• Benim Çocuğum İyileşecek

    "Benim çocuğum iyileşecek", böyle diyordu genç kadın, çocuğu için özürlü raporu almak istemeyişine sebep gösterirken. Özürlülerin Yasal Hakları konulu, toplantıda, elini kaldırarak söz istedi. Erkeklerin ceketlerinin düğmelerini iliklemelerine benzer bir refleksle, o da başörtüsünü düzeltti, karşısındakine saygının belki de bilmeden bir ifadesi olarak.

    Görünüşüne göre, sonlarında, ama tecrübelerime dayanarak yaptığım tahmine göre başlarındaydı, 30'ların. Başlardaki heyecan, konuşmanın sonlarına doğru biraz kızgınlığa en sonunda da çaresizliğe büründü ses tonunda. Çocuğuna özel eğitim aldırabilmesi veya özel eğitim veren bir kuruma kayıt yaptırabilmesi için, ÖZÜRLÜ RAPORU alması gerektiğini söylediğinde yetkili, ben bu raporu almak istemiyorum çünkü benim çocuğum iyileşecek diye serzenişte bulundu. Böylesine heyecanla bir nevi ÖZÜRLÜ damgasına karşı korumaya çalıştığı çocuğu 4.5 yaşındaydı. Ne yürüyebiliyor ne de konuşabiliyordu. 2.5 yıl önce Rehberlik ve Araştırma Merkezi'ne gittiğinde, çocuğa herhangi bir teşhis koyamamışlardı. Otistik benzeri hareketler gösteriyor demişlerdi sadece. "Benim çocuğum kimseyi dövmez, kimseyi itmez, hem hiç çığlık da atmıyor" diyordu, oğlunu savunurcasına. Belli ki kafasında, özürlü çocuk dendiğinde, vuran kıran ve bağıran çocuklar canlanıyordu.

    Çocuğunun ÖZÜRLÜ, ENGELLİ yada daha modern deyişiyle ÖZEL olduğunu kabullenmek, bu kadar mı zordu bir anne için?

    Belki de bu zorluğun sebebini kelimelerin kökeninde aramak lazım. Özürlü, özrü olan demek, yani bir kusuru yada kabahati olduğunda hoş görülmesi gereken kişi, bir nevi, acizliği yada zavallılığı çağrıştıran bir sözcük. Ama benim asıl takıldığım, kabullenmek fiili. "Bir şeyin varlığını kaçınılmaz görüp, gereğini yapma" diyor Türkçe sözlük. Aslında, tam da bu duruma uygun bir fiil. Yani çocuğunun farklı olduğunu görüp, o faklılıklar doğrultusunda, belirleyeceği stratejilerle çocuğunu onun gibi olmayanlarla bir arada yaşaması için hazırlamalı bir özürlü annesi. Özür ister, zihinsel, ister fiziksel olsun, amaç aynı olmalı, yaşamak. Özgür, bağımsız ve mutlu bir şekilde yaşamak. Aslında normal çocuk annelerinin de başka ne gibi beklentileri var ki, veya olmalı ki....

    Çocuğunun özürlü olduğunu kabullenmenin, neresi daha zor: Onun özürlü olduğunu görmek mi, yoksa gereğini yapmak mı?

    Her ikisi de...

    Aslında her ikisi de kendi içinde bir süreç gerektiriyor. Aile'den aileye değişse de, çocuğun özürlü olduğunu kabullenmek belli bir süre alıyor. Bu kabulü yaptıktan sonra ise, daha uzun ve daha zorlu başka bir sürece giriyorsunuz: Gereğini yapmak.

    Gereği nedir sorusunun cevabı her çocuk, her anne ve hatta her toplum içi farklılıklar içerir. Başka bir deyişle, 1.000 özürlü çocuk için, bin farklı gerek vardır.

    Bu noktada benim gördüğüm ve bir süre için yaşadığım bir diğer tehlike ise, kabullenmek eylemini, annenin veya bazen babanın farklı algılaması. Aslında Türkçe sözlüğe bakmamış olsaydım, Kabullenmek için benim kullanacağım açıklama pes etmek olacaktı. Zira bir şeyi kabul ettiğinizde, onun var olmadığına dair direncinizden vazgeçmiş oluyorsunuz.

    Benim kabullenmem de pes etmek şeklinde olmuştu. Erken, düşük tartılı, doğumsal kusurlu ( SOD/ONH sendromlu ) doğmuş ve bunlar yetmezmiş gibi beyin ameliyatı da geçiren kızımın, doğumun 7.ayında zihinsel engelli olacağını kabullenmiş ve etrafıma da sanki bir diktatör edasıyla, onun zihin engelli olduğunu kabul ettirme sürecine girmiştim. Hayatımda her olaya yaklaşımım, kendimi en kötüye hazırlayıp ve o kötü senaryo üzerine strateji geliştirmek olduğundan, aslında bu kabullenme benim için çok normaldi. Normal olmayan, etrafımdakileri de buna ikna etmeye çalışmamdı. Tıpkı yeni doğan kardeşini çok kıskanan ama bu kıskançlığı yapmacık bir ilgiyle örtbas etmeye çalışan bir çocuk gibiydim.

    Kabullenememek kadar, pes ederek kabullenmek de çocuk için çok tehlikeli bir durum.

    Annenin travmaları

    Özürlü bir çocuğa sahip olmanın bir anne için ne tür psikolojik sorunlar taşıyacağını anlamak için, sanırım sadece anne olmak yada kendi çocuğunuzun da öyle olabileceğini kısa bir süre hayal etmek yeterli olmayacaktır. Sokakta, parkta yada bir aile toplantısında, özel bir çocuk ve anne görür, bir an için halinize şükreder, annenin sıkıntılarını anlamaya çalışır ama akşam eve gidip, çocuğunuza sarıldığınızda tüm bunları unutur gidersiniz. Ama o anne ve çocuğu muhtemelen bir ömür boyu birbirlerine bir şekilde de olsa bağımlı yaşayacaktır.

    Okuduğum bir kitapta geçen bir cümlede şöyle diyordu uzman: Bir özürlü çocuk annesinin duygusal ve düşünsel travmadan çıkması için, çocuğunu kendi sunumu gibi görmekten kurtulması gerekir.

    Bu nasıl olacak?

    Her anne çocuğunu kendi ürünü gibi görür. Onun güzelliğiyle, sempatikliğiyle, bilmişliğiyle, şirinliğiyle gurur duyar. Hatta bazıları, çocuğun son derece sıradan davranışlarını bile, sanki çocuğu deha ve şirinlik müsveddesi gibi görür ve çevreye öyle lanse ettirirler. Bu durumda, özürlü çocuk annesi ne yapacak.

    Normal gelişim sürecinde, aslında çok önemli olan ama çoğu anne tarafından fark bile edilmeyen bir beceriyi, özürlü çocuk aylar süren çabalar sonucunda kazandığında, o anne sevincini nasıl ve kiminle paylaşacak.

    "Çocuğum nihayet anne nerede diye sorulduğunda beni parmakla gösteriyor" dediğinde, bu gelişimin o aile için önemini kim gerçekten kavrayıp, anne ve çocuğu yüreklendirecek? Hiç kimse yüreklendirmese ve yardım etmese bile anne ve baba çocuğu için elinden gelen çabayı ve savaşı gerekirse tek başına veriyor. Ama bu çabalama ve savaş sürecinde o kadar yara alıyorlar ki, bir süre sonra değil çocuklarına kendilerine yardım edemez hale geliyorlar. Oysa, özürlü bir çocukla kat edilmesi gereken, uzun ve ince bir yol. Daha da tehlikeli olan, çevreden yardım görmeyen ve kendi aileleri tarafından bile yalnız bırakılan özürlü çocuk sahibi ebeveynin, umudunu yitirip çocuğu kendi haline bırakması oluyor.

    Bir özürlü çocuk annesinin duygusal ve düşünsel travmadan çıkması için, çocuğunu kendi sunumu gibi görmekten kurtulması gerekir.

    Soruyorum, bir anne/baba nasıl çocuğunu kendi ürünü olarak görmekten kurtulur?

    Bu uzun ince yolda, tüm özürlü çocuk sahibi ebeveynlerin, başta sosyal devlet olmak üzere, destekçilerin çok olmasını dilerim.

     
     

    Bu site Lidya.Net tarafından hazırlanmış ve yayınlanmaktadır © 1998-2012. Bu sitede yayınlanan yazılar, kaynak ve yazarı belirtilmek kaydıyla kullanılabilir.
    İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren AnneCocuk.com adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K' nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan ve yazdıkları yazılardan kendileri sorumludur.
    AnneCocuk.com ile ilgili yapılacak tüm hukuksal şikayetler iletişim linkinden iletişime geçildikten sonra en geç 2 (iki) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve size geri dönüş yapılacaktır.