Sorun, yüzeysel ve hızlı geçiştirilen ilgi. Bir de nedense günümüzde
    çocukların çok hızlı büyümesi isteniyor. Bir an önce akılları başlarında
    olsun. O yüzden de onlara algılayabileceklerinin çok ötesinde şeyler
    açıklanıyor. Bilgi dozundan fazla verildiği için de, çocuklar dinlememeye ve
    anlamamaya başlıyor ve iletişim kopuyor. Onlar da sadece kontrol
    edebildikleri şeylere bağlı kalmaya çalışıyorlar. Güven duygusunu o şekilde
    tatmin ediyorlar. Mesela bilgisayar oyunları gibi, katı teorisi olan şeyler.
    Aşırı kontrol etmeye meraklı bir çocuk grubu da oluşmaya başladı.

    Biraz daha açar mısınız?

    - Her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilmek isteyen, hiçbir sürprize açık
    olmayan çocuklar. Duygusal yani zayıf, empati yeteneği gelişmemiş çocuklar.
    Kendine küçük bir alan çizip, sürekli o alanı kontrol etmek isteyen
    çocuklar. Mesela sadece dinozorlarla ilgileniyorlar. Anne diyor ki, 'Gel
    seni yüzmeye götüreyim'. 'Hayır istemem' diyor. Yeni bir şey denemek
    istemiyor. Bu grup çocuğa anneleri yeni bir pantolon bile giydiremiyor. Hep
    aynılığı korumaya çalışan bir çocuk grubu. Ritüelleri var. O ritüeller
    yerine gelmezse, kaygı düzeyi daha da artıyor. Bu sefer anne baba taviz
    vermeye başlıyor, 'Tamam istediği gibi olsun da, evden çıksın/ hayata devam
    edelim/ şuraya gidebilelim.' O zaman da bunlar pekişiyor, bir türlü o
    çizgilerin dışına çıkamayan, inanılmaz mekanik bir kişilik oluşmaya
    başlıyor.

    Peki ne yapmak gerekiyor?

    - Bu gibi sorunlara okul öncesi dönemde müdahale etmek gerekiyor. O zaman
    ileriye yönelik önlem alabilirsiniz. Anne ve baba ister ki 'Çocuğum endişe
    yaşamasın!' Aslında böyle durumlarda tam tersine, sürpriz program yapıp,
    çocuğun endişe hissetmesini sağlamak gerekiyor. Ama o endişeyi anne ve
    babasının yanında yaşasın. O ritüeller yerine gelmeyince bir şey
    olmayacağını anlayacak, takıntılarıyla yüzleşecek ve zamanla onlardan
    kurtulacak. Aksi takdirde, müdahale etmediğiniz zaman, çocuğunuz eve dönüp
    üç kere kapıyı kitleyen, musluğu 5 kere açıp kapayan, elini 82 kere yıkayan
    bir obsesif kompulsif'e dönüşebilir.

    Çok fena bu anlattıklarınız. Daha ufacık çocuklar bunlar.

    - Evet ama günümüzde herkes huzursuz. Özellikle de çocuklar. Çünkü her şey
    çok hızlı.

    Hoşgeldin modern dünya! Sizce ne yapmak lazım, bir çözüm öngörüyor musunuz?

    - Benim kendi inancım şu: Bir iki kuşak sonra 1950'lerin hayatına geri
    döneceğiz. Gerçekten buna inanıyorum. Çünkü şu anki yaşam düzeninin insan
    doğasına aykırı olduğunu düşünüyorum. İlişkiler çok kopuk, kimsenin kimseye
    ayıracak vakti yok, herkesin yapmak istediği çok fazla şey var. Bir de 'Günü
    yakala, anı yaşa!' filan gibi şeyler pompalanıyor, çocuklar da bu arada
    harcanıyor.

    KADIN DAHA AZ ÇALIŞACAK

    Ayıptır sorması 50'lere nasıl döneceğiz?

    - Benim çocuğumun çocuğu mesela... Evlenenince evli kalmak için çaba
    gösterecek belki. Günümüzde olduğu gibi, 'Yürümezse boşanırım' demeyecek.
    Klasik aile modellerine geri dönülecek. Kadınlar daha az çalışacak ve çocuk
    bakacak. Ben bunlara geri dönüleceğine inanıyorum, çünkü bu tempo,
    insanların kaldırabileceği bir tempo değil.

    Peki şu zaman diliminde ne yapmak lazım?

    - Kesinlikle çocuğa her gün kesintisiz bir zaman ayırmak lazım. Bunu anne
    babalara önerdiğim zaman 'Şeniz Hanım, yapmayın, nefret ederim ben
    bebeklerle oynamaktan!' diyorlar. Ama yapacak bir şey yok, işin sırrı bu.
    'Lego yapalım, eğitici kitap okuyalım' değil, hayır yarım saat, tamamen
    çocuğun yönlendireceği şeyi oynamak, o ne istiyorsa. Çocuk bilmeli ki, her
    gün annesi ve babası onunla gerçekten ilgileniyor. Öbür türlü çorba
    karıştırırken, 'Anne bugün okulda ne oldu biliyor musun?' diyor çocuk, 'Bir
    dakika evladım, çekil ayağımın altından şunu yetiştirmem lazım!' gibi bir
    şeye dönüşüyor. En sonunda da çocuk ilgi çekmek için bardağı yere atıyor,
    kırıyor ve bu sefer de bağrış, çağrış.

    İyi de, zavallı anne bütün gün çalışıyorsa ne olacak? Hangi arada bunları
    yapacak?

    - Olan şartlar içinde zaman yaratması gerekiyor. Gerçekten gerekiyor.
    Olmuyor öteki türlü. Yatağa götürebilir, birlikte uyuyabilirler. Uyuma
    ritüelleri uzatılır. Yatakta birlikte kitap okuyabilirler, müzik dinlerler.
    Yeter ki niyet olsun. Ama tabii ne oluyor, genelde 'Uyudun mu uyuyamadın mı'
    tartışması yaşanıyor. 'Saat 9 oldu, neden sen hálá uyumadın!' deniyor.

    Her gün bir saat bile yeter mi yani?

    - 20 dakika bile yeter! Ama önemli olan bunun düzenli ve tutarlı olması. Bir
    de bir ödül ya da ceza olmaması. 'Beni üzdün, seninle oynamayacağım!' değil
    yani. Ve inanın gerçekten sihirli bir değnek değmiş gibi oluyor. Birdenbire
    ilişkinin şekli değişiyor, o problem yaratan çocuk gidiyor, yerine başka
    biri geliyor. Çocuğun yaşı büyüdüğünde 'Cumartesi iki saatim senin, ne
    istiyorsan yapalım' da olabilir. Yani belli periodlara da tamam. Ama bizde
    bu da olmuyor, o an karar veriliyor ya da araya sıkıştırılıyor. 'Oyunda hile
    yaptın, artık seninle oynamayacağım!' deniyor. İş cezaya dönüşüyor. Çocuğun
    beklentisi azalıyor, hayal kırıklığı artıyor ve ilişkiler zedeleniyor.
    Bunları yapmamayı öğrenmemiz gerekiyor.

    ayse arman

  2. #2

    Re: Roportaj: Çocuk, bozuk bir telefon değil ki tamir edip geri vereyim!

    Son dönemde birçok çocuğa hiperaktif teşhisi konuyor. Aslında bu çocuklar,
    zamanında yeterince sınırları konmamış çocuklar. Ben günümüz toplumunun
    modern ve demokratik olmaya çalışan anne ve babalarının, bu soruna istemeden
    katkıda bulunduklarını düşünüyorum.


    Kesinlikle katılıyorum bu cümleye.

    Bir de Eren de beni kaygılandıran bir davranışa özgü yorumu gördüm. Bu da beni etkiledi..


    - - Her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilmek isteyen, hiçbir sürprize açık
    olmayan çocuklar. Duygusal yani zayıf, empati yeteneği gelişmemiş çocuklar.
    Kendine küçük bir alan çizip, sürekli o alanı kontrol etmek isteyen
    çocuklar. Mesela sadece dinozorlarla ilgileniyorlar. Anne diyor ki, 'Gel
    seni yüzmeye götüreyim'. 'Hayır istemem' diyor. Yeni bir şey denemek
    istemiyor. Bu grup çocuğa anneleri yeni bir pantolon bile giydiremiyor. Hep
    aynılığı korumaya çalışan bir çocuk grubu. Ritüelleri var. O ritüeller
    yerine gelmezse, kaygı düzeyi daha da artıyor. Bu sefer anne baba taviz
    vermeye başlıyor, 'Tamam istediği gibi olsun da, evden çıksın/ hayata devam
    edelim/ şuraya gidebilelim.' O zaman da bunlar pekişiyor, bir türlü o
    çizgilerin dışına çıkamayan, inanılmaz mekanik bir kişilik oluşmaya
    başlıyor.



    Bizim her mevsim değişiminde yeni bir ayakkabıya geçişimiz büyük olaylara neden oluyor

    Paylaşımın için teşekkürler...

  3. #3
    Üyelik Tarihi
    29 Ağustos 2003
    Bulunduğu Yer
    İstanbul
    Mesaj
    11.687

    Re: Roportaj: Çocuk, bozuk bir telefon değil ki tamir edip geri vereyim!

    Yazdım silindi.

    Arın teşekkürler. Çok beğendim yazıyı. Kendimden de çok şeyler buldum. Bu sıralar, iş güç, sıkıntı, stres, kriz vs. yeteri kadar ilgilenemiyoruz oğlumla.Öyle güzel tespitler var ki. Burda da yazdığı gibi en iyisi hiç olmazsa, uyku öncesini iyi değerlendirelim.

  4. Re: Roportaj: Çocuk, bozuk bir telefon değil ki tamir edip geri vereyim! BEYIN ACICI BIR YAZI

    çok güzel bir röportaj çok faydalı bilgiler var.teşekkürler.

  5. #5

    Re: Roportaj: Çocuk, bozuk bir telefon değil ki tamir edip geri vereyim!

    Son dönemlerde çok duyar oldum, 0-6 yaşın hayatımız için ne kadar önemli olduğunu. Buna göre çocuğumuz için yapabileceğimiz ne varsa okumak ve uygulayabilmek istiyorum. Teşekkürler

  6. #6
    Üyelik Tarihi
    25 Şubat 2002
    Bulunduğu Yer
    İstanbul
    Mesaj
    19.738
    Blog Girişleri
    13

    Re: Roportaj: Çocuk, bozuk bir telefon değil ki tamir edip geri vereyim!


    roportaj cok guzel ve basarılı olmus yine..
    seniz hanım'a barıs'ı goturmustum ben.. konusma terapistine o yonlendirmisti.. simdiye kadar yaptıgım en iyi iş...barısa terapi aldırmak..
    dogru adrese yonlendirilmis olmak da sanstı..

    bu yazıda da cok guzel yonlendimeler var..

    ben odul ceza yontemiyle ilgili biraz daha konussunlar isterdim dogrusu..
    bu ara barıs, ceza bende ise yaramıyor, diyor cunku

  7. Re: Roportaj: Çocuk, bozuk bir telefon değil ki tamir edip geri vereyim! BEYIN ACICI BIR YAZI

    bilmemgerek yazdı:
    KADIN DAHA AZ ÇALIŞACAK

    Ayıptır sorması 50'lere nasıl döneceğiz?

    - Benim çocuğumun çocuğu mesela... Evlenenince evli kalmak için çaba
    gösterecek belki. Günümüzde olduğu gibi, 'Yürümezse boşanırım' demeyecek.
    Klasik aile modellerine geri dönülecek. Kadınlar daha az çalışacak ve çocuk
    bakacak. Ben bunlara geri dönüleceğine inanıyorum, çünkü bu tempo,
    insanların kaldırabileceği bir tempo değil.

    Peki şu zaman diliminde ne yapmak lazım?

    - Kesinlikle çocuğa her gün kesintisiz bir zaman ayırmak lazım. Bunu anne
    babalara önerdiğim zaman 'Şeniz Hanım, yapmayın, nefret ederim ben
    bebeklerle oynamaktan!' diyorlar. Ama yapacak bir şey yok, işin sırrı bu.
    'Lego yapalım, eğitici kitap okuyalım' değil, hayır yarım saat, tamamen
    çocuğun yönlendireceği şeyi oynamak, o ne istiyorsa. Çocuk bilmeli ki, her
    gün annesi ve babası onunla gerçekten ilgileniyor. Öbür türlü çorba
    karıştırırken, 'Anne bugün okulda ne oldu biliyor musun?' diyor çocuk, 'Bir
    dakika evladım, çekil ayağımın altından şunu yetiştirmem lazım!' gibi bir
    şeye dönüşüyor. En sonunda da çocuk ilgi çekmek için bardağı yere atıyor,
    kırıyor ve bu sefer de bağrış, çağrış.

    İyi de, zavallı anne bütün gün çalışıyorsa ne olacak? Hangi arada bunları
    yapacak?

    - Olan şartlar içinde zaman yaratması gerekiyor. Gerçekten gerekiyor.
    Olmuyor öteki türlü. Yatağa götürebilir, birlikte uyuyabilirler. Uyuma
    ritüelleri uzatılır. Yatakta birlikte kitap okuyabilirler, müzik dinlerler.
    Yeter ki niyet olsun. Ama tabii ne oluyor, genelde 'Uyudun mu uyuyamadın mı'
    tartışması yaşanıyor. 'Saat 9 oldu, neden sen hálá uyumadın!' deniyor.

    Her gün bir saat bile yeter mi yani?

    - 20 dakika bile yeter! Ama önemli olan bunun düzenli ve tutarlı olması. Bir
    de bir ödül ya da ceza olmaması. 'Beni üzdün, seninle oynamayacağım!' değil
    yani. Ve inanın gerçekten sihirli bir değnek değmiş gibi oluyor. Birdenbire
    ilişkinin şekli değişiyor, o problem yaratan çocuk gidiyor, yerine başka
    biri geliyor. Çocuğun yaşı büyüdüğünde 'Cumartesi iki saatim senin, ne
    istiyorsan yapalım' da olabilir. Yani belli periodlara da tamam. Ama bizde
    bu da olmuyor, o an karar veriliyor ya da araya sıkıştırılıyor. 'Oyunda hile
    yaptın, artık seninle oynamayacağım!' deniyor. İş cezaya dönüşüyor. Çocuğun
    beklentisi azalıyor, hayal kırıklığı artıyor ve ilişkiler zedeleniyor.
    Bunları yapmamayı öğrenmemiz gerekiyor.

    ayse arman
    Zamanımın keşke çogunu verebilsem ama çağın değişimiyle,
    kendimize bile zaman kalmıyor, hele çalışan kadınların en büyük sorunu bu, ama günde 20 dk. nın bile yeterli olabileceği vurgulanıyor, tabi çocugun isteğine yönelik faaliyetler daha etkili oluyor, bu bir evcilik bile olabilir,

    yada beraber hep arzuladığım şeydi, basket maçı yapmak v.s
    ama elimden geldiği kadar onunla özel vakit geçirmeye çalışıyorum

    bunu yapmak hem içimden geliyor hemde mecburum,
    ilgisiz ve şefkatsiz bir çocugun sağlıklı olması mümkün değil

    yemek yemek kadar doğal ihtiyacımız olan sevgi ve şefkati çocugumuzdan esirgemeyelim

  8. #8
    Üyelik Tarihi
    25 Şubat 2002
    Bulunduğu Yer
    İstanbul
    Mesaj
    19.738
    Blog Girişleri
    13

    Re: Roportaj: Çocuk, bozuk bir telefon değil ki tamir edip geri vereyim! BEYIN ACICI BIR YAZI

    barbiece yazdı:


    yemek yemek kadar doğal ihtiyacımız olan sevgi ve şefkati çocugumuzdan esirgemeyelim
    sevgi konusunda sanırım eksigimiz yok, alma ve verme anlamında..
    fakat ilgilenme, birlikte birseyler yapma konusunda eksigiz, farkındayım..
    ipekle paylasımlarımız sohbetlerimiz var ama barıs biraz daha fazla ilgi istiyor.. bunu da ifade etti..
    babasıyla ozellikle birseyler yapmak ihtiyacında..

    bakalım..
    acıgı kapatmak icin planlar yapıyoruz..
    ilgi cok cok onemli.. kabullendigini gormek adına, kisisel gelisiminde onemli adımlar atmak adına..

  9. #9

    Re: Roportaj: Çocuk, bozuk bir telefon değil ki tamir edip geri vereyim!

    İlk defa bu kadar kafamı dolduran bir uzman görüşü oldu.
    Söylediklerinin hepsine katılıyorum.
    Sağol Arın Ayşe Armanı okurum genelde ama bunu kaçırmışım.


  10. #10
    Üyelik Tarihi
    14 Ağustos 2006
    Bulunduğu Yer
    Delibaşın yanı :)
    Mesaj
    6.311

    Re: Roportaj: Çocuk, bozuk bir telefon değil ki tamir edip geri vereyim! BEYIN ACICI BIR YAZI

    Çok güzel açıklamış.Yanlışlarımı gördüm,yaptığım çoğu şeyin doğruluğunu gördüm.İyi geldi teşekkürler Arın

Benzer Konular

  1. Açan Kapatır, Değil mi??? Telefon Adabı Üzerine Forum
    Konuyu Açan: nerdogan, Forum: Genel Forum.
    Cevap: 11
    Son Mesaj: 19 Mayıs 2009, 11:56
  2. PARADİGMA DEĞİŞTİRMEK ZOR DEĞİL ( guzel bır yazı )
    Konuyu Açan: baran-ist, Forum: Genel Forum.
    Cevap: 1
    Son Mesaj: 08 Kasım 2005, 09:30
  3. Cevap: 15
    Son Mesaj: 25 Temmuz 2005, 12:22
  4. Cevap: 18
    Son Mesaj: 26 Mayıs 2004, 09:11
  5. Cevap: 3
    Son Mesaj: 02 Aralık 2002, 18:56

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Dosya Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
 
 

Bu site Lidya.Net tarafından hazırlanmış ve yayınlanmaktadır © 1998-2012. Bu sitede yayınlanan yazılar, kaynak ve yazarı belirtilmek kaydıyla kullanılabilir.
İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren AnneCocuk.com adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K' nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan ve yazdıkları yazılardan kendileri sorumludur.
AnneCocuk.com ile ilgili yapılacak tüm hukuksal şikayetler iletişim linkinden iletişime geçildikten sonra en geç 2 (iki) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve size geri dönüş yapılacaktır.