1. Sayfa - Toplam 2 Sayfa var 12 SonuncuSonuncu
Toplam 12 sonuçtan 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.

Hybrid View

  1. #1
    Üyelik Tarihi
    18 Ağustos 2004
    Bulunduğu Yer
    İstanbul
    Mesaj
    8.331

    Nazım Hikmet’in son sürprizi!

    Türk şiirinin en büyük ozanlarından Nazım Hikmet’in yeni bir şiiri bulundu. Eşi Piraye’nin arşivinde “Dört Güvercin” adlı şiirin yanı sıra, yarıda kalmış üç roman taslağı da var. Taslaklar yakında Yapı Kredi Yayınları tarafından basılacak.




    DÖRT GÜVERCİN

    geldi dört güvercin
    suda yıkanmak için.
    Su mahpusane yalağındaydı.
    ve güneş
    güvercinlerin
    gözünde, kanadında, kırmızı ayağındaydı.
    girdi dört güvercin
    yıkanmak için
    suyun içine.
    ve kederli toprakta dört insan
    baktı dört güvercine.
    Güvercinler hep beraber
    güneşi taşıyıp kırmızı ayaklarında
    uçabilirler.
    Durdurmaz onları demir ve duvar.
    güvercinlerin yumuşak kanatları var.
    Ve kanatlar
    Şimdi burda, şimdi damın üzerinde.
    İnsanların kanatları yok
    İnsanların kanatları yüreklerinde.
    Dört güvercin
    güneşe varmak için
    yıkandı, uçtu sudan.





    FİŞEKÇİ: BÖYLE BİR ŞEY BEKLEMİYORDUK
    Nazım Hikmet’in eşi Piraye’nin torunu Kerem Bengü’nün elindeki arşivde ilk kez bulunan “Dört Güvercin” şiiri, “Sözcükler” dergisinin son sayısında yayınlandı. İlk kez yayınlanan şiirle ilgili olarak, derginin genel yayın yönetmeni Turgay Fişekçi duygularını şu sözlerle açıkladı: “Böyle bir şey beklemiyorduk. Nazım Hikmet’in bütün şiirleri yayınlandığını, artık yayınlanmayan hiçbir şiirinin olabileceğini tahmin etmiyorduk. Büyük bir sürpriz oldu. Bu şiiri 1938’de İstanbul Tevkifhanesi’nde yazmış ve Piraye’ye göndermiş. Sonra muhtemelen kendisi de unutmuş herhalde. Çünkü sürekli bir cezaevinden başka bir cezaevine gidiyor. Şimdiye kadar kitaplarda yer almaması böyle açıklanabilir sanıyorum.”
    Fişekçi, edebiyat çevrelerini heyecanlandıran sürpriz şiir ve yarıda kalmış roman taslakları ile ilgili olarak NTVMSNBC’ye konuştu:

    “BİR ŞEY BULDUK, NEDİR BU?”
    Piraye, yazar Kemal Tahir ve Nazım Hikmet. 1940 Çankırı Cezaevi.

    Nazım Hikmet’in eşi Piraye Hanım’la hayatlarının 20 yılı beraber geçti. 20 yılın yaklaşık 14 yılında Nazım Hikmet cezaevindeydi. Hem birlikte, hem ayrı ortak bir hayatları vardı. Bu süre içinde Nazım Hikmet çeşitli cezaevlerinden Piraye’ye mektuplar dışında resimler, şiirler gönderiyordu. Yıllar boyu korumasında kaldı. Piraye Hanım bu anlamda çok muhafazakar bir kadındı. Nazım Hikmet’ten ayrıldıktan sonra dış dünyaya çok kapalı bir hayat sürdü. Kimseyle başka bir ilişkisi olmadı, elindeki eserleri de özenle korudu. Piraye’den sonra Piraye’nin oğlu Mehmet Fuat bunların hepsini yayınladı. Nazım Hikmet’in pek çok eserini Mehmut Fuat gün ışığına çıkardı. Memletketimden İnsan Manzaraları gibi çok sayıda eser, Piraye hanım sayesinde bugüne ulaştı. Yoksa bu eserler bugün olmayacaktı. Piraye Hanım 1995’te, oğlu Mehmet Fuat 2002’de öldü. Bugün Piraye’den kalanlar Mehmet Fuat’ın oğlu, yani Piraye’nin torunu olan Kerem Bengü’nün elinde. Kerem Bengü ve eşi Zeynep Bengü, Piraye’nin de oturduğu evde oturuyorlar. Zaman zaman evdeki bir takım evrakları elden geçiriyorlar. Ve bir ay kadar önce de beni çağırdılar, “Bir şey bulduk, nedir bu?” diye. Bunun Nazım’ın yayınlanmamış bir şiiri olduğunu anladım. Ve Sözcükler’de yayınlanması için onlardan izin alarak dergide yayınladım.





    Y. KEMAL’LE FARKLI ZAMANLARDA DÜŞÜNMÜŞ GİBİ


    Ayrıca bir takım defterler bulmuşlar. Bunlar da gene Nazım Hikmet’in cezaevinde yazmaya başladığı üç ayrı roman. Piraye Hanım, Nazım Hikmet’e bir mektubunda yaklaşık olarak şöyle bir şey söylemiş: “Sıkıldığında kendine bir defter al, yazmaya başla ve kendini rahatlat” gibi bir öğüt. Her üç defterin girişinde tırnak içinde Piraye’nin bu sözleri var. Nazım Hikmet bu romanları bir tür Piraye’nin öğüdünü yerine getirmek için yazmış. Nazım bunları 20- 30 sayfa yazıp yarıda bırakmış. Bir tanesi çok ilginç. Adı, “Zeytin ve İncir Adası.” Bozcaada, Gökçeada gibi bir adayı anlatıyor. İçinde Rum kahramanlar var. Konu olarak son derece ilginç bir roman taslağı. Biliyorsunuz daha sonra benzer bir konuyu Yaşar Kemal işledi, “Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana”da yine böyle bir ada anlatılıyor. İki yazar arasında böyle aynı şeyi daha önce Nazım Hikmet düşünmüş gibi bir izlenim doğdu bu romanı okuduğumuz zaman. Bu üç roman taslağını Nazım Hikmet’in bütün eserlerini yayınlayan Yapı Kredi Yayınları yakında kitap olarak yayınlayacak.
    (NTVMSNBC)


    Sevenlerine duyurulur!

  2. #2

    Re: Nazım Hikmet’in son sürprizi!

    Tüm satırlarında milyonlarca anlam yüklü.....
    Gün ışığı görmemiş dizeler ve cümleler .ne şanslı ki değerleri kuşaktan kuşağa geçiyor torunlar kıymet biliyor.Edebiyatımıza halen katkıları devam ediyor ölmüş bile olsa......

  3. #3

    Re: Nazım Hikmet’in son sürprizi!

    Akşam haberlerde bende dinlemiştim.
    Çok severim Nazım 'ın şiirlerini Pınarcığım.Nazım isminide severim.Yıllar önce Nazım adında,yeşil gözlü,çok güzer şiir okuyan bir arkadaşım olmuştu...

  4. #4

    Re: Nazım Hikmet’in son sürprizi!

    Pınar bu paylaşımın için öncelikle çok teşekkür ediyorum.Bu aldığım en güzel haberdi son zamanlarda.Çok mutlu oldum bu şiiri görünce ve okuyunca.Tam üç kere okudum ve bu yanıttan sonra tekrar okuyacağım.

    Henüz minicikken bile hikaye ve roman okumayı severken nedense şiirden pek hoşlanmazdım.aslında bende hep var olan ağdalı sözlerden hoşlanmamaklığın da bunda etkisi vardı herhalde.Askerden geldikten 2 yıl kadar sonralarıydı,O sıralarda hala görüştüğümüz bir kaç lise arkadaşlarımdan Nutfiye'nin iş yerine ziyarete gitmiştim.Bana yeni aldığı set halindeki Nazım Hikmet kitaplarını göstermişti.Bütün eserleri set halinde almıştı.Ben de o sıralar şantiye hayatına yeni başlamış ve orada geçip gitmeyen akşamlarımda pek mutlu değildim.Yaptığım tek şey kitap okumaktı.Başka alternatifim de herkesler gibi gazinoda iskambil oyunlarıydı.Nutfiye bana o gün 2 şiir kitabı verdi.Ben ilk defa o zaman tanıştım Usta'yla.Okuduğum her şiirinde beni alıp götüren tamamı yürekten damıtıla damıtıla yazılmış şiirlerdi.Kısa sürede bitirdim ve tekrar tekrar okudum.Bir ay sonra elimdekileri verip başka kitaplar aldım sevgili Nutfiye'den,bu tüm kitapları bitirene kadar devam etti ve Nazım Hikmet sevdası kıvılcımdan bir büyük yangına dönüştü.Ne zaman canım sıkılsa ilk başvurduğum şeydir Usta'nın şiirleri.İlk tanıştığımızda belki ben de bir çeşit hapis hayatı yaşıyordum şantiyede bir çeşit zorunlu ,sınırlı mahkumiyetti benimkisi.Belki de o yüzden çok sevdim Nazım'ı.


    Nazım'ın bir büyük özelliği de adam yetiştirmedeki ustalığıdır.Orhan Kemal ve Kemal Tahir eğitiminden geçmiş edebiyatçılardır.Kemal Tahir'in yazdığı romanla Nazım'ın taslakları arasında benzerlik olmasına şaşmamak gerekir kanımca.Zira Kemal Tahir'e Mektuplar'ı okursanız aslında Nazım'ın bu konuda verdiği bir çeşit mektuplu eğitimi görebilirsiniz.Yazacağı romanlar ile ilgili nasıl yazacağı nasıl kurgulayacağı hangi konuları işlemesi gerektiği gibi önerilerine rastlarız bu mektuplarda.Orhan Kemal de beraber aynı hapishane yatmaklığın büyük etkisin ve faydasını görmüştür.

    Nazım sadece fikirleri,şiirleriiyazılarıyla değil yetiştirdiği insanlarla da büyük bir Usta'dır.

    sevgiler

    cüneyt




  5. Re: Nazım Hikmet’in son sürprizi!

    teşekkürler çok güzeldi
    güvercinler özgürlüğü temsil ediyor

  6. #6
    Üyelik Tarihi
    07 Ağustos 2006
    Bulunduğu Yer
    Adapazarı
    Mesaj
    3.725

    Re: Nazım Hikmet’in son sürprizi!


    Teşekkürler

  7. #7
    Üyelik Tarihi
    03 Kasım 2007
    Bulunduğu Yer
    b.çekmece-ekinoba
    Mesaj
    1.546

    Re: Nazım Hikmet’in son sürprizi!

    ben çok severim nazım ustayı hemen hemen bütün şiir kitapları var.eşimde çok güzel okurdu şiirlerini(gençken tabii şimdi fırsatımı olmuyor bilmiyorum).
    bilgilendirdiğin için sağol
    pia yazdı:
    Türk şiirinin en büyük ozanlarından Nazım Hikmet’in yeni bir şiiri bulundu. Eşi Piraye’nin arşivinde “Dört Güvercin” adlı şiirin yanı sıra, yarıda kalmış üç roman taslağı da var. Taslaklar yakında Yapı Kredi Yayınları tarafından basılacak.




    DÖRT GÜVERCİN

    geldi dört güvercin
    suda yıkanmak için.
    Su mahpusane yalağındaydı.
    ve güneş
    güvercinlerin
    gözünde, kanadında, kırmızı ayağındaydı.
    girdi dört güvercin
    yıkanmak için
    suyun içine.
    ve kederli toprakta dört insan
    baktı dört güvercine.
    Güvercinler hep beraber
    güneşi taşıyıp kırmızı ayaklarında
    uçabilirler.
    Durdurmaz onları demir ve duvar.
    güvercinlerin yumuşak kanatları var.
    Ve kanatlar
    Şimdi burda, şimdi damın üzerinde.
    İnsanların kanatları yok
    İnsanların kanatları yüreklerinde.
    Dört güvercin
    güneşe varmak için
    yıkandı, uçtu sudan.





    FİŞEKÇİ: BÖYLE BİR ŞEY BEKLEMİYORDUK
    Nazım Hikmet’in eşi Piraye’nin torunu Kerem Bengü’nün elindeki arşivde ilk kez bulunan “Dört Güvercin” şiiri, “Sözcükler” dergisinin son sayısında yayınlandı. İlk kez yayınlanan şiirle ilgili olarak, derginin genel yayın yönetmeni Turgay Fişekçi duygularını şu sözlerle açıkladı: “Böyle bir şey beklemiyorduk. Nazım Hikmet’in bütün şiirleri yayınlandığını, artık yayınlanmayan hiçbir şiirinin olabileceğini tahmin etmiyorduk. Büyük bir sürpriz oldu. Bu şiiri 1938’de İstanbul Tevkifhanesi’nde yazmış ve Piraye’ye göndermiş. Sonra muhtemelen kendisi de unutmuş herhalde. Çünkü sürekli bir cezaevinden başka bir cezaevine gidiyor. Şimdiye kadar kitaplarda yer almaması böyle açıklanabilir sanıyorum.”
    Fişekçi, edebiyat çevrelerini heyecanlandıran sürpriz şiir ve yarıda kalmış roman taslakları ile ilgili olarak NTVMSNBC’ye konuştu:

    “BİR ŞEY BULDUK, NEDİR BU?”
    Piraye, yazar Kemal Tahir ve Nazım Hikmet. 1940 Çankırı Cezaevi.

    Nazım Hikmet’in eşi Piraye Hanım’la hayatlarının 20 yılı beraber geçti. 20 yılın yaklaşık 14 yılında Nazım Hikmet cezaevindeydi. Hem birlikte, hem ayrı ortak bir hayatları vardı. Bu süre içinde Nazım Hikmet çeşitli cezaevlerinden Piraye’ye mektuplar dışında resimler, şiirler gönderiyordu. Yıllar boyu korumasında kaldı. Piraye Hanım bu anlamda çok muhafazakar bir kadındı. Nazım Hikmet’ten ayrıldıktan sonra dış dünyaya çok kapalı bir hayat sürdü. Kimseyle başka bir ilişkisi olmadı, elindeki eserleri de özenle korudu. Piraye’den sonra Piraye’nin oğlu Mehmet Fuat bunların hepsini yayınladı. Nazım Hikmet’in pek çok eserini Mehmut Fuat gün ışığına çıkardı. Memletketimden İnsan Manzaraları gibi çok sayıda eser, Piraye hanım sayesinde bugüne ulaştı. Yoksa bu eserler bugün olmayacaktı. Piraye Hanım 1995’te, oğlu Mehmet Fuat 2002’de öldü. Bugün Piraye’den kalanlar Mehmet Fuat’ın oğlu, yani Piraye’nin torunu olan Kerem Bengü’nün elinde. Kerem Bengü ve eşi Zeynep Bengü, Piraye’nin de oturduğu evde oturuyorlar. Zaman zaman evdeki bir takım evrakları elden geçiriyorlar. Ve bir ay kadar önce de beni çağırdılar, “Bir şey bulduk, nedir bu?” diye. Bunun Nazım’ın yayınlanmamış bir şiiri olduğunu anladım. Ve Sözcükler’de yayınlanması için onlardan izin alarak dergide yayınladım.





    Y. KEMAL’LE FARKLI ZAMANLARDA DÜŞÜNMÜŞ GİBİ


    Ayrıca bir takım defterler bulmuşlar. Bunlar da gene Nazım Hikmet’in cezaevinde yazmaya başladığı üç ayrı roman. Piraye Hanım, Nazım Hikmet’e bir mektubunda yaklaşık olarak şöyle bir şey söylemiş: “Sıkıldığında kendine bir defter al, yazmaya başla ve kendini rahatlat” gibi bir öğüt. Her üç defterin girişinde tırnak içinde Piraye’nin bu sözleri var. Nazım Hikmet bu romanları bir tür Piraye’nin öğüdünü yerine getirmek için yazmış. Nazım bunları 20- 30 sayfa yazıp yarıda bırakmış. Bir tanesi çok ilginç. Adı, “Zeytin ve İncir Adası.” Bozcaada, Gökçeada gibi bir adayı anlatıyor. İçinde Rum kahramanlar var. Konu olarak son derece ilginç bir roman taslağı. Biliyorsunuz daha sonra benzer bir konuyu Yaşar Kemal işledi, “Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana”da yine böyle bir ada anlatılıyor. İki yazar arasında böyle aynı şeyi daha önce Nazım Hikmet düşünmüş gibi bir izlenim doğdu bu romanı okuduğumuz zaman. Bu üç roman taslağını Nazım Hikmet’in bütün eserlerini yayınlayan Yapı Kredi Yayınları yakında kitap olarak yayınlayacak.
    (NTVMSNBC)


    Sevenlerine duyurulur!

  8. #8

    Re: Nazım Hikmet’in son sürprizi!

    Aşağıdaki şiiri Dört Güvercin'le aynı zamanlarda aynı tevkifhanede yazılmış.Aynı ruh halini yansıtıyor doğal olarak.3 bölümdeki Bugün pazar... diye başlayan bölümü bin defa okusan bıkmam herhalde.Düşünün aylarca tek başına minicik karanlık bir hücrede tek başınıza kalıyorsunuz ve bir gün bir pazar günü sizi avluya çıkarıyorlar pırıl pırıl bir güneşli,üzerinde çatı olmayan bir avluya çıkyorsunuz...o anda ne kavga ne hürriyet ne eşiniz sadece ve sadece ;toprak,güneş ve siz...


    BİR CEZAEVİNDE, TECRİTTEKİ ADAMIN
    MEKTUPLARI
    1

    Senin adını
    kol saatımın kayışına tırnağımla kazıdım.
    Malum ya, bulunduğum yerde
    ne sapı sedefli bir çakı var,
    (bizlere âlâtı-katıa verilmez),
    ne de başı bulutlarda bir çınar.
    Belki avluda bir ağaç bulunur ama
    gökyüzünü başımın üstünde görmek
    bana yasak...
    Burası benden başka kaç insanın evidir?
    Bilmiyorum.
    Ben bir başıma onlardan uzağım,
    hep birlikte onlar benden uzak.
    Bana kendimden başkasıyla konuşmak
    yasak.
    Ben de kendi kendimle konuşuyorum.
    Fakat çok can sıkıcı bulduğumdan sohbetimi
    şarkı söylüyorum karıcığım.
    Hem, ne dersin,
    o berbat, ayarsız sesim
    öyle bir dokunuyor ki içime
    yüreğim parçalanıyor.
    Ve tıpkı o eski
    acıklı hikâyelerdeki
    yalnayak, karlı yollara düşmüş, yetim bir çocuk gibi bu yürek,
    mavi gözleri ıslak
    kırmızı, küçücük burnunu çekerek
    senin bağrına sokulmak istiyor.
    Yüzümü kızartmıyor benim
    onun bu an
    böyle zayıf
    böyle hodbin
    böyle sadece insan
    oluşu.

    Belki bu hâlin
    fizyolojik, psikolojik filân izahı vardır.
    Belki de sebep buna
    bana aylardır
    kendi sesimden başka insan sesi duyurmayan
    bu demirli pencere
    bu toprak testi
    bu dört duvardır...

    Saat beş, karıcığım.
    Dışarda susuzluğu
    acayip fısıltısı
    toprak damı
    ve sonsuzluğun ortasında kımıldanmadan duran
    bir sakat ve sıska atıyla,
    yani, kederden çıldırtmak için içerdeki adamı
    dışarda bütün ustalığı, bütün takım taklavatıyla
    ağaçsız boşluğa kıpkızıl inmekte bir bozkır akşamı.

    Bugün de apansız gece olacaktır.
    Bir ışık dolaşacak yanında sakat, sıska atın.
    Ve şimdi karşımda haşin bir erkek ölüsü gibi yatan
    bu ümitsiz tabiatın
    ağaçsız boşluğuna bir anda yıldızlar dolacaktır.
    Yine o malum sonuna erdik demektir işin,
    yani bugün de mükellef bir daüssıla için
    yine her şey yerli yerinde işte, her şey tamam.
    Ben,
    ben içerdeki adam
    yine mutad hünerimi göstereceğim
    ve çocukluk günlerimin ince sazıyla
    suzinâk makamından bir şarkı ağzıyla
    yine billâhi kahredecek dil-i nâşâdımı
    seni böyle uzak,
    seni dumanlı, eğri bir aynadan seyreder gibi
    kafamın içinde duymak...


    2

    Dışarda bahar geldi karıcığım, bahar.
    Dışarda, bozkırın üstünde birdenbire
    taze toprak kokusu, kuş sesleri ve saire...
    Dışarda bahar geldi karıcığım, bahar,
    dışarda bozkırın üstünde pırıltılar...
    Ve içerde artık böcekleriyle canlanan kerevet,
    suyu donmayan testi
    ve sabahları çimentonun üstünde güneş...
    Güneş,
    artık o her gün öğle vaktine kadar,
    bana yakın, benden uzak,
    sönerek, ışıldayarak
    yürür...
    Ve gün ikindiye döner, gölgeler düşer duvarlara,
    başlar tutuşmaya demirli pencerenin camı :
    dışarda akşam olur,
    bulutsuz bir bahar akşamı...
    İşte içerde baharın en kötü saatı budur asıl.
    Velhasıl
    o pul pul ışıltılı derisi, ateşten gözleriyle
    bilhassa baharda ram eder kendine içerdeki adamı
    hürriyet denen ifrit...
    Bu bittecrübe sabit, karıcığım,
    bittecrübe sabit...

    3

    Bugün pazar.
    Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
    Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak
    bu kadar mavi
    bu kadar geniş olduğuna şaşarak
    kımıldanmadan durdum.
    Sonra saygıyla toprağa oturdum,
    dayadım sırtımı duvara.
    Bu anda ne düşmek dalgalara,
    bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
    Toprak, güneş ve ben...
    Bahtiyarım...

    1938

  9. #9
    Üyelik Tarihi
    03 Ekim 2005
    Bulunduğu Yer
    izmir
    Mesaj
    15.248
    Blog Girişleri
    1

    Re: Nazım Hikmet’in son sürprizi!

    her satırı muhtesem.
    paylasimin icin cok tesekkurler Pınar

  10. #10
    Üyelik Tarihi
    10 Ocak 2003
    Bulunduğu Yer
    Nüfus: Arapgir Fiziken:Konya Ruhen: MALATYA (0 RH +)
    Mesaj
    7.850

    Re: Nazım Hikmet’in son sürprizi!

    Dün Doğan Hızlan da okumuştum...Akşam da haberler de dinledim dinlerken mest oldum harka dizeler...




Benzer Konular

  1. Cevap: 26
    Son Mesaj: 19 Ekim 2010, 13:12
  2. Nazım Hikmet'in ölümünün 46.yıldönümü
    Konuyu Açan: Bizanslı, Forum: Genel Forum.
    Cevap: 11
    Son Mesaj: 03 Haziran 2009, 16:58
  3. 45 yıl once bugun Nazım Hikmet'i kaybettik.
    Konuyu Açan: cigdemay, Forum: Genel Forum.
    Cevap: 15
    Son Mesaj: 04 Haziran 2008, 12:30
  4. Bir Nazım Hikmet şiiri de benden
    Konuyu Açan: asli35, Forum: Genel Forum.
    Cevap: 1
    Son Mesaj: 23 Şubat 2005, 18:24
  5. NE GÜZEL SÖYLEMİŞ NAZIM HİKMET
    Konuyu Açan: fulya_beril, Forum: Genel Forum.
    Cevap: 8
    Son Mesaj: 23 Şubat 2005, 17:14

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Dosya Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
 
 

Bu site Lidya.Net tarafından hazırlanmış ve yayınlanmaktadır © 1998-2012. Bu sitede yayınlanan yazılar, kaynak ve yazarı belirtilmek kaydıyla kullanılabilir.
İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren AnneCocuk.com adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K' nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan ve yazdıkları yazılardan kendileri sorumludur.
AnneCocuk.com ile ilgili yapılacak tüm hukuksal şikayetler iletişim linkinden iletişime geçildikten sonra en geç 2 (iki) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve size geri dönüş yapılacaktır.