COCUK PSIKOLOGU SENIZ PAMUK ILE AYSE ARMANIN YAPTIGI BEYIN ACICI BILGILERIN OLDUGU COK GUZEL BIR ROPORTAJ KESIN OKUYUN!
----------------------------------------------
Çocuğunuz varsa ve kafanızda bir sürü sorunuz... Bu ismi bir yere not edin:
Şeniz Pamuk.
Alya ile ilgili herhangi bir şey şimdilik yok, ama ileride belli mi, belki
olur, zırt diye 'Alo Şeniz Pamuk?' yapacağım. Tabii onu öyle küt diye
bulamayacağım. Çünkü iki ay önce kurduğu Beyaz Danışmanlık'ta bir seanstan
çıkıyor, diğerine giriyor. Kolay ulaşabilene aşk olsun. O bir çocuk ve genç
psikoloğu.
Her aileye lazım yani. Kan mı çekti nedir, görür görmez sevdim, onun da
annesi Alman, hikayeleri de bizimkilerinkine benziyor. Onun da babası
Almanya'da üniversitede okurken annesiyle tanışıyor ve o romantik aşk
hikayesi 1961'de evlilikle sonuçlanıyor. Annesi aynen benim Mami gibi
Türkleşmiş bir Alman, haliyle Şeniz, gelenek ve görenek açısından tam bir
Türk, ama iş disipline, görev bilincine ve sorumluluğa gelince karşınızda
bir Alman duruyor. Dakika bir, gol bir. Hemen fark ediyorsunuz. İyi bir
dinleyici, ilgili ve her şeye hemen çözüm bulmaya çalışan biri. Kişiliği
mesleğine cuk oturmuş yani. Oldukça da tecrübeli, 22 yıldır bu alanda
çalışıyor. Merak ettiğim her şeyi sordum, buyrun buradan okuyun...
Psikoloji eğitimi almanızın özel bir sebebi var mı?
- Olmaz mı? Merak. Sonsuza kadar 'Neden, neden, neden?' diye sorular sorup,
insanı çıldırtabilirim! Mesleğim diye söylemiyorum ama hakikaten de ilginç
değil mi insan davranışının nasıl, neye göre şekillendiği? Psikolojiyi son
derece bilinçli seçtim yani. Yetmedi, gittim üzerine klinik psikoloji yüksek
lisansı yaptım, doktoramı da tamamlamak üzereyim, bitti, bitecek.
Peki çocuk ve ergen psikolojisinde uzmanlaşmanızın nedeni?
- Çocukları seviyorum. Ve onlarla iyi anlaşıyorum. Ayrıca bugün sorun olarak
nitelendirdiğimiz birçok şeyin kaynağı çocuklukta gizli.
Siz tam olarak ne yapıyorsunuz?
- Ailelere danışmanlık yapıyorum. Esas olarak iki alanda çalışıyorum:
Birincisi gelişimsel bozukluklar: Öğrenme zorlukları, zeka gerilikleri,
dikkat eksikliği, hiperaktivite. Diğeri ise uyum ve davranış bozuklukları.
Yani hırçınlıktan altını ıslatmaya, tırnak yemekten arkadaşlarla
geçimsizliğe kadar yayılan çeşitli sorunlar.
Belli bir yaş grubu var mı?
- Var, 0- 18. Anne ve babalar konduramıyor, genellikle bize ilkokul ya da
ortaokuldaki öğretmenler yönlendiriyor.
En çok hangi nedenle başvuruyorlar?
- Davranış problemleri mesela. Sürekli konuşmak, dersin düzenini bozmak,
gerekli gereksiz espri yapmak. Ya da sorumluluk eksikliği; ödevini yapmıyor,
defterini kaybediyor, arkadaşlarını dövüyor, onları taciz ediyor. Kısacası
'normal'in bir şekilde dışında kalan çocuklar bize yönlendiriliyor. Çeşitli
kaynaklardan bilgi alarak, aile ve okulla konuşarak, bir takım testler
yaparak, çocuğu gözlemleyerek, kafasında neler oluştuğunu anlamaya çalışıp,
çözüm bulmaya uğraşıyoruz. Bunun için başvurduğumuz bir sürü terapi çeşidi
var: Aile terapisi, bilişsel davranışçı terapi, oyun terapisi, sanat
terapisi...
Annenin babanın tavrı ne oluyor?
- Genellikle 'Ne var ki bunda, bu yaştaki çocuk bunu yapar' diye
düşünüyorlar. Ama çocuk 4 yaşına gelmiş hálá konuşmuyor mesela, iletişim
kurma çabası da yok. Anne baba ise 'Dayısı da bunun 6 yaşında konuşmuştu!'
diyebiliyor. Ya da çocuk, sürekli müdürün odasına gönderiliyor,
arkadaşlarının eşyalarına zarar veriyor. Aile, 'Biraz hareketli bir erkek
çocuğu, çok normal' diyebiliyor. Ama çok istekli gelenler de var.
Ya çocuklar, onlar nasıl bir ruh halinde geliyor?
- Çok çeşitli ruh hallerinde! Bazıları İstanbul'daki bütün danışmanlık
merkezlerine sürüklenmiş oluyorlar, sen de o duraklardan birisin, aile: 'Bir
de oraya gidip bakalım' demiş, haliyle çocuk bezmiş. Ailelere gelince, bazı
aileler daha ortada hiçbir şey yokken 'Aman ileride problem çıkmasın!' diye
getiriyorlar. Bazı aileler ise okulun zorlamasıyla. Ama büyük çoğunluk
sorunu çözme niyetiyle geliyor.
NANKÖR ÇOCUK İHANET ETTİN
Anne babalar suçluluk duyuyor mu?
- 'Biz nerede yanlış yaptık da bu çocuk bu kadar agresif' gibi hisseden var.
Ama genel olarak: 'Biz elimizden gelen her şeyi yaptık, bu çocuk niye böyle
oldu?' diye düşünüyorlar. Yani 'Nankör çocuk bize niye ihanet ettin!'
gibisinden. Bir de tabii birbirini suçlayan anne baba var. 'Ben çok iyi
götürüyordum sen şöyle şöyle davrandığın için bu çocuk böyle oldu.'
Terapiye anneyi babayı da almak gerekiyor mu?
- İlk görüşmede bütün aile bireylerini alıyoruz. Konuyu hep birlikte
konuşuyoruz. Orada birbirleriyle ilişkilerini de bire bir görüyoruz. Tabii
ki çocuğu değerlendirirken anne ve babasıyla birlikte çalışıyorum. Çocuk,
bozuk bir telefon değil ki, tamir edip geri vereyim. Çocukla çalışmak ciddi
bir ekip işi.
Annelerin babaların da işi zor.
- Çok haklısınız. Çocuklara sevgi ve şefkat vermemiz gerekiyor. Ama bununla
paralel gitmesi gereken şey kontrol ve disiplin. Bu ikisinin de dengelenmesi
gerekiyor. Oysa ailelerin daha çok yaptığı eğlence boyutunu desteklemek.
Bunun ne gibi bir olumsuz tarafı var ki?
- Son dönemde birçok çocuğa hiperaktif teşhisi konuyor. Aslında bu çocuklar,
zamanında yeterince sınırları konmamış çocuklar. Ben günümüz toplumunun
modern ve demokratik olmaya çalışan anne ve babalarının, bu soruna istemeden
katkıda bulunduklarını düşünüyorum.
Nasıl yani?
- Her şeye izin veriyorlar. Ve hiç bir şeyin devamlılığını sağlamıyorlar.
Çocuk diyelim ki resim yapıyor, 'Hadi yavrum bırak boya kalemlerini
Akmerkez'e gidiyoruz' diyorlar. Sonra sinemaya, sonra hamburgerciye. Sürekli
oradan oraya. Ondan sonra 'Bütün pazar gezdirdim seni, hálá mutsuzsun!'
diyorlar. Evet mutsuz çünkü yoruldu, çünkü hiçbir şeye konsantre olamadı,
her şey önüne yığıldı ve ambole oldu.
Televizyon ve bilgisayar?
- O da ayrı bir felaket. O kadar hızlı değişen uyaranları var ki. Çocuk
haliyle hiçbir şeye uzun süre odaklanamıyor.
'Günde şu kadar izlesinler daha fazla değil' diye verebileceğiniz bir süre
var mı?
- Genelde söylenen günde yarım saat. Ama apartman çocukları için bunu çok
gerçekçi bulmuyorum. Süre biraz daha uzatılabilir. Mesele şu: Anneler
kendilerine zaman ayırmak istiyorlar, çünkü onlar da çalışıyor ve haklılar,
babalar için de aynı şey söz konusu. O zaman ne oluyor? Çocukla ilişki çok
acele, çok yüzeysel çözümlerle halledilmeye çalışılıyor. Çocuk tatminsiz,
anne baba tatminsiz. Çocuk hep maddi ve anlık zevk veren şeylerle
geçiştiriliyor. Bir süre sonra da hiçbir şeye odaklanamayan, sürekli hareket
halinde, doğru dürüst iletişim kuramadığın bir çocuğa dönüşüyor. O yüzden de
sürekli daha çok hiperaktivite teşhisi konuyor. Aynı artış, iletişim
bozuklukları için de geçerli. Çocuk evet konuşuyor, zekası da yerinde, okula
da gidiyor, ama konuşurken senin yüzüne bakmıyor. Çünkü böyle bir şeyi
öğrenmemiş. Sana cevap veriyor ama duvara bakarak cevap veriyor. Ya da belli
takıntıları var, seninle iletişim kurarken sadece National Geographic'de
seyrettiği bir kurbağa türünü anlatıyor. O konu senin ilgini çekiyor mu, o
an sıkıldın mı, bunların hiç farkında değil. Empati kurma yeteneği
gelişmemiş çocuklar.
Bütün bunların sebebi, anne babaların aynı zamanda kendi hayatlarını yaşamak
istemeleri mi?
- Sorun, yüzeysel ve hızlı geçiştirilen ilgi. Bir de nedense günümüzde
çocukların çok hızlı büyümesi isteniyor. Bir an önce akılları başlarında
olsun. O yüzden de onlara algılayabileceklerinin çok ötesinde şeyler
açıklanıyor. Bilgi dozundan fazla verildiği için de, çocuklar dinlememeye ve
anlamamaya başlıyor ve iletişim kopuyor. Onlar da sadece kontrol
edebildikleri şeylere bağlı kalmaya çalışıyorlar. Güven duygusunu o şekilde
tatmin ediyorlar. Mesela bilgisayar oyunları gibi, katı teorisi olan şeyler.
Aşırı kontrol etmeye meraklı bir çocuk grubu da oluşmaya başladı.
Biraz daha açar mısınız?
- Her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilmek isteyen, hiçbir sürprize açık
olmayan çocuklar. Duygusal yani zayıf, empati yeteneği gelişmemiş çocuklar.
Kendine küçük bir alan çizip, sürekli o alanı kontrol etmek isteyen
çocuklar. Mesela sadece dinozorlarla ilgileniyorlar. Anne diyor ki, 'Gel
seni yüzmeye götüreyim'. 'Hayır istemem' diyor. Yeni bir şey denemek
istemiyor. Bu grup çocuğa anneleri yeni bir pantolon bile giydiremiyor. Hep
aynılığı korumaya çalışan bir çocuk grubu. Ritüelleri var. O ritüeller
yerine gelmezse, kaygı düzeyi daha da artıyor. Bu sefer anne baba taviz
vermeye başlıyor, 'Tamam istediği gibi olsun da, evden çıksın/ hayata devam
edelim/ şuraya gidebilelim.' O zaman da bunlar pekişiyor, bir türlü o
çizgilerin dışına çıkamayan, inanılmaz mekanik bir kişilik oluşmaya
başlıyor.
Peki ne yapmak gerekiyor?
- Bu gibi sorunlara okul öncesi dönemde müdahale etmek gerekiyor. O zaman
ileriye yönelik önlem alabilirsiniz. Anne ve baba ister ki 'Çocuğum endişe
yaşamasın!' Aslında böyle durumlarda tam tersine, sürpriz program yapıp,
çocuğun endişe hissetmesini sağlamak gerekiyor. Ama o endişeyi anne ve
babasının yanında yaşasın. O ritüeller yerine gelmeyince bir şey
olmayacağını anlayacak, takıntılarıyla yüzleşecek ve zamanla onlardan
kurtulacak. Aksi takdirde, müdahale etmediğiniz zaman, çocuğunuz eve dönüp
üç kere kapıyı kitleyen, musluğu 5 kere açıp kapayan, elini 82 kere yıkayan
bir obsesif kompulsif'e dönüşebilir.
Çok fena bu anlattıklarınız. Daha ufacık çocuklar bunlar.
- Evet ama günümüzde herkes huzursuz. Özellikle de çocuklar. Çünkü her şey
çok hızlı.
Hoşgeldin modern dünya! Sizce ne yapmak lazım, bir çözüm öngörüyor musunuz?
- Benim kendi inancım şu: Bir iki kuşak sonra 1950'lerin hayatına geri
döneceğiz. Gerçekten buna inanıyorum. Çünkü şu anki yaşam düzeninin insan
doğasına aykırı olduğunu düşünüyorum. İlişkiler çok kopuk, kimsenin kimseye
ayıracak vakti yok, herkesin yapmak istediği çok fazla şey var. Bir de 'Günü
yakala, anı yaşa!' filan gibi şeyler pompalanıyor, çocuklar da bu arada
harcanıyor.
KADIN DAHA AZ ÇALIŞACAK
Ayıptır sorması 50'lere nasıl döneceğiz?
- Benim çocuğumun çocuğu mesela... Evlenenince evli kalmak için çaba
gösterecek belki. Günümüzde olduğu gibi, 'Yürümezse boşanırım' demeyecek.
Klasik aile modellerine geri dönülecek. Kadınlar daha az çalışacak ve çocuk
bakacak. Ben bunlara geri dönüleceğine inanıyorum, çünkü bu tempo,
insanların kaldırabileceği bir tempo değil.
Peki şu zaman diliminde ne yapmak lazım?
- Kesinlikle çocuğa her gün kesintisiz bir zaman ayırmak lazım. Bunu anne
babalara önerdiğim zaman 'Şeniz Hanım, yapmayın, nefret ederim ben
bebeklerle oynamaktan!' diyorlar. Ama yapacak bir şey yok, işin sırrı bu.
'Lego yapalım, eğitici kitap okuyalım' değil, hayır yarım saat, tamamen
çocuğun yönlendireceği şeyi oynamak, o ne istiyorsa. Çocuk bilmeli ki, her
gün annesi ve babası onunla gerçekten ilgileniyor. Öbür türlü çorba
karıştırırken, 'Anne bugün okulda ne oldu biliyor musun?' diyor çocuk, 'Bir
dakika evladım, çekil ayağımın altından şunu yetiştirmem lazım!' gibi bir
şeye dönüşüyor. En sonunda da çocuk ilgi çekmek için bardağı yere atıyor,
kırıyor ve bu sefer de bağrış, çağrış.
İyi de, zavallı anne bütün gün çalışıyorsa ne olacak? Hangi arada bunları
yapacak?
- Olan şartlar içinde zaman yaratması gerekiyor. Gerçekten gerekiyor.
Olmuyor öteki türlü. Yatağa götürebilir, birlikte uyuyabilirler. Uyuma
ritüelleri uzatılır. Yatakta birlikte kitap okuyabilirler, müzik dinlerler.
Yeter ki niyet olsun. Ama tabii ne oluyor, genelde 'Uyudun mu uyuyamadın mı'
tartışması yaşanıyor. 'Saat 9 oldu, neden sen hálá uyumadın!' deniyor.
Her gün bir saat bile yeter mi yani?
- 20 dakika bile yeter! Ama önemli olan bunun düzenli ve tutarlı olması. Bir
de bir ödül ya da ceza olmaması. 'Beni üzdün, seninle oynamayacağım!' değil
yani. Ve inanın gerçekten sihirli bir değnek değmiş gibi oluyor. Birdenbire
ilişkinin şekli değişiyor, o problem yaratan çocuk gidiyor, yerine başka
biri geliyor. Çocuğun yaşı büyüdüğünde 'Cumartesi iki saatim senin, ne
istiyorsan yapalım' da olabilir. Yani belli periodlara da tamam. Ama bizde
bu da olmuyor, o an karar veriliyor ya da araya sıkıştırılıyor. 'Oyunda hile
yaptın, artık seninle oynamayacağım!' deniyor. İş cezaya dönüşüyor. Çocuğun
beklentisi azalıyor, hayal kırıklığı artıyor ve ilişkiler zedeleniyor.
Bunları yapmamayı öğrenmemiz gerekiyor.
ayse arman