NRY
Köylü İşte N’olcak!
Köy kültürünü severim ben, köylü severim...
Düzdür onlar, saftır. Alengirli lafları yoktur hiç. Akıllarına gelen dillerindedir, süzülmeden. İçleriyle konuşurlar çoklukla.
Dünyaları küçüktür onların. Köyün sınırlarından ibarettir, bilemediniz, bağlı olduğu ilin sınırlarına kadardır dünyaları.
Sofralarını açar onlar herkese. Tanrı misafiri severler, beklerler...
Sofralarında ne varsa oturur yersiniz onlarla. Allah’ın o gün verdiklerine sizi de ortak ederler.
Saygı bilirler, örf, adet bilirler...
Komşuluk bilirler.
Bayram seyran, doğum, düğün, ölüm bir araya getirir onları her defa...
Bizdeki gibi dünün, günün telaşına kapılıp unutmazlar komşularını, dostlarını.
Unuturlarsa gönül koyandır onlar. Gönülleri kırılacak kadar incedir hala. Biz gibi duvar örmemişlerdir henüz...
Bizim tersimize, onlar küçük şeyleri büyütüp, mutlu olmayı bilirler...
Güzeldirler, gürbüzdürler, yanaklarında sağlık görürsünüz. Tavuklarının yumurtası, ineklerinin, koyunlarının sütü, peyniri, tereyağı besler onları. Birbirlerine iyi bakar onlar.
Kalplerinin iyiliğini görürsünüz yüzlerinde...
Ha, onlar da insandır, vardır zaafları, vardır içlerinde kötü içlisi, pis ağızlısı, dedikodulusu...
İyi ve kötünün olduğu her yerde olan, onların içlerinde de vardır. Bazı bazı kötülükleri varsa, köylü oluşlarından değil, insan oluşlarındandır.
Melek ve şeytan herkesin sağında solunda konuşlanmış. Köylü- şehirli seçmiyorlar, malum...
Ama “köylü” dediğin zaman durursun ya...
Sadece kendi dünyasındakini bildiğinden, bozulmamışlığından, büyük şehirdeki “dönme dolaplardan” habersizliğinden, bir gününü sadece çalışıp para kazanarak kurtarmayı düşündüğünden köylü “temiz”dir.
Eğitilmemiştir, eğitememiştir kendini. Hatalara düşmelerin sebebi bundandır.
Atalardan gelen öğretilmişliklerinin izini sürer yazık ki…
Gelişecek, genişleyecek yerleri yoktur ama içlerinden okumaya gönüllenmişler çıkar, aile de arkasında durursa okur "büyük adam" olurlar... Bir de vefalı olup, döner köyüne okul yaptırırlar.
Birkaç arkadaşımın kötü bir şeyi betimleyecekleri zaman “o ne öyle köylü gibi!” diyerek burun kıvırdıklarını görmüşlüğüm var.
Dokunur bu bana... Ezer içimi her sefer.
Kasabada büyüdüm ben. Kars'ın Kağızman ilçesinde.
15 yaşıma kadar oradaydım.
Ama annem, babam Kars'ın Çakmak köyünden. Çocuklarını Kars’ta büyütmüşler. Bir ben Kağızman'da doğmuş büyümüşüm...
Diyeceğim, köy kültürünü bilirim, sahip çıkarım.
Dokunur onlara edilen laflar...
Onlar da senin benim gibi insan, hatta çoğu senden benden daha insan...
Avrupa Yakası'nda saz çalan çocuk var ya, hani yüzünü bir türlü
göremediğimiz, en dramatik, en arabesk anlarda sazını konuşturan...
Gülse Birsel'i hatırlayın: "amaan nerden çıktı bu saz yine, dıngırı dıngırı" diye yüzünü ekşitir, pis bir şey koklamış gibi burulur.
Benim de içim burulur işte bunu her duyduğumda...
Nişantaşı kültürüyle taban tabana zıttır köylü kültürü...
Onlar Nişantaşı kültürüne burun kıvırmazlar hiç.
Bilmezler bu duyguyu, çünkü burun kıvırmayı bilmezler!
TRT’de köylülerle yapılan sohbet programları vardır. Kadınlar yemek yapar, programcı gider katılır onlara, konuk olur, oturur sofralarına, sıcak sıcak, komik, içten, sevgili sohbetler eder onlarla...
Bazen yaylalara çıkarlar, yaşlı ama genç amcalarla, teyzelerle, illa ki yüz güldüren iki çift laf ederler... Şarkı, türkü söyletirler, horon teperler birlikte...
Rastladığım her defa huşu içinde, gülümseyerek ,"seviyorum sizi ben!” derim içten içten...
Tavsiye ederim...
Yakalayınca, kalın oldukları televizyon kanalında.
İsli puslu dünyamızdan kopup, şeffaf, ışıklı dünyalarına konukluğunuzun tadı damağınızda kalacak...
Son sözüm:
Köylü işte n’olcak, demeyin benim olduğum yerde olmaz mı?
Saklayın içinizde diyecekseniz de...
Hala safiyetlerini koruyan, hala kendiliğinden “insan” olmaya
azmeden insanlarıma laf etmeyin n’olur...
Olur mu?
Olur olur...