İnsan vücudu detaylı incelendiğinde bir çok maddeden oluştuğu anlaşılır. Doğada yaşayan tüm canlılar bir yapıya sahiptir. Filogenetik olarak üst basamaklara çıkıldıkça yapılar ve işleyişi daha da karmaşık hale gelmektedir. İnsan vücudu bu kompleks işlemleri yaparken doğada bulunan maddeleri kullanır. Çok düşük dozları ile değişik madenler ve elementler vücudumuzda belirli görevler almaktadır. Bunların bazıları kesinlikle var olmak zorundadır ve eksiklikleri ciddi sorunlara yol açmaktadır. Biyolojik yönden önemli olan bu maddeler gıdalarla alınmaktadır. Kişilerin bu maddelerin etkilerini bilmesi yiyeceklerini daha dikkatli seçmesine yol açacaktır. Bu konuları yazmaktaki amacım okuyanları bilgilendirmek ve edindikleri bu bilgiler ışığında sağlıklarını korumak ve olası sorunları önlemektir.
Anlatılacak konular geniş toplum kesitlerini ilgilendirmesi ön görüldüğünden belirli başlıklarla sınırlandırılacaktır. Bu konu başlığında anlatılacak başlıklar:
İnsan vücudunda toplam 4 gr. kadar bulunmasına karşın biyolojik yönden oldukça önemli ve eksikliğinde ciddi sorunlarına yol açan bir elementtir. Bu özelliği uzun yıllardır bilinmektedir. Eksikliği özellikle büyümenin hızlı olduğu küçük çocukluk ve ergenlik çağı ile hamilelik döneminde ortaya çıkar. Kadınlar doğurganlık dönemlerinde adet kanamaları ile kan kaybetmeleri sonucu demir eksikliğine girebilirler. Ayrıca yiyeceklerin demir içeriğinin düşük ve emiliminin de güç olması eksikliğinin ortaya çıkışını kolaylaştıran faktörlerdir.
Besinlerle alınan demirin ortalama koşullarda ancak % 10 kadarı barsaklardan emilebilir. Bitkilerde (nonheme demir) ve yenilen ette (heme demir) bulunan demir yapısal olarak farklıdır. Hayvansal kaynaklı olan heme demir daha iyi ...
İnsan vücudu için en önemli minerallerden biridir. Vücut ağırlığının % 1.5 - 2.0 kadarını teşkil eder. Bunun da % 98 i kemiklerde, % 1 i dişlerde, geri kalan % 1 tüm doku ve sıvılarda bulunur.
Kalsiyum kemiklere ve dişlere protein iplikçiklerinin oluşturduğu ağ gibi bir yapıya genellikle fosfat tuzları şeklinde oturarak onların yapısal olarak sertliğini ve dayanıklılığını sağlar. Kalsiyumun bu etkisi başta D Vitamini olmak üzere bir çok başka hormon, mineral ve vitaminlerle sağlanır. Bu maddeler kalsiyumun emilim, fonksiyon ve metabolizmasına etkilidir.
Kalsiyum etkilerinin bir çoğunu magnezyum ile birlikte gösterir. Bu etkilerin başlıcaları kan, sinirler, adaleler ve dokular üzerine olup kalp ve adalelerin kasılması ile sinirlerin ileti görevlerinin sağlanmasıdır. Bu etkilerin oluşabilmesi için vücuttaki bir çok sistem birbiri ile ilişki halindedir. Normalde kandaki kalsiyum ...
İnsan vücudunda kalsiyumdan sonra en çok bulunan elementtir. Vücut ağırlığının % 1 ini teşkil eder. Bu miktarın % 85 i kemik ve dişlerdedir. Gerek kemiklerde bulunuşu gerekse metabolizması kalsiyum ile yakından ilişkilidir.
Barsaklardan emilimi kalsiyuma göre daha kolaydır ve gıdalarla alınanın % 70 i emilir. Emilimine Kalsiyum, D Vitamini ve Paratiroid Hormon etki eder. Kemiklerden sonra en çok alyuvar denilen kırmızı kan hücrelerinde bulunur. Kan düzeyi 2,5 - 4.5 mg / 100 ml. Dir. Kan düzeyi ayarlamaya böbrekler ...
Aslında zehirli bir gazdır. Klor ve Brom elementleri ile yakınlığı vardır.Yer kabuğunda ve deniz suyunda bulunur. Yiyeceklerle kalsiyum ve sodyum ile birleşik halde alınır. Bir çok ülkede su kaynaklarına katılmaktadır.
Diş ve kemik yapısında toplam 2 -3 gr bulunur. Kanda 100 ml de 0.3 mg kadar flor vardır. İnsan vücudunda diş ve kemik yapısında bulunması dışında ne gibi etkileri olduğu bilinmemektedir. Normal bir beslenme ile günde 3 mg kadar alındığı düşünülmektedir. Çoğunluğu böbrekler ve solunum yolu
...
İnsan vücudu için dışarıdan alınması gereklidir. Alınmadığında vücut tarafından da üretilemediği için hastalık hali ortaya çıkar. Guatr Hastalığı uzun yıllardır bilinen bir iyot eksikliği hastalığıdır. Hormon üretmekle görevli Tiroid Bezi, yetersiz iyot alındığında hormon üretebilmek için gereken iyodu daha iyi tutabilmek amacıyla hücrelerini büyütür.
İyot aslen zehirli bir gazdır. Klor ile suda kolay eriyen bir bileşik oluşturur. Bitkiler gelişebilmek için iyoda gereksinim duymazlar. Fakat insanlar için kesinlikle gereklidir. ...
Etkileri ve önemi son 10 yılda daha iyi anlaşılmış bir makro mineraldir. Toprak alkali gruptandır. Vücut ağırlığının % 0.05 i kadar bir miktarda bulunmasına karşın, vücudumuzdaki yüzlerce enzim olayına katılmaktadır. Geçmiş yıllara göre kişiler bu minerali daha az olarak almaktadır. Sert su tüketimi azalmakta, insanlar daha işlenmiş gıdalarla beslenmektedirler. Magnezyum bitki dünyasının demiridir. İnsanlarda demirin kanda hemoglobin oluşturmasına benzer yöntemle, bitkilerde magnezyum klorofil yapısına girer.
İnsan vücudundaki magnezyumun % 65 i kemik ve dişlerdedir. Kalan % 35 kan, ...
Yıldızı son yıllarda parlayan bir elementtir. Etkileri ve önemi yeni yeni anlaşılmaya başlamıştır. 100 den fazla enzimin yapısına girmesinin yanında vücut işlevlerinde en fazla rol alan elementtir.
İnsan bedeninde toplam olarak 2 - 2,5 mg bulunur. Demirden sonra yoğunluğu en fazla olan ikinci maddedir. Toprakta bulunur. Fakat suda eriyebilmesi nedeniyle kolay olarak da topraktan kaybolabilir. Diğer bir çok element ve vitamin gibi pişirme esnasında suya geçer. Özellikle sebzelerden yiyecek hazırlanırken pişirme suyu tüketilmediği takdirde yok olur gider. Tahılların öğütülmesi gibi işlemlerde de çinko içeriği tahrip olur. Emilimi demire benzer. Hayvansal kökenli olanı bitkisel kökenlilere oranla daha iyi emilirler. Sebzelerdeki fitat ...
İnsan vücudunda toplam 80 - 100 mg kadar bulunur. Kan için gereken Hemoglobin yapımı yanında başka işlevleri de vardır. Eksikliği ve fazlalığı bazı sorunlara yol açabilir. Ağız yolu ile alınan bakır 15 dakika içersinde mideden emilir. Karaciğere geldikten sonra seruplazmin yapısına girer ve vücuttaki bakırın % 90 ı bu halde bulunur. Bunun da çoğu karaciğer ve beyindedir. Yeni doğmuş bir bebeğin karaciğerinde çok yoğun olarak bulunurken 10 yaşına geldiğinde erişkinlerle ayni orana ulaşmaktadır. Yiyeceklerdeki C Vitamini, çinko ve manganez emilimi olumsuz etkilerken ...
1970 ve 80 yıllarında popüler olmaya başladı. Eskiden zararlı bir madde gözü ile bakılmaktaydı. Aslında çok az miktarda insan bedenine gereklidir. Bu da özellikle glutatyon peroksidaz enziminin yapısına girecektir. Antioksidanların kanser ve kalp hastalıklarını önlemekteki yararlarının anlaşılması üzerine bu enzimin de önemli bir antioksidan olması selenyumu öne çıkarmıştır. Toprakları selenyumdan fakir yörelerde diğer selenyumdan zengin yörelere kıyasla meme, akciğer ve kalın barsak kanserlerinin sık görülmesi selenyumun faydalı etkisini göz önüne sermiştir.
Selenyum ve E Vitamini antioksidan etkileri ...