Son zamanlarda ilişkilerde yaşanan en büyük sorunların başında gelen, ilişki bağımlılığı, hem bağımlıyı, hem de bağımlı kılınan kişiyi mutsuz eder. Bağımlılık, kişinin kontrol etmek istemesine rağmen, davranışlarını, duygularını ve düşüncelerini kontrol edememesi, kendisiyle çatışma yaşamasıdır.
Bağımlılığın temel düşüncelerinin başında, ilişkiye zarar gelecek kaygısı, terk edileceği ,endişesi, ilişkiyi istediği noktaya götüremeyeceği düşüncesi ve açılımları ile ilgili oluşturduğu senaryolardır.. bu kaygılar, ilişki boyunca, her defasında teste tabi tutulsa da, kişinin bağımlılığı&kaygısında bir azalma sadece anlık olarak yaşanmaktadır.
Kişi, bağımlılığın yarattığı “ o benim her şeyim, ben onsuz yapamam, onsuz olmayı, hayal edemiyorum” gibi rasyonel olmayan düşüncelerini yaşadığı ilişkinin bitmemesi adına devamlı kontrol ederek güvenirliğini sağladığını düşünür. Kontrol etme düşüncesinin temelinde aslında görüldüğü gibi çok ilgilenmek ya da Leyla-Mecnun aşkı yoktur. Yani çok seviyor gibi görünse de esasen bir kayıp korkusunun dışa vurumudur. Kişi, kaybetmemek adına, mükemmel sevgili olmak, her türlü beklentisini karşılamak,onun her anını doldurarak başkasına muhtaç olmamasını sağlamak ister. Aynı zamanda kaybetme kaygısının senarize olmaması için,parterini hem cinslerinden uzak tutmak ister. Sanki, biri onu her an aklını çeldirir diye düşünerek kendinden uzak tutmaz. Burada kişinin farkında olması gereken ilk nokta, ilişkideki davranışlarını doğru yorumlamaktır. Yani onu çok sevdiğini zannetmek ve onu çok özlemek , bazen farkında olmadan bir kaybetme kaygısının kendisidir. Kişi, bunun farkına varırsa, bu davranışlarını daha rahat kontrol etmektedir. Psikolojik olarak Kişi mutsuzluklarının nedenlerini bilirse, çözümü daha kolay olur.
Kişi, kendince çok seviyor, çok arıyor,ilgi gösteriyor ve karşılığını alamıyor. İlk bakışta ilgisiz bir partneri var diye düşünebilirsiniz, ama esas olan, bunu hangi dinamikler ile yaptığıdır. Burada bağımlılığın başka bir noktasına geleceğiz.
Bağımlılık kokan ilişkilerde izole bir ilişki yaşama şekli vardır. Çevre daralmış, çiftin baş başa geçirdiği zaman artmış, aileler ile iletişim azalmış, arkadaşlar ile ilişkiler azalmıştır.
Bağımlı ilişkilerde, ilişki bağımlılığı arttıracak şekilde ilerler.yani tarafların birbirine muhtaçlığı ,izole edilmeye bağlı olarak artmıştır. Bu durum, bireylerin birbirine olan mecburiyetlerini arttırır.bu durumlarda, bir taraftaki duygusal-düşünsel değişim, diğer tarafı direkt etkilemektedir. Yani bu kadar iç içe olmak, ilişkinin yürümesi için bir engel iken, bağımlılık oranını da arttırmaktadır.
İlişkiyi matematiksel olarak açıkladığımızda siz A kümesisiniz.Sevgiliniz B kümesi, ilişkiniz ise , ortak küme olarak C kümesidir. C kümesi hiçbir zaman A yı ve B yi kapsamaz. Ve C ortak kümesinin oluşması için A ile B , kendinden bir şeyler vererek B yi oluştururken,kimse kendi kümesini olduğu gibi ortak alana aktarmaz. Bu açıdan bakıldığında, ortak kümeye katkınız en fazla %50 olmalıdır. Yani siz yaşamınızın en fazla %50 sini ,parteriniz de %50 sini verirse, bir bütün oluşur. Siz de bu şekilde bir yandan ilişkinizi yürütürken, diğer yandan da , sosyal-kültürel ve diğer alanlardaki ilişkilerinizi devam ettirirsiniz.
Yine mutluluğu bir havuz olarak kabul edersek, bu havuzu farz edelim altı musluk dolduruyor. Bu musluklar, aile, iş, arkadaş, sevgili, hobiler, bireysel çalışmalar vs.. olsun. Siz eğer diğer beş musluğu kapatıp sadece sevgili musluğu ile hayatınızda mutluluk havuzunu dolduramazsınız. Hem havuz dolmayacak, hem de tek musluğa aşırı yüklenip onu da tahrip edeceksiniz. Ki bir yanda da o sevgili musluğu da aşırı beklentiden dolayı bir noktadan sonra, kendisi de mutsuz olacaktır. Mutsuz insan ise ,size mutluluk akıtamayacaktır. Yani kısaca, mutlu olmayı sadece partnere yüklemek,sorunu çözmez. Ne matematiksel olarak ne de insani durumlar olarak..mutluluk havuzumuz ancak musluklardan en az dördünün açık olması ile normal düzeyde olur.
İlişkilerinde bağımlı olanlar, genelde bir noktadan sonra,partnerlerini aşırı derecede eleştirmeye ,onları ilgisiz, kalpsiz, duyarsız olarak suçlamaktadır. Çünkü madde bağımlılığında olduğu gibi, ilişki bağımlılığında da bir noktadan sonra, kişiden beklentiniz git gide artmaktadır.tolerans denilen bu arttırma süreci, karşıda kişinin pes etmesi, ben sana yetmiyorum demesi, sizden ayrılmak istemesi (vicdanı el vermez genelde) ile sonlanabilmektedir.

İlişki bağımlılığı bir hastalık mıdır?

Aslında süreç olarak uzun sürmesi bir psikolojik problem olarak tanımlanabilir. Fakat ayrım yapılması gereken nokta şunlardır:
o Tecrübesiz ise,
o İlk ilişki ise,
o Kişinin çevresi da ise,
o Asosyal ise,
o Kendine özgüveni düşük ise,
o Kendine, çirkin, yetersiz, güçsüz, gibi nitelendirmeler yüklemiş ise,
o Daha önce yaşanılan olumsuz içerik ve sonuçlu bir ilişki ise,
Kişide bu tanımlanan durumlar yaşanabilir. Fakat bu durumlar, çözüme kavuşabilecek düzeydedir. Özellikler ilişki ve bireysel terapide farkındalık ve ego gücü seansları ile bu tip durumların aşılması ve yaşam kalitesinin attırılması mümkündür.

Bu tip ilişkilerde ;
Kıskançlık: çok sevmenin ya da sahiplenmenin bir göstergesi değil, daha çok kaybetme duygusunun bir göstergesidir. İyice izole olmuş ve hayatında sadece sevgilisi olan kişi, elindeki son kişiyi kaybetme kaygısıyla hareket eder. Eğer partneriniz, bu tip bir ilişki içinde ise,onu sosyal çevresinden koparmamalısınız.

Sık görüşmek: ilişkinin geleceği ve güvenliği için görüşülen zamanların iki tarafın kendine ayıracağı zamanı aşmaması,haftanın belli günleri ya da belli saatlerde görüşülmeyi sağlanması gerekir. Bu tip durumlarda, partneriniz, bu öneriyi sizin az sevmenize ya da sıkılmanıza yorsa da mantıklı açıklamalar ya da ilişki danışmanına giderek çözebilirsiniz. Sık görüşmek, birinizi özlemenizi engelleyeceği gibi, bir noktadan sonra ilişkiyi de monotonlaştırıp, sıkıcı hale sokabilir.ayrıca ilişkilerde önemli olan sık görüşmek değil, aktivite yapmaktır.

Evlilik Israrı: bazen partner, evliliği evlenmek için değil, ilişkini sağlamlaştırmak için ister. Yani kaybetme kaygısını aşmak ve aidiyet duygusu yaratmak için. Bu durumda, kişi esasen evliliği değil, güveni ve istemektedir.

Öfke : bağımlı ilişkilerde,kişi aşırı vericiliği karşıdakinden bekler. Fakat partnerinin bunu karşılayamayacağını bilemez. Beklediğini alamamasını, karşıdakinin vermemesi veya vermek istememesi olarak yorumlayan kişide öfke oluşur. Bu durum, onu değersizleştirdiği içini, kendisini hissetmeye neden olan partnerine öfke duyar. Bu öfkeler genelde ani ve birikip beklenmeyen şekildedir. Öfkenin ilişkideki nedenlerinde, beklentinin karşılanmaması ,kendini değersiz ve kötü hissetmesini partnerine bağlamak gibi düşünceler vardır.

Sevgiliyi Kontrol etme : kontrol etme ile ilişki bağımlılığı arasında doğru orantı vardır. Kendini partnerine , muhtaç ve mahkum hisseden kişi, onu daha çok kontrol eder. Devamlı mutluluk kaynağı olarak gördüğü partnerini hem tatmin duygusu için hem de kaygılarını rahatlatmak adına takip-kontrol eder.

Neler yapılabilir ?
• İlişki bağımlılığının bir algılayış ve bilişsel bozulmadan kaynaklandığını kabul etmeliyiz.
• İlişkide, sadece tüm beklentiyi ve mutluluğu partnerine bağlamak yerine, kendine bir yaşam alanı yaratmalıyız.
• Aile,iş arkadaşları, sosyal ilişkiler, hobiler ve ilişkiden önceki faaliyetlere ağırlık vermeliyiz.
• İlişkinin bozulması,beklentinizin kaynağı zorlaması ise, ilişkide mutsuzluğu partnerinize çıkarmak yerine ,hayatta mutlu olmayı tek nedene indirgememeliyiz.
• Partnerinizin ilişkideki ısrarlarının temel nedenlerini bulmaya çalışın.. mesela evlilik ısrarı var ise; bunu evlilik için mi kaybetmemeyi garantilemek için mi istediğini bulup, ilişkideki güveni güçlendirmelisiniz.
• İlişkide öfke var ise, öfkenin nedenini bulun. Öfke ani ve parlak ise,olaydan bağımsız olduğunu unutmayın.
• Partnerinizin kaybetme kaygısı için, ona güven verici net ifadelerden bahsedin. Onu kıskandırmak veya gizli öfkenizi yansıtmak adına güvensizliğe sürüklemeyin. Geri dönüşü zordur.
• Hem onun alışması hem de ilişkinizin sağlığı için ortak zaman dilimlerini kaliteli zamana çevirin. Çok sık görüşmek,çok sevmenin göstergesi değildir.
• Kıskançlığı, sevgi olarak görmeyin. Eğitilebilir bir duygudur. Kaygılarınızı kanıtlara dayandırın.Mesela :
1 kıskanmak için ne gibi kantlarım var?
2 Beni terk edeceğine dair kanıtım var mı?
3 Bu gerçek mi yoksa benim yarattığım bir senaryo mu?
4 Bu senaryoyu yaratan ben isem, onun bozacak olan neden o olsun?
5 kendimi güçsüz ve yetersiz hissetmem, güçsüz ve yetersiz olduğumu mu gösterir?
6 Kendimi süperman hissetsem,süperman olur muyum?
7 Hissettiklerimiz, her zaman bizi tanımlar mı?
8 Hisler gerçekler için kanıt olabilir mi?
9 Biz öyle hissediyoruz diye öyle olmalı mı ?
10 Duygular,düşüncelerden çıktığına göre, olayları gerçekçi yorumlamak,duygularımızı da değiştirir mi?
• Bu değişiklikleri yapmanın zor olması,çözümsüzlük değildir. Önemli olan bu zorluğa dayanabilmektir. Çözümün uzaması, çözümsüzlük olamaz.
• İlişkiyi bir tedavi olarak görmemeliyiz. Sonuçta siz ne kadar beklerseniz, partneriniz de sizin kadar bekleyebilir.
• İlişkideki duruşunuzu değiştirmediğiniz sürece, partnerinizi değiştirmek sorunu çözmez.
• Düşüncelerimizi sorgulamalıyız. Mesela “hayatta hiç kimse vazgeçilmez değildir” diyebilmeliyiz.
• Kendine verdiğin değeri,başkasının sana verdiği değerle ölçersen,kendini değerli hissetmek için hep başkalarına ödün vermek zorunda kalırsın.
• Ne fark eder ki, kör için elmas da birdir camda...Sana bakan bir kör ise; sakın kendini cam sanma(mevlana)
• Senin kendine değer vermediğini fark eden insanlar, sana değer vermeyecektir.
• Mutlu bir yaşam için sevmek ve çalışmak gerekir (Freud)
• İlişkinde, aynı yöntemler ile farkı sonuç alamazsın.Farklı sonuç beklemek, boşa emektir.
• İlişkiler bizi mutsuz etmez. Bizim onu yaşayış,tercih ediş ve algılayış tarzımız bizi mutsuz eder.
• Tüm mutsuzluklarımızı çocukluk dönemlerimize bağlamak bize yeni bir şey katmaz.
Hayat, sorgulanmış ve düşünülmüş tercihlerimizden ibarettir.


Serhat YABANCI
Psk&Danışman
Yazar-ilişki Danışmanı


İletişim-ve Randevu için
0216 371 33 83
05348747622
05055400977
Danışmanlık merkezi-Kadıköy
serhatyabanci@hotmail.com