• YENİ BİR KADIN OLMA VAKTİ GELMİŞ

    Ben, "her şeyi bilirim" diye bakan kadınlardan uzak durmak gerektiğine karar verdim. Hani şöyle, gözlerini evire çevire konuşan, fazlaca karşısındaki insanın gözbebeklerine bakamayan kadınlardan bahsediyorum. Herşeye atlayan, her konuya her nasılsa vakıf olan, arada bir yüzemediği halde derin mevzulara dalan, ıslanırsa eğer boyaları çıkacağı halde şemsiyesiz yağmurda gezen kadınlar benim dediklerim.

    "Her şeyi ben bilirim" dediğimiz anda aslında "hiç birşeyi bilmiyorum" cümlesi gelirmiş.

    Babam hep derki "susman gerektiğinde susacaksın, konuşma sırası geldiğinde konuşacaksın ve her zaman dinlemeyi bileceksin " Elbette babam gibi az konuşan, iyi dinleyen biri için bunu söylemek kolay. Peki biz kadınlar ne yapalım!

    Her şeyi bilmek demek; tas kebabının en iyi nasıl yapıldığı, gazlı bebeğin en iyi nasıl rahatlatıldığı, en ucuz kıyafetlerin nereden alınacağını, km başına benzin sarfiyatını düşürmek için ayağı debriyajda ne kadar tutulacağı demek değil elbet.

    Farkettim ki, ben aslında hiç bir şey bilmiyorum. 36 yıllık yaşam sürecimde öğrendiklerim, aslında sadece hayatımı bir düzen içinde idame ettirmekten öte değilmiş. Ben sadece, kendi yaşam kalıplarım içinde olması gerekenleri biliyormuşum. Benim bildiklerim, bir hayatlık ama kolay bir hayatlık bilgi imiş. Hayatı kolay yaşayan kadınların, bu "herşeyi bilme işinde" yanıldıklarını aslında yanılma değil de, hiç haberdar olmadıklarını fark ettim. Kolay yaşama, bizi diğer öğretilerden farkında olmadan uzaklaştırmış. Kolay yaşamdan şikayetçi olmak gibi bir bilmişlik yapmayacağım elbet ama yoksun kaldığım bazı duyguları keşfedememe duygusu bazen kıvrandırıyor beni.

    Şöyle bir kenara çekilip, arada bir de olsa kendimizi, yaşamımızı, iç dünyamızı uzaktan seyredebilmek gerekli.

    Seyrederken de, bütün ön yargıları, baştan verilmiş kararları, tarafkir olmayı bırakabilmeyi de becermeliyiz.

    Geçenlerde bütün bunları yapabildiğim bir anda, yani gönül aynamın karşısına geçipte, -ki bu aralar bunu o kadar çok yapıyorumki- kendimi bütün becerilerimi, yeteneklerimi, kırılganlıklarımı, hissettiklerimi, zaaflarımı, alınganlıklarımı ve duygularımı sıyırıp atıp üzerimden, baktım kendime.

    "Ne biliyorum ki ben" dedim usulcana.

    "Yok yok, sen bir şey bilmiyorsun aslında, senin bildiklerin kendi hayatınla sınırlı" dedim, yine kendi kendime.

    Evimin bulunduğu caddenin köşesinde, yaz-kış, sabah-akşam, yağmur-çamur demeden her gün tezgahını açan, açmadığı vakitte mutfak camından göremediğimde meraklandığım, "acaba hastamı" dediğim Nalan adlı çingene kadından farklı ya da ortak neyim varki diye düşündüm. Arada bir sohbet ederiz onunla. Severiz biz birbirimizi. Nasıl ışıl ışıldır gözleri, görmeniz gerek. Şöyle yaylana yaylana yürüyüşünü, konuşurken bembeyaz çıkan dişlerini, ucu güllü altından küpesini, çiçekli şalvarını, el örgüsü yeleğini görüpte anlamınız gerek ne demek istediğimi. Yaşama bağlılık bu demek işte. Onun hayat tecrübesinin, yaşama bakışının, olayları kavrayışının ne kadar farklı olduğunu hissettim. Kadın olmamızdan gayri hiç bir benzerliğimiz yoktu onunla.

    Ben arada bir ne kadar kırılgan duruyorsam, o da o kadar güçlü göründü gözüme.

    Hiç yakınmadığını, hiç şikayet etmediğini farkettim, kendi mızmızlanmalarımla arasından. Onun bana "nasılsın abla" demelerine, "tansiyonum iyi değil bugün", "ayy bilmem biraz yorgun gibiyim", "aman Nalan'cım bugün biraz keyifsizim" demekten sıkılmamışım ben. Şikayet etmeyi bir alışkanlık haline getirir olmuşum, bu aralar. Yani farkında olmadan kıvrımları olmayan, renkleri matlaşmaya başlayan bir kadına dönüşmeye başlamışım.

    Onun bana verdiği "ne olsun abla iyiyim işte", "çok taze çiçeklerim var" cümlelerini kıskanır oldum artık.

    Bazen nefret ederim ben kendimden sebepsiz yere. Sonra bir başka gün severim delice.

    İnsan niye kendinden nefret eder önce, sonra da bir gülü okşarcasına korkakça sever ki kendini.

    Sonra, ben aslında yılların beni "yaşlandırmadığını" aksine "büyüttüğünü" fark ettim heyecanla. Her ne kadar bu yaşlanma ve büyüme kelimeleri çapraz kur gibi karmaşık ve de aldatıcı hesaplansa da yine de teselli ediyor beni.

    Çok bilmiş kadın tavrından sıyrılmak istiyorum, kendi adıma. Her konuda söylenecek sözü olan kadın olmak istemiyorum özetle. Herşey hakkında yarım yamalak bilgiler yerine, az şey hakkında öz bilgiler donatsın beni.

    Az konuştuğum için özenle pür dikkat dinleneyim,
    Dinlemeyi bildiğim için, sessizliğin o eşsiz tınısını duyabileyim, herkesin bana anlatacak şeyleri olsun istiyorum,
    Susma vaktinin geldiği an, sesimin özleneceği dalgası havalandırsın kirpiklerimi.

    Kısaca, artık başka bir kadın olayım ben istiyorum.

    Demet Eşrefoğlu Vardar
    Mayıs 2004
 
 

Bu site Lidya.Net tarafından hazırlanmış ve yayınlanmaktadır © 1998-2012. Bu sitede yayınlanan yazılar, kaynak ve yazarı belirtilmek kaydıyla kullanılabilir.
İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren AnneCocuk.com adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K' nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan ve yazdıkları yazılardan kendileri sorumludur.
AnneCocuk.com ile ilgili yapılacak tüm hukuksal şikayetler iletişim linkinden iletişime geçildikten sonra en geç 2 (iki) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve size geri dönüş yapılacaktır.