• 2000'li Yıllarda Çocuk Olmak

    2000'li Yıllarda Çocuk Olmak

    Başlığı okuyunca, hakikaten bunun ne denli zor ve riskli olduğu bililincine varıyor her ebeveyn. Hemen şöyle bir düşünce geçiyor aklımızdan "bizim zamanımızda böyle değildi hiç birşey..." Kızım 4 yaşında olmasına rağmen bu cümleyi ben bile çok rahatlıkla söyleyebiliyorum. Kaldı ki çocukları ortaokul, lise düzeyinde olanlar ne yapsınlar. Hangi yuvaya gitsin, satranç kursu mu, yoksa seramik boyamı kursu mu alsın, hangi kolej daha iyi, bilgisayarı olsun ve hatta 40 GB Pentium 4 hızı, 2 gHz 512 mb RAM'ı, 21 inch 1024x780 TFT ekranı, windos XP, Ofis 2000, Antivirus programı olsun, cep telefonu (olmazsa olmaz) kontürlü mü olsun, faturalı mı olsun, ilkokulda bile olsa, mutlaka kursa gitsin ya da evde özel ders alsın vs, vs... Ne kadar stresli bir yaşam değilmi. Hakikaten 2000'li yıllarda çocuk olmak zor....

    Gerçekten o zamanla bu zaman arasında ciddi yaşam, alışkanlık ve tarz farklılıkları oluşmuş durumda. Teknoloji çağının içine daha da girdikçe çocuklarımızla olan iletişimiz, hatta onları dışardan gelecek kötülüklerden koruyabilme sınırlarımız bile daralmakta maalesef. Bilgisayar her ne kadar vazgeçilmez parçamız olsa da (bunlardan biride benim) bazen de çok tehlikeli kutulara dönüşebiliyorlar. O yüzden uzmanlar bilgisayarı, çocuğun odasına değilde, ortak kullanımın olduğu bir yerde durmasının daha sağlıklı ve kolay kontrol edilebilir olduğunu belitmekteler. Fakat bunun yanısıra bilgisayarın hayatımıza sunduğu o inanılmaz bilgileri, belgeleri, kolaylıkları göz ardı etmek mümkün değil. Bulunması konusunda pekte ümitli olmadığınız her türlü bilgiye, mail kutunuza gelen hatırlatmalara, kafanıza takılan her türlü sorun için merak ettiğiniz sorulara ve cevaplara ulaşmanız pekala mümkün.

    Geçen hafta katıldığım bir seminerin konusu "2000'li Yıllarda Çocuk Olmak " idi. Bir dolu bilgiyle donandığımı hissettim ve aslında bu tip seminerleri mümkün olsa da bütün anne ve babalara dinletilebilse ve hatta bu tip eğitimler/seminerler zorunlu olsa. Muhtelif aralıklarla biz rahavete kapılmadan tekrarlansa, devamlı tetikte tutulsak ve devamlı bilgilerimiz yenilense. Eskimeyen (!) anne babalar olarak, teknoloji bağımlısı olmuş çocuklarımızla beraber yol alsak bu zorlu mücadelede.

    Seminer 3 bölümden oluştu. İlk bölümde Yard.Doç.Şule Kaya "Aile İçi İletişimden" bahsetti. İkinci bölümde Prof.Dr. Özcan Köknel "Çocuk Ruh Sağlığı" adlı konudan konuştu ve son olarakta Psk. Birsen Özkan "Çocuklarda Cinsel Eğitim" konusunda bizi aydınlattı. Ben, öncelikle bir anne olarak canı gönülden dinleyip, sonra da sizinle paylaşmak için notlar aldım. Çok yararlı olduğuna inandığım bazı notlarımı sizinle paylaşacağım.


    Yard.Doç.Şule Kaya
    "Aile İçi İletişim"

    AİLEDEN BEKLEDİKLERİMİZ J

    • Sevgi saygı
    • İstendiğini hissetme
    • Terkedilmeyeceğini bilme (kızdığınız zaman "senin annen olmayacağım" yerine "senden değil, davranışından şikayetçiyim" demek)
    • Olumlu deneyim ihtiyacı (olumsuzlukların üstüne gidip gündemde tutmayın. Olumlu zamanları hatırlayın. Çocuklar geriye baktıklarında olumlu zamanları hatırlar.
    • Sayılma isteği ("ben ailenin saygı duyduğu biriyim" hissini yitirmemeli)
    • Güvenlik ihtiyacı
    • Birbirlerinin yetilerine güvenme ihtiyacı
    • Mücadele ihtiyacı (vasıta bulma, derdini anlatma, bir yerlere yetişme, çocuklarda kıyafetini kendi giyme, yemeğini kendi yeme mücadelesi)
    • Rehberlik ve danışma ihtiyacı (karşımızdakinin kendisini anlamasına yardımcı olmak)
    • Özgür irade ihtiyacı ("ben bu konuda kendim karar verebilirim" i söyleme)
    • Kendine güven ihtiyacı (sosyal hayatın içinde bunu pekiştirmek için aileye büyük görev düşüyor)
    • Espri ihtiyacı

    NE GİBİ DAVRANIŞLAR AİLE İÇİ İLETİŞİM KOPUKLUĞUNA NEDEN OLUR L

    • Sahiplenme (genelde erkeklerin kadınlara yaptığı bir durumdur. "Benim istediğim gibi giyinip, istediğim gibi davranacaksın" tarzı baskındır.)
    • Egemen olma girişimi (Sahiplenmenin bir üst basamağıdır. Herşeyden haberdar olma durumu sözkonusudur. Erkekler genelde kıskanıyorum başlığı altında egemen olma dürtülerini tatmin ederler)
    • Saldırganlık-Pasiflik (Saldırganlık iletişim içinde olduğumuzun bir göstergesidir. Dayak mı zararlı? "senin annen olmayacağım" mı zararlı? Üzerinde özellikle durmalısınız. Çünkü fiziksel acıları unutmak ile ruhsal acıları unutmak arasında çok fark vardır. Tabii bu istediğiniz zaman dayak atın anlamında değil...!)
    • Eleştiriye aşırı duyarlılık (olumlu 3 şey olumsuz 3 şey söyleyin. Olumsuzları ard arda sıralarız ama olumsuzlukları kolaylıkla söyleyemeyiz. "Ne güzel giyinmişin" demekten nedense kaçınırız. Arkadaşlara karşı onları kaymetmemek için hep olumluyuzdur. Ancak aile içinde durum farklıdır. Çünkü onları garanti ettiğimizden daha olumsuz davranabilmekteyiz.)
    • Kıskançlık=Özgüven eksikliği (mevcut değerlerle yetinme duygumuz yok)
    • Güven tazeleme (sık sık kocamıza, ya da çocuğumuza "beni seviyor musun" u sorarız)
    • Kıskançlık (karısını erkeklerden kıskanma, kocasını kadınlardan kıskanma, çocuğunu anneden-babaanneden-yakın akrabalardan vs. kıskanma)
    • Alkol ve uyuşturucu bağımlılığı. (Her iki bağımlılıklardan birine sahip olan insanların beyinlerinde deformasyon olduğu için normal insan gibi davranamazlar.)
    • Sosyal ortama girme isteksizliği
    • Utangaçlık
    • Küsme ve surat asma
    • Sık sık sinirlenme
    • Şiddet
    • İntihar tehditleri (Bu tehditi yapan kişiyi dikkate alın, çünkü şakası bile tehlike arz eder. Bu tehdit süreklilik taşımaya başladı ise profesyonel yardım alın. Şaka yaptığını sanıpta şaka yollu bile olsa gaza getirmeyin)
    • Duygusal ve fiziksel uzaklaşma.
    • Yalan (Mümkün olduğu kadar şeffaf olun, çünkü karşınızdaki insanı kızdırırsınız ama kırmazsınız). Arada bir minik yalanlar çok gerekli ise yardım sağlayabilir.

    SAĞLIKLI İLETİŞİM KURAN FAKTÖRLER

    Empati: Kendini başkasının yerine koyup, onun neler hissettiğini anlamaya çalışmak. (Problemini çözmeye çalışmak değil, neler hissetiğini anlamaya çalışmaktır.)

    Saygı (Aktif Dinleme): Bulaşık yıkarken veya TV seyrederken değil, o anlık işinizi bırakıp dinleyin. Çünkü çocuklarda özgüven eksikliğine neden olur.

    Saydamlık-Şeffaflık: Duygu ve düşüncelerinizi karşı tarafı mümkün olduğu kadar kırmadan aktarma.

    Somutluk: Rahatsızlıklarını somut bir şekilde, yorum katmadan olduğu gibi söyleme. Ve bunu yaparken karşınızdaki kişinin sizinle sağlıklı iletişim kurmak isteyip istemediğini anlayın.


    Prof.Dr. Özcan Köknel
    "Çocuk Ruh Sağlığı"

    Çocuklarda ruh sağlığı henüz döl yatağında iken başlar. Kalıtımla gelen duygusal, ruhsal ve kişilik bozuklukları ile ilgili özellikler genlerde var ise çocuğa geçer. Ergenlikteki çocuk fay hattına benzer. Ne zaman, nerede ve ne şiddette bir deprem yapacağını bilemezsiniz. Şimdiye kadarki yapılan istatistiklere ve araştırmalar göre ne zaman ne yapacağı belli omayan çocuk yüzdesi rakamsal olarak 5/1 ile ifade edilir.

    Mutluluk= Var olduğu ortam içinde kendini iyi hissetmek. Mutluluk insana haz veren duyguları içine alır.

    Eşlerin Toplumsal Durumları
    - Demografik özellikler
    - Öz soy geçmişi, rolü
    - Toplumsal durum, yer
    - Karşı cinse bakış açısı
    - Aileye bakış açısı
    - Temel toplumsal kurumlara bakış açısı
    - Ailelerle iletişim
    - Aile içi iletişim
    - Çocuklarla iletişim
    - Bireysel ve ortak amaçlar ve beklentiler.

    Evlilikte Toplumsal Kaynaklı Zorlamalar
    - Kişisel alan
    - Eşlerin durumlarında farklılaşma
    - Rol çatışması
    - Ayrışma
    - Kaynaşma
    - Alt sistemler
    - İletişim kopukluğu

    Eşlerin önceliklerini kendisi belirlediği rolleri

    Kadın
    * Anne olma rolü
    * Eş olma rolü
    * Kendi anne babasının çocuğu olma rolü
    * İşi
    Erkek
    * İşi
    * Kendi anne babasının çocuğu olma rolü
    * Baba olma rolü
    * Koca olma rolü

    (erkeklerle kadınların rollerinin önceliğine dikkat etmenizi önemle rica ediyorum-demet)

    İnsanın Yaşam Dönemleri
    - Yeni doğuş
    - Bebeklik
    - İlk çocukluk (1 ila 3 yaş arasıdır)
    - Çocukluk (3 ila 6 yaş arasıdır)
    - Ason çocukluk (6 yaş civarıdır)
    - Ön Ergenlik dönemi (kızlarda 10-12 yaş, erkelerde 11-13 yaş civarıdır)
    - Ergenlik dönemi (kızlarda 13-15 erkeklerde 14-15 yaş civarı)
    - Erginlik (Rüşt Dönemi) 18 yaşından gençlik çağı sonuna kadar
    - Erişkinlik-Yetişkinlik Dönemi (gençlik çağı sonundan olgunluk çağı başına kadar)
    - Olgunluk Dönemi (35-40 yaş arası)
    - Orta Yaş Dönemi (40-45 yaş arası)
    - Yaş Dönümü (Menapoz/Andrapoz dönemi)
    - Yaşlılık

    Kişiliği Oluşturan Katmanlar
    - kalıtım
    - merkezi sinir sistemi
    - iç salgı bezleri
    - kimyasal iletciler
    - zeka düzeyi
    - benlik gelişmesi
    - toplumsal değerler
    - toplumsal yer, durum

    • Çocuk sorunlu ise ilkin aileye bakmak lazımdır. Çünkü çocuk genlerini ve yaşam stilini gölgeleyemez.
    • Çocuk doğduğu andan itibaren bireydir, unutmayın ve ona birey olduğunu hissettirerek davranın.
    • Kendine ve etrafına zarar vermiyorsa, serbestliğine dikkat edin, özgür bırakın. Yeteneklerini ortaya çıkarabilsin, yeni deneyimler edinsin.
    • Ruh sağlığı için okuyun, bilinçli davranın. En basit kek tarifi için bile yemek kitabınıza başvururken ya da yeni aldığımız ipek gömleğimizi yıkamak için çamaşır makinasının kullanma kılavuzunu okuyoruz.
    • Çocuğun üretebilmesi için güven ortamında olduğunu bilmesi ve hissetmesi lazım. Bunu hissettirin ve ifade edin. Onu seveceğinizi, koruyacağınızı sizden de duymak isteyecektir.

    AİLE TİPLERİ
    - İlgili bilgili aile
    - Liberal aile (son derec serbesttir, çocukları ne olursa, ne yaparsa aldırmazlar)
    - Aşırı baskılı aile (Bu genelde baba baskın ailelerde görülen davranış biçimidir. Ekonomik açıdan baskın olan baba ev ortamında da baskındır)
    - Tutarsız aile (baba baskın-anne serbest, anne/baba tutarlı dede yada anneanne/babaanne dengeleri bozar)
    - Sömürücü aile (duygu sömürüsü yapan aile, reddetme ve evden atma tehditleri ile çocuk büyüten aile tipi)


    Psk. Birsen Özkan
    "Çocuklarda Cinsel Eğitim"

    Bu bölüm, küçük çocukları olanların büyük bir dikkatle dinlediği entresan bir bölümdü. Ama o kadar geniş bir konu ki, yazmam ve bütün notlarımı aktarmam olası değil. Ben çok kısaca özetleyeceğim size.

    Özellikle "ben nasıl oldum/doğdum", "niye siz babamla yatıyorsunuz", "niye benim pipim yok", "kimler öpüşür", "annemle/babamla evleneceğim", "annelerin neden memeleri var" vs. vs. sorularına cevap vermek artık bana hiç zor gelmiyor. Bunu anlatmanın o kadar güzel ve akılcı yollarını aktardı ki bize Sayın Özkan, kendisine seminere katılan bütün anne babalar şükran duydu. Ve bütün konuları bize dia eşliğinde sundu, dinlemeye doyamadığımız bir sunum yaptı. Sistem Yayıncılığın hazırladığı kitapları özellikle tavsiye etti. Çünkü doğumla, cinsellikle ilgili karşılaşabileceğiniz tüm sorulara cevap vermemizi kolaylaştırıyor.

    Çocukların bilgiye değil, sevgi ile rehberliğe ihtiyaçları vardır diye de eklemeyi unutmadı.

    Çocukların yaşamı sorular sorarak öğrendiklerini, çocukların kulakları ile değil gözleri ile öğrenmeye başladıklarını, hangi yaşta çocuğa hangi bilgiyi nasıl vermeli, en iyi eğitimin anne-babadan başladığı, bedensel farklılıklarını keşfetme yaşı olan 2-3'un evreleri ve sonrası, Çocukların ben nasıl oldum? ben nasıl doğdum? karmaşasını kafalarında oturtmalarını sağlayan cevapları, sorulan sorulara kaçamak yapmadan cevap verebilme bilgileri vs, vs bunun gibi tahmin edeceğiniz gibi onlarca bölümden bahsetti. Çocukların büyürken öğrenmesi gereken, cinselliklerini tanımasına yardımcı olan konulardan uzun uzun bahsetti. Aslında cinsellik konusunda -özellikle bunu yeni keşfeden minik yavrularımıza cevap verme konusunda- ne kadar yetersiz olduğumuzu bu tip yerlerde daha iyi anlıyoruz sanırım. Çünkü bilmediğimiz, doğru bildiğimizi sandığımız ama eksik bilgilerle yaşadığımız o kadar çok konu varki. Ve sonunda öyle cümle kurdu ki Sayın Özkan, gülümseyerek baş sallamak ve "doğru" diye mırıldanmamak mümkün değildi;

    "Öğretin-Bırakın-Yaşam onun"

    Sevgiler...

 
 

Bu site Lidya.Net tarafından hazırlanmış ve yayınlanmaktadır © 1998-2012. Bu sitede yayınlanan yazılar, kaynak ve yazarı belirtilmek kaydıyla kullanılabilir.
İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren AnneCocuk.com adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K' nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan ve yazdıkları yazılardan kendileri sorumludur.
AnneCocuk.com ile ilgili yapılacak tüm hukuksal şikayetler iletişim linkinden iletişime geçildikten sonra en geç 2 (iki) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve size geri dönüş yapılacaktır.